Hükümetin İsrail’le ilgili “ikircikli tavrı”nın sebebi, bir PR çalışması mı, halkın nabzını ölçmek mi, yoksa gelebilecek tepkilerin ne olabileceğini hesap etmek için mi yapıldığı soruları akıllara takılıyor.
Erdoğan, 2009 Ocak ayında Davos’da İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in yüzüne karşı, “Sayın Peres benden yaşlısın. Sesin çok yüksek çıkıyor. Bu suçluluk psikolojisi. Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları öldürdünüz. Bu insanları öldürenleri alkışlamak insanlık suçudur. Benim için bundan böyle Davos bitmiştir. Davos’a bir daha gelmem” deyip toplantıyı terk etmesi iki ülke ilişkilerine büyük darbe vurmuştu!
Ertesi sene Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara Gemisinin uluslar arası sularda İsrail tarafından vurulması ile bu ilişkiler büyük yara almıştı! Büyükelçimiz geri çağrılmış, İsrail büyükelçisi geri gönderilmişti. İlişkilerin normalleşmesi, “özür, tazminat ve İsrail’in Gazze ablukasını kaldırması” gibi üç şarta bağlanmıştı. Şu ana kadar da sadece “özür” şartı yerine getirildiğini belirtelim.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Bölgedeki son gelişmeler ışığında İsrail’le Türkiye ilişkileri tamir edilmeli” demesi bir anda Türkiye’nin başındaki iki sorun olan Rusya ve Suriye meselelerini ikinci plana itiverdi.
Ardından, AKP sözcüsü Ömer Çelik’in, “Kuşkusuz İsrail devleti ve İsrail halkı, Türkiye’nin dostudur” ile başta Mavi Marmara gönüllüleri olmak üzere büyük bir infiale yol açtı.
Peşinden İsviçre’deki gizli görüşme ve mutabakatın olduğunun ortaya çıkması bu konuyu kendine “dert edinen” bütün kesimleri ayağa kaldırdı.
Bu mutabakatta neler vardı: “10 Türk vatandaşının hayatını kaybettiği baskınla ilgili olarak İsrail, Türkiye’ye 20 milyon dolar ödeyecek. Türkiye ve İsrail ilişkileri normalleşecek, geri çekilen büyükelçiler yeniden gönderilecek. Türkiye baskını gerçekleştiren İsrail askerlerine açtığı dâvâlardan vazgeçecek. Hamas’ın askerî kanadının önemli isimlerinden, İsrail’in askerlerinin kaçırılıp öldürülmesiyle ilgili suçladığı Salih El Aruri, Türkiye’den sınır dışı edilecek. Doğal gaz imkânları değerlendirilecek…”
Hele hele mutabakattaki Hamas maddesinin yerine getirildiğinin ortaya çıkması, tepkileri çığ gibi büyüttü.
Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerinin “normalleşmesi”nin ABD tarafından “memnuniyetle karşılandığı”nın açıklanması da artık gizli görüşmelerin yapıldığının ve başta Erdoğan olmak üzere hükümet ve AKP yetkilileri tarafından neden böyle bir açıklama ihtiyacı hissettiklerinin “kamuoyunu hazırlamaya yönelik bir adım” ya da “milletin nabzını ölçmek” olarak değerlendirilmesine yol açtı.
Bunu destekleyen başka bir durum da, “Kuşkusuz İsrail devleti ve İsrail halkı Türkiye’nin dostudur” diyen AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in, “İsrail’le ilişkilerimizin yeniden normalleşmesi, Mavi Marmara saldırısı sonrasında dile getirdiğimiz şartların yerine getirilmesine bağlıdır. Bu konuda görüşmeler sürmektedir. Henüz nihaî bir anlaşmaya varılmış değildir. Görüşmelerde ilerleme kaydedilmiştir… Mavi Marmara Şehitleri konusundaki hassasiyetimiz bütün bu süreçlerde temel yaklaşımımızdır. İlkeli duruşumuz aynen devam edecektir. Bütün şartlarımız yerine geldiğinde İsrail ile normalleşme mümkün olacaktır… Mesele bundan ibarettir” noktasına gelmiş olmasında saklı.
İHH Başkanı Bülent Yıldırım’ın bütün bu sözlere ve geri adım sayılabilecek ifadelere rağmen “Ömer Çelik özür dilemelidir” sözlerinin de tepkilerin bitmeyeceğini gösteriyor…
*
Gelinen noktada, geri adım, ya “U dönüşü” yapılıyor gibi görünse de bunun böyle olmadığı ve olmayacağı da söyleniyor.
Belki bu mutabakat şartları esnetilebilir. Bunun için İsrail’in Gazze ambargosunu gevşetme görüntüsünü verebileceği de söyleniyor. Bakarsınız, (kulislerde çokça konuşulan bir duruma göre) birkaç kez Gazze’ye gideceğini söyleyen Erdoğan, (hatta bu konuda tarih dahi verilmişti) Gazze ziyaretini de yapabilir.
Bu görüntüler, yani özür, Gazze ablukasını gevşetme görüntüsü ve tazminat talepleri de yerine getirilirse geriye bir şey kalmaz! O zaman da bir bakmışız ilişkiler tamir etme safhasına gelivermiş!
“One minute”, ölenler ve onca sözler nerede kalacak? Üç gün konuşur dördüncü gün unuturuz!
Bu durumda soru şu: İsrail’in işgalci bir devlet olduğu unutup, dostumuz mu olduğunu ilân edeceğiz? İsrail dostumuz olursa, Filistin neyimiz olacak?