"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Küresel güçler boş durmaz!

Mehmet KARA
03 Kasım 2019, Pazar
Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü, ABD’nin silâh ve teçhizat yardımı yaptığı, terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD’nin kontrolündeki bölgeye Türkiye’nin başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nın 9. gününde ABD ile yapılan görüşmeler neticesinde operasyonlara 5 gün “ara” verilmiş, 120 saatlik aranın ardından 4 şehidimiz gelirken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Çekilmiyorlarsa biz temizleriz” demişti.

Ardından Türkiye ile Rusya’nın yaptığı 150 saatlik mutabakatın ardından ortak devriye faaliyetleri de önceki gün başladı. Ancak bu faaliyet Türkiye’nin 32 km derinliğinde olmayacak. Sadece 10 km derinlikte yapılacak…

Bu savaşın bitmesi hem Suriye halkı hem de bölge ülkelerin en başta gelen isteği. Çünkü 2011 yılından bu yana Suriye halkı büyük acılar çekti, bu acılar bölge ülkelerini gerek terör gerekse mülteci konusunda etkiledi.

Güvenlik bölgesi kurulurken akıllara birçok soru takılıyor. 

Hem ABD, hem Rusya ile yapılan mutabakatla Türkiye’nin istediği güvenli bölge oluşturulurken, buradan giden terör örgütlerinin bu bölgenin komşusu olması sıkıntı çıkartmayacak mı? Ayrıca bu teröristler bölgeden ayrılırken ağır silâhları ile ayrıldılar. Bu silâhlar sonra kime karşı, nerede kullanılacak?

Güvenli bölgeden çıkan teröristlerin Irak sınırına kaydırılması, IŞİD Lideri Bağdadî’nin yıllar sonra tam da Barış Pınarı Harekâtının olduğu günlerde ABD tarafından öldürülmesi ve Irak’ın içinin karıştırılması beraber düşünüldüğünde, “küresel güçler” yeni oyun ve tezgâhlar peşinde. Hem PKK/YPG hem de IŞİD/DEAŞ terör örgütleri tam bu iş için kullanılmaya müsait aygıtlar… Tam da bu örgütlerin elebaşları değişmişken…

Akredite olunca “basın hürriyeti”ni unutanlar!

Basına uygulanan akreditasyon yani ayrımcılık her dönemde olmuştur. Ama hiçbir zaman bu dönemdeki kadar yaşanmamıştı. Akredite olmayan gazeteciler ya da gazeteler programlara dâvet edilmiyor, alınmıyor. Hatta sivil toplum kuruluşlarının programına devlet erkânından birisi katılacaksa akredite olmayan gazeteciler listeye girmişse dahi çıkarılıyor. Programa gitseniz dahi, “akredite olmayanlar toplantıya giremeyecektir” ikazı ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Ondan sonra da basın hürriyetinden bahsediliyor.

Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olduğu dönemde bütün programlara dâvet edilirken, görevi devrettiği andan itibaren gazetemize akreditasyon uygulanmaya başlandı. Erdoğan’ın ne başbakanlığı ne de cumhurbaşkanlığı döneminde hiçbir programına dâvet edilmedik. 

Tıpkı, Erdoğan’ın ev sahipliğinde Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kabul Töreni’ne olduğu gibi... Bu törene “muhalif medya” diye tarif edilen bazı gazetelerin dâvet edilmesi “medya açılımı” olarak değerlendirildi. Oysa o dâvete her gazetenin dâvet edilmesi ve orada temsil edilmesi kadar tabiî ne olabilirdi ki… Bu bir lütuf değil haktır.

Törene, mahallî gazeteler, internet medyası, hatta aylık ücretsiz dağıtılan gazetelerin temsilcileri çağrılırken sadece 5-6 gazetenin çağrılmamasını izah etmek mümkün değil. Nasıl izah ettiklerini de duymuş değiliz. 5 bin kişinin katıldığı dâvette sadece 5-6 gazeteye ayrımcılık yapılmasının izahı olabilir mi?

