"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Halifelik tacı ve talebelik gömleği

Misbah ERATİLLA
28 Mart 2021, Pazar
Nusret Kocabay, klâsik medrese eğitimini bitirdikten sonra hoca (molla) olur. Tarikata girer ve ardından Şeyh Mehmet Küfrevî Hazretleri’nin torunu Şeyh Nesim Efendi tarafından taç giydirilir ve halife olur. Kısa zamanda kendini yetiştirdikten sonra tarikat dersi vermeye başlar.

Nusret Kocabay, 1952 yılında askerlik vazifesini yapmak üzere Ankara’ya gider. Cuma akşamları yakın çevresindeki askerlerle sohbet yapar. Bir akşam sohbet esnasında tarikat dersi verirken Karslı bir asker ona “Asrın sahibi bu zaman iman kurtarmak zamanıdır, tarikat zamanı değil, diyor. Sen bu gençlere iman, hakikat dersleri versen, daha iyi olmaz mı?” der. O günden sonra Nusret Kocabay, Risale-i Nurlar’la tanışır. Karslı asker arkadaşıyla çarşı iznine çıktığı bir gün Cebeci semtinde üç katlı Tuna Apartmanın birinci katında Tahiri Mutlu ve Atıf Ural ile tanışır. Böylece sathî olarak da olsa Risale-i Nurlar’ı tanır, ama tarikat derslerini de vermeye devam eder. Her çarşı izninde Tuna Apartmanı’ndaki derslere devam edince ona evci kâğıdı çıkarılır. Artık Nusret Kocabay Cumartesi öğleden Pazar öğleye kadar dershanede Atıf Ural’la beraber kalmaya başlar.

Nusret Kocabay yıllar sonra Atıf Ural için “Atıf Ural’ı nasıl tarif edeyim. Tarif etmekle olmuyor. Sadâkat, sebat, metanet, uhuvvet yönünden onun gibi bir insan görmedim o bana mürşit oldu” der. Tuna Apartmanının bodrum katındaki deposunda Tahiri Mutlu ve Atıf Ural teksir makinesi ile korkusuzca Risale-i Nurlar’ı basarlar. Kitapların tashihi için de Nur Talebeleri kitapları bavullarına doldurup Emirdağ’a Bediüzzaman’a götürürlerdi. Nusret Kocabay okuduğu Risalelerden sonra içine Bediüzzaman’ı görme merakı düşünce kitapları bavullarla götürenlerle beraber o da Emirdağ’a gider. Emirdağ’da Rüştü Çakın’ı bulurlar. Rüştü Çakın da onları Bediüzzaman’ın evine götürür.

Nusret Kocabay’ın bu ziyareti çok kısa sürer. Ardından ikinci ziyareti de olur ve o da kısa sürer. Üçüncü ziyareti, askerliğini bitirip teskereyi alınca Bediüzzaman’ı ziyarete gider. Bu defaki ziyarete giderken kendini çok rahat hisseder. Bediüzzaman’ı gördüğünde ruhî bir yakınlık ve içten gelen bir rahatlık duyar. Hiçbir sıkıntı duymaz. Hâlbuki bundan önceki iki ziyaretinde sıkıntıdan ter içinde kalmıştı. O görüşmede “Acaba Şeyh Muhammed Köprülü Hazretleri mi büyüktür yoksa Üstad mı?” diye kalbinde tereddütler yaşamıştı. Bu defaki görüşmesinde kalbine en ufak bir şüphe, tereddüt gelmeden Bediüzzaman’ın yanına gitmiş ve elini öpmüştü. O da yüzüne bakarak tebessüm etmiş. Hâlbuki başka zamanlar elini öptürmezdi. Nusret Kocabay bu son ziyarette Risale-i Nur’a daha çok bağlanmış olarak gitmişti. Bediüzzaman Hazretleri ona “Seni talebeliğe kabul ediyorum!” dediğinde ruhunda büyük değişiklikler olmuştu. Daha sonra Nur Talebeleri Nusret Kocabay’ı diğer odaya yemeğe götürmüş. Yemekten sonra Bediüzzaman Hazretleri’nin arkasında namaz kılmıştı. 

Bediüzzaman Hazretleri Nusret Kocabay’a dört şey söyledi: “1. Küçücük bir dershane aç. 2. Nadir Ahmet’e selâm söyle. 3. Nazım Bey ile imtizaç et. 4. Risaleleri gazete gibi okuma!” 

Daha sonra huzurlu bir yürekle odadan çıkar. Zübeyir Gündüzalp, Nusret Kocabay ile odadan çıkarken ona Risaleleri gazete gibi okuma sözünü şöyle açıklar: “Başlamış olduğun kitabı sonuna kadar okuyacaksın, öyle başlıklara bakıp bakıp da kapatmayacaksın; yani bir yerine, sonra bir başka yerine bakıp okuduktan sonra kitabı katlayıp bırakmayacaksın; kitabı sonuna kadar okuyacaksın!” 

Nusret Kocabay Bediüzzaman Hazretleri ile görüştükten sonra memlekete yeni bir Nusret olarak döner. Yeni hayatında şeyhlik tacını bırakmış Risale-i Nur Talebeliği gömleğini giyince şehirde herkeste bir hayret dalgası yayılır. Hocalığına ise devam eder. Özellikle müritleri şeyhlerinin yeni hali için “yolunu şaşırmış!” biri diye ona acıyarak bakarlar. Annesi oğlu hakkında söylenenleri duyunca ağlar. Ona “Oğlum, bu ilm-i Arabî kitapları sana yetmiyor mu? Sen onları bıraktın, gece gündüz bu Türkçe kitapları okuyorsun” diye yaptıklarına bir anlam veremez. Bu arada Nusret Kocabay ve birkaç Nur Talebesi şehirde Risale-i Nur derslerini başlatmak için bir yer ararlar. Sonunda Hulusi Yahyagil’in desteğiyle dershane açılır. Hulusi Yahyagil’in “En büyük hizmet odur ki hizmete zarar vermemektir.” sözünü kendine hayat boyu düstur yapar.

Nusret Kocabay’ın dedeleri rivayete göre Cizre’ye Bedirhan ailesiyle aynı dönemde gelmişler ve soyları Cizre’de “mîr” olan Koçibey soyuna dayanır. Ailesinin adı soyadı kanununda önce Koçibey iken sonradan Kocabay olmuş. Ailesi Cizre’de yaşanan bazı olaylardan dolayı Van’a göç etmiş. Van’dan da Hasankale’ye yerleşmişler. Bir zaman sonra Erivan daha sonra Kars ve ardından Ağrı’ya gelip yerleşmişler. Nusret Kocabay, Koçibay ailesinden İbrahim Bey’in üçü erkek biri kız dört çocuğundan biri olarak 1928 yılında Eleşkirt’te dünyaya gelmiş. 28 Ocak 2018 tarihinde vefat etmiş ve büyük bir kalabalıkla Ağrı şehir mezarlığına defnedilmiştir. Nusret Kocabay, Nur’un ilk talebelerinden Hasan Feyzi Yüreğil gibi halifelik tacını bırakıp Nur Talebesi gömleğini giymiştir. Ömrünü bu yolda feda ederek Nur tarihindeki yerini almıştır.

Kaynaklar:

1- https://www.nurdanhaber.com

2- Ömer Özcan-Ağabeyler Anlatıyor-1

Okunma Sayısı: 2030
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ihsan

    28.3.2021 12:46:23

    Allah razı olsun hocam

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı