Hz. Ali ki ilmin kapısıdır; Resul-i Ekrem’in (asm) ona bildirdiği sırlara tahammül edemez ve karşısına çıkan kör kuyuya içini boşaltır. Rivayet o ki kuyu taşar taşar…
Taşan sular, kamışların yetişmesine vesile olur. O kamışı temsilen her asrın vekillerinden Geylanî, Rabbanî, Mevlanâ ve Bediüzzaman’ların dili ile asrının sırlı derdi dile getirilerek bulundukları asrın semalarında sır dolusu hakikatler yankılanır.
Yankı öncesi, felaket yaşanır. Cemalî tecelli öncesi celâlî tezahür ön alır. Daha öncesinden işlenen hataların kefareten ödenmesidir bu. Enfüsî âlemden afakî âleme kadar her alanda özü aynı olan farklı yansımalarla cezaların dünyevî olanı tatbik edilir. Böylece o hatanın buradaki boyutunu ilgilendiren kısmı ile ikaz edilir, istikamet gösterilir ve ayar çekilir lâkin yola gelenedir bunlar.
Yola gelmeyeni acı bir akıbet bekler, arasında masumların da can verdiği, ser verdiği cinsten. Zalim zulmü ile mazlum ise mükâfatı netice veren musîbete muhatap olarak bu anlaşılmaz sırrın tahakkukuna sebep olur.
Gel gör ki muamele bitmedi, sadece bu anı ve şimdiki sahneyi ilgilendiren kaza vuku bulmaktadır. Bu kazada, vakti gelen ibadet yapılmalıdır. Yaşananla alâkalı ve ona ne gibi davranışlar fetvaya sebebiyet verdi ise doğru olanının esas alınması ile tövbe istiğfar paketi ile Arş-ı Âlâ ’ya takdim edilmelidir.
İstanbul’u iki sefer işgal eden İngiliz’in birincisi 13 Kasım 1918 ve ikincisi 26 Mart 1920’deki işgalinin rövanşı olarak 2020’de Covid-19 ile bir başka işgalî ceza gördük. O zamanlar halkın temsilcileri manasında Süleyman Nazif, Hz. İsa’ya Mektub’u ile ve Bediüzzaman da ‘Hutuvat-ı Sitte’si ile o işgale karşı koyarken 2020’lerde o gibi mukavemet gösteremedik ki bu musîbeti yaşar olduk? Anadolu’nun işgali yapıldı, Sevr imzalandı, TBMM gizli oturumunda Misak-i Millî andı içildi, Rusya’dan yardım görüşmeleri başladı, Komünist Partisi ve İstiklâl Mahkemeleri kuruldu. 2020’de ise zelzeleler yaşandı. Çığ faciaları, uçak kazaları, İdlip’te 34 şehit hadisesi yaşandı. Çin’de zuhur eden Kovid-19 virüsü dile geldi konuştu, ele geldi vurdu, göze geldi işaret etti.
2020’de, şimdiye dek olmayanlar oluyor. Ezanların Avrupa’da okunması, Kur’ân’ın Batı’da dinlenmesi, salgına çözüm olarak İslâmî temizliğin incelenmesi gibi gelişmeler yaklaşan fütuhatın sesleri olsa gerek. Ve hele –inşaallah- Ayasofya’nın bütünüyle ibadete açılması, aslına tebdili hayra işaretlerdir.
Geçen asrın aynı yıllarında yıkılan ümidin, ‘Rüyada Bir Hitabe’ ile müjdelenen “En yüksek sada, İslâm’ın sadası olacak” işareti, artık kabına sığmayan sırrın, mukadderat-ı İslâm nâmına muhteşem meclisin kamışı ile ümide dâvet bâbından yankısını andırıyor.
Koronavirüs, Avrupa Birliğini sarstı ve sarsacak. Bu hadisede bile, birliğini muhafaza edememenin temelinde kendi menfaatini esas alan bozuk ikinci Avrupa’nın tasfiyesini, bütün insanlığın hayrına çalışan ‘Birinci Avrupa’nın ihyasını tesis etmeye sebep olacak inşaallah. Ve o çirkef medeniyetin menfi esasları yerine müspet esasların ikâme edilerek hakkın ana plâna alınması, faziletin, muhabbetin, uhuvvetin, dayanışmanın, terakki, tekâmül ve insanî değerlerin öne çıkarılmasına vesile olacaktır.
Olacaktır inşaallah!
İslâm’ın mukadderatı için teşekkül eden manevî meclisinin müşterek müjdesi, şimdiye kadar saklandığı kuyudan arşa yankılanmaya başladı:
“Evet, ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada İslâmın sadası olacaktır!”
Rabbimiz, akıbetimizi hayreylesin. Âmin.