Bu arada asıl dikkat çeken başka bir husus ise daha önce akreditasyon uygulanan, fakat bu dâvete katılan gazetecilerin bu ayrımcılığı unutup mutlu mesut fotoğraflarını paylaşması bu durumun acı tarafı oldu. Maalesef ki, yılların gazetecilerinin bu ayrımcılığı artık kabullenmiş olmaları üzüntü verici.  

Bu vesile ile şu akreditasyon ayıbı bir kez daha gündeme gelmiş oldu. Kabak tadı veren ve büyük bir ayıp haline gelen bu ayrımcılık bir an önce bitmeli… Bu ayrımcılık sona erdirilsin ki, basın hürriyetinden bahsedilebilsin…

Bu yazımız da dâvet edilince basın hürriyetini unutanlara gelsin…

Bardo sakatatının gümrüğü sıfırmış!

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde (CHS) Bakanlara özlü soru sorma imkânı kalmayınca milletvekillerinde gerek ülke gerekse de bölgelerini ilgilendiren meseleleriyle ilgili olarak Bakanlara yazılı soru yöneltip, cevap bekliyorlar. Bu vesile ile de meseleler gündeme geliyor. 

Bakanlara en çok soru soran milletvekillerinden birisi, belki de birincisi Niğde milletvekili Ömer Fethi Gürer… Çoğu zaman sorularına tam cevap alamasa da soru üstüne soru gönderip özellikle çalışan ve çiftçi kesiminin sorunlarını Türkiye’nin gündemine getiriyor.

Gürer’in soruları üzerine çok ilginç ve bilmediğimiz bazı şeyler de ortaya çıkıyor. Samandan ete, nohuttan bulgura birçok yiyecek maddesinin ithal edilmesiyle çiftçilerimiz de sıkıntı çekiyor.

Bakanlara sakatatın gümrüğünün sıfırlanmasını soran Gürer, bir sürprizle karşılaşmış. Bardo diye bir hayvanın varlığından bu şekilde haberdar olan Gürer, araştırmalarından sonra “bardo” denen hayvanın katırın kuzeni olduğunu öğrenmiş. Bardonun bile sakatatının bu ülkeye girmesi için gümrüğü sıfırlanmış. Ama “ticarî sır” olduğu için kimin ithal ettiği Gürer’e bildirilmemiş.

Soru önergelerine cevaptan bakanlık “nohut ithal etmedik” derken TÜİK’in 160 bin ton ithal edildiğini açıkladığını söyleyen Gürer, “Şimdi kime güveneceğiz” diye soruyor.

Daha neler duyacağız bakalım… 

GÜZEL SÖZ

“Yargının tek ideolojisi vardır o da adalettir…” 

Abdulhamit Gül

(Adalet Bakanı)

Okunma Sayısı: 1647
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    3.11.2019 13:40:21

    Sn.Mehmed kardeşim önce hakikatleri aktarıp bizleri doğru bilgilendirdiğiniz için şükranlarımı sunuyorum. Fakat 'BASIN HÜRRİYETİ,diye bir ayrımın yapılmasını garip buluyorum.Neden mi:Çünküüü hürriyetler bir bütündür.Hürriyetleri böylesine tefrik ettiğimiz vakit yasakçılara gündoğmuş oluyor.Nasılki 'ticari ahlak,diyerek ahlakı bölüp-parçalayanların sanki ticarette ahlak olurda günlük hayatın diğer kısmı azamında olmazmış gibi cemiyete enjekte edilmesi bugünkü yozluğunda bir nedenidir. HÜRRİYETLERE TAHDİT GETİRMEK ancak ve ancak haklı nedenlere isnat edilmeli ve önce şahısların hakları ile milli menfaatlerin ki oda umumi efkarın menfaatien olmak şartıyla mümkündür.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı