Seçim barajının indirilmesi ya da sıfırlanması, tercih sistemi, dar ya da daraltılmış seçim sistemi gibi birçok teklif gündeme getiriliyor. 

Bu kanunlar değiştirilecek ise, ilk önce milletvekilinin hür olması ve milletin iradesinin sandığa tam olarak yansımasının sağlanması temel alınmalıdır. Şu anki sistemde vekil adayları genel başkan tarafından belirlendiği için, gelecek seçimde listelere girememe endişesi ile başkanların ve yetkili kurulların sözüne karşı çıkamıyorlar. Bunu Meclis’te her zaman görüyoruz. Grup Başkanvekili hangi yönde oy kullanırsa vekiller de ona bakıp oylarını kullanıyorlar. Yani, hür olamıyorlar.

Bunun için de partilerin kongrelere giderken delege seçiminden, milletvekili adaylarının belirlenmesine kadar uygulanan bütün kanunların demokratikleşmesine dönük adımlar atması gerekiyor. Şu anda hem delegeler hem de vekil adaylıklarında genel başkan etkili oluyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, grup toplantısında, “Milletvekillerini liderler değil, milletin kendisi seçsin” teklifinde bulundu.

Madem böyle söylüyor ilk önce kendi partisinden başlamalı ki diğer partilere örnek olsun. Bunu yaparsa diğer partilerin de bunu yapmasına vesile olur. Bunun için de il, ilçe başkanları ve delegelerin partiye kayıtlı üyeler tarafından seçilmesi ile başlanabilir.

Değiştirilmesi düşünülen kanunlarda ana düşünce demokratikleşme olursa 12 Eylül darbesinin de izleri silinebilir.

***

YANLIŞI GÖRDÜNÜZ GEREĞİNİ NEDEN YAPMADINIZ?

İki farklı siyasî aktör. Birisi başbakan birisi başbakan yardımcılığı yaptığı partiden ayrılıp parti kurdular. Şimdilerde ise eski partilerinin politikalarını eleştiriyor. Döküldükçe dökülüyorlar. Görev yaptıkları dönemle ilgili yanlışları her fırsatta sıralıyorlar. Millet o dönemde yaşananları böylelikle öğreniyor. Muhalefet partilerinin eleştirme hakları elbette vardır. Ancak bunu yaparlarsa karşılığında kendilerine de sorular sorulur.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu geçtiğimiz günlerde, “Başbakanken ihalelerde nelerin döndüğünü gördüm” ifadesini kullandı.

Tabiî bu ifadeye karşılık, “Gördün de gereğini niye yapmadın?” sorusu akıllara geldi. Ancak Davutoğlu başbakanken de pek işlere karışamadığı ve tam muktedir olmadığını başka ifadelerinde de görüyoruz. Başbakan, ama başbakanın yetkilerini kullanamamış.

***

MASKE, MESAFE VE HİJYEN

1 Haziran’da “yeni normal” döneme geçilmesinden sonra hem vak’a hem de yoğun bakımlarda hasta sayılarının artması normalleşmenin erken mi ilân edildiğini sorgulatır hâle getirdi.

Başta Sağlık Bakanı ve Bilim Kurulu olmak üzere neredeyse herkesin maskenin takılması ve mesafenin korunması ile ilgili çağrıları sokaklara pek de yansımamışa benziyor. Toplu taşıma başta olmak üzere parklarda, lokantalarda mesafe kurallarına pek uyulmazken, maskelerin takış şekli de hep tartışılıyor. Maske takılmaması bir yana takılan maskeler de kolda, çenede ve cepte taşınıyor. Tabiî böyle olunca maskenin bir faydası ve anlamı olmuyor. Böyle maske takmak kişiyi korumaz, bir faydası da yok.

İlk vak’anın çıktığı 11 Mart’tan bu yana yoğun çalışması ile dikkat çeken Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Maske takıyormuş gibi yapanları uygun dille uyaralım” diyerek Twitter hesabından sık sık paylaşımlarda bulunuyor. Hatta bakanlık “maske nasıl takılır?” broşürü bile hazırladı.

Ancak bir şey dikkatlerden kaçmıyordu. Bu ikazlarda bulunan Sayın Koca’nın Twitter’daki profil hesabındaki resminde görüntüsü söylediklerine uymuyordu. Maskeyi çenesinin altında takan bir görüntü vardı 5,6 milyon takipçisi olan Sayın Koca’ya takipçileri bunu hatırlatınca, “Tatlı dilli, ekşi dilli bütün uyarıları tek tek aldım. Teşekkür ederim. Kapak fotoğrafını birazdan değiştiriyorum. Kötü örneğe son bir kez bakın, çıkarım yapın:) Doğrusu, orada, fotoğrafçı benden on, on beş metre uzaktaydı. Ama kapakta mazeret değil” diyerek değişikliğe gitti.

Evet, doğru söylüyor Koca, ülkeyi yönetenlerin millete iyi örnek olması gerekiyor. Şu anda buna uymayanlar da göze çarpıyor. Ümit ediyoruz ki, onlarda kısa zamanda Sayın Bakan gibi örnek davranışı sergilerler…

Geçen hafta yazdığımız bir konu vardı. Kontrollü yeni dönemde birçok değişikliğe gidilirken camiler de hâlâ sabah, akşam ve yatsı namazlarında kapalı… Yetkililer birçok yeri açarken camileri ibadete açmayı unutmuş olamazlar… Öyleyse açıklanmayan bir şey mi var?

***

MİLLETE BAK!

Geçtiğimiz hafta tekrar çalışmalarına başlayan Meclis’te ilginç tartışmalar yaşanıyor.

İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, vatandaşın “Bizim derdimize çare olacak bir şey var mı?” diye Meclis’e baktığını, ama Meclis’in Yüksek kademe kamu personelinin özlük haklarının düzenlenmesi, Vakıfbank’a kamu ihale kanunundan muafiyet tanınması, Bankacılık Kanunu’nda düzenleme, Çek Kanunu’nda düzenleme gibi düzenlemeler yapmasını eleştirirken, “Millet aç diyorum, aç, neden bahsediyorsunuz ya! Millet bizden ne bekliyor, biz neler görüşüyoruz burada! Hiç alâkamız yok gündemle, vatandaşın gündemi ile Meclisin gündeminin hiç alâkası yok. Zannetmeyin ki millet bize buradan bakarken ‘Ya, milletvekilleri de ne güzel çalışıyor, bakın, bizim için kanunlar çıkaracak…” Hiç öyle bir şey demiyor. Vallahi bize hakaret ediyorlar… Diyorlar ki: ‘Bize çözüm bulun, bizi oyalamayı bırakın, bizimle dalga geçmeyi bırakın” sözlerine AKP tarafından itirazlar yükseldi.

AKP Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir, “Bakmayıp ne yapayım, bakıyorum, tabiî bakacağım. Ne yapayım yani?” diye soru sorunca Türkkan, “Nereye bakıyorsunuz?” diye soruya cevap verdi.

“Sizi dinliyorum ya. Bakacağız yani” diyen Aydemir’e Türkkan’ın, “Millete bak ya… Bana bakmak bir şey değil, millet aç diyorum, millete bak. Ama millete bakacak yüzünüz de yok, sen de haklısın, bana bak” karşılığını vermesi hayli dikkat çeken bir diyalog oldu.