Durum böyle iken, hınca hınç salonlarda il kongreleri yapılan bölgelerde vak’a sayılarının arttığı görülüyordu. Tepkilere rağmen kongreler yapılmaya devam etti. Kongreler bittikten sonra geçtiğimiz Çarşamba günü AKP Büyük Kongresi’ndeki manzara başta sağlıkçılar olmak üzere vatandaşları endişelendirirken bu kalabalıkların birilerini mutlu etmesi de düşündürücüydü. Ankara’ya gelişte otobüslerde yaşananlardan kongre yapılan salonun dışına, oradan salon içine kadar maskesiz, mesafesiz insanların olması “sorumsuzluk” olarak değerlendirildi. Ancak muhataplar bundan rahatsız olmamış gözüküyor. 

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan Coşkun bile, “Kalabalık yine göze çarptı. Korona tedbirleri ile bu kalabalık arasında kurulan bağlantılar niye her defasında gözden ırak tutuluyor, anlamıyorum. Bu durumun toplumun önlemler konusunda şevkini kırdığı nasıl unutulur?” diye sormaktan kendini alamadı. 

Bu sorunun muhatabı “Dikkat etmeliyiz” diyen Sağlık Bakanı Sayın Koca mı, yoksa vatandaşları sık sık maske, mesafe ve hijyen kurallarına uymayı söyleyen ancak kendileri uymayanlar mı?  

Bir motosiklet üzerinde eşiyle birlikte hareket ederken sosyal mesafe kuralına uymadığı gerekçesiyle ya da sokakta mobese kameralarıyla takipte maskesiz olduğu tesbit edilen bir vatandaşa ceza kesilmesi karşılığında, hınca hınç dolu salonlarda mesafe ve maske kurallarına uymayanlara ceza uygulanmamasını mantıklı bir izah yapabilecek var mı? Bunun adı çifte standart mı, yoksa başka bir şey mi, vatandaş karar versin? 

İşin en ilginç yanı ise, bu eleştiriler karşısında iktidarın bunu kameralar yatay çekimine bağlaması oldu. Meğer “yatay bir çekimi dikkate aldığı zaman bir kilometrekarelik alanda insanlar adeta üst üste binmiş gibi gözüküyor”muş! Oysaki o kalabalığın içerisinde bulunulduğu zaman orada çok daha küçümsenmeyecek bir mesafe varmış! Yapay kamera çekimi insanları yanıltıyormuş! Güler misin ağlar mısın? 

Ama siz siz olun böyle kalabalıklara girmeyin, maske, mesafe ve hijyen kullarına uyun. Çünkü her geçen gün hem vefat, hem vak’a sayısı, hem de değişim gösteren ve hızla yapılan mutant virüsler kol geziyor.  

Kurallara uyulması isteniyorsa önce bunu söyleyenler uyması gerekmez mi? Yoksa inandırıcılıkları da kalmıyor. 

*** 

KUYUMCU OLMADI… 

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 7. Olağan Büyük Kongresi’nde “Vatandaşlarımdan evlerindeki döviz ve altını çeşitli finans araçlarına yatırarak ekonomi ve üretime kazandırmalarını istiyorum” demesi dikkat çekmişti.  

Bu ifadeler geçtiğimiz hafta Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlandığı iddia edilen bir taslağı hatırlattı. Kuyumculara 500’er gram altının teminat hesabına yatırılması zorunluluğu getirilmesi sosyal medyada mizah konusu olmuştu. 

Taslağa göre, ülke genelinde faaliyet gösteren bütün kuyumculardan 500’er gram altını kamu bankalarına yatırmaları istenecek, altını teminat olarak yatırmayanlar kuyumculuk yapamayacaktı. Gelen eleştirilerden sonra bu bölüm taslaktan çıkarıldığı söylense de her an eklenebileceği de unutulmamalı. 

Kuyumculardan ümit kesilmiş olmalı ki, vatandaşın yastık altındaki altın ve dövizlerine göz dikildi. SP Milletvekili Abdulkadir Karaduman, “Yastığın altında değil altın, kefen parası bile kalmadı” demişti. Bakalım vatandaşın cevabı buna ne olacak? 

*** 

KOLTUK NE TATLI BİR ŞEYMİŞ! 

Daha önce iki dönem devlet başkanlığı bir dönem başbakanlık, sonra tekrar iki dönem devlet başkanlığı formülü ile 2000’den beri iktidarda olan Putin, 15 yıl daha iktidarda kalmanın formülünü bulmuş. Rusya’da parlamentonun alt kanadı Duma, Devlet Başkanı Vladimir Putin’e 15 yıl daha görevde kalma imkânı sağlayacak yasayı onaylarken, Putin’in görev süresi sıfırlanmış! 

Putin, 4’er yıllık iki görev döneminin ardından yasalar gereği üçüncü kez seçilemeyeceğinden görevi Dimitri Medvedev’e devretmiş, bu dönemde Başbakanlık yapmış, ardından 2012’de düzenlenen seçimlerle yeniden devlet başkanlığı koltuğuna geri dönmüştü. 2008’de yapılan değişiklikle devlet başkanlığı görev süresi 4 yıldan 6 yıla çıkarılmıştı. 

Görev süresi 2024’te sona erecek olan Putin’in 2024’te bir kez daha aday olamayacakmış. Ömrü yeter mi bilemiyoruz, ama o zamanda bir formül bulur görev süresini uzatır. 

Meğer koltuk ne tatlı bir şeymiş. Koltuk sevdası demek ki böyle bir şey olmalı… Oturunca bir türlü kalkmayı bilmiyorlar.  

*** 

KAFANIZA TAŞ DÜŞSÜN! 

Maliye Bakanlığı’ndan istifa ettikten sonra ortalıkta görünmeyen, avukatları tarafından “evinde istirahat ettiği” söylenen, istifa ettiğinde sağlığını gerekçe göstererek affını isteyen Berat Albayrak’ın AKP’de parti yönetimine gireceği söyleniyordu, ama kongreye dahi katılmadı. Erdoğan geçtiğimiz günlerde “Damat da damat’. Damat kadar başınıza taş düşsün” diyerek aylar sonra Albayrak’ı tekrar gündeme getirmişti. 

DP Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt, bu konuşmadan esinlenmiş olacak ki, “Abi nasıl bir kafa? Suçlu hep karşı mahalle. Memleket yangın yerine dönmüş, suçlu hep karşı mahalle. Esnaf perişan, sanayici panikte, işsizlik can yakıyor, açlık kapıya dayanmış suçlu karşı mahalle. Karşı mahalle kadar taş düşsün başınıza…” diye sosyal medya hesabından bir mesaj paylaştı… 

Bakalım “kafaya taş düşme” muhabbeti daha ne kadar sürecek?