Bediüzzaman’ın evini sorup soruşturur ve sonunda evini bulur. Talebelere Bediüzzaman’ı ziyarete geldiğini söyler. Talebeler, Bediüzzaman’ın rahatsız olduğunu kimseyle görüşemediğini söyler. Şeyh Maşuk, talebelere “Ben Bitlis’ten gelmişim, Üstad’ı ziyaret etmek istiyorum” der. Talebeler, “Üstad rahatsız, ziyaretçi kabul etmiyor” deyince Şeyh Maşuk görüşmek için uzun süre onlara dil döker. Ne yaptıysa talebeler ziyaretini kabul etmez. Şeyh Maşuk talebelere “Madem görüşmemi kabul etmiyorsunuz, öyleyse kendisine bir mektup yazayım, bari mektubu kendisine versin” deyince talebeler “Tamam” der. Şeyh Maşuk hemen bir mektup yazar. Mektubun altına “Nurşinli Şeyh Masum oğlu Maşuk” diye yazar. Talebeler mektubu alır ve Bediüzzaman Hazretlerine verir.

Bediüzzaman Hazretleri mektubu okuttuktan sonra hemen yataktan kalkar “Çabuk bu adamı bulun, getirin, ben onu arıyordum zaten. Nurşin’den buraya gelen birisi var, siz nasıl içeri almazsınız?” der. Talebeler hemen Şeyh Maşuk’u bulur, Bediüzzaman’ın odasına getirirler.

Bediüzzaman Hazretleri, Şeyh Maşuk’a “Çoktan Üstadımın ailesinden haberim kesilmişti” dedikten sonra onu gördüğü için çok memnun olduğunu söyler. Bediüzzaman Hazretleri sohbette Şeyh Maşuk’a Ohin ailesinden (Bitlis’in Mutki ilçesine bağlı Ohin, Yukarı Koyunlu, köyünde Ohin medresesi ve dergâhıdır) kimlerin kalıp, kimlerin ahirete irtihal ettiklerini sorar ve sohbet devam eder. Sohbet devam ederken talebeler de odada onları dinlemektedir. Bediüzzaman Hazretleri, birden Şeyh Maşuk’a “Gel benimle talebelerim arasında hakem ol!” der. Soru karşısında şaşırıp kalan Şeyh Masum “Seyda hayırdır?” der.

Bediüzzaman Hazretleri “Ben diyorum ki benim mezarım belli olmasın. Bunlar diyorlar ki belli olsun. Gel sen bizim aramızda hakem ol!” der. Şeyh Maşuk Bediüzzaman’a, “Vallahi ben de talebeleriniz gibi belli olsun, diyorum. İnsanlar ziyaret eder, daha güzel olur!” der. Şeyh Maşuk bir müddet daha kaldıktan sonra izin isteyerek Isparta’dan ayrılır.

23 Mart 1960’da Bediüzzaman Hazretleri Urfa’da vefat eder ve orada defnedilir. Şeyh Maşuk Bediüzzaman’ın Urfa’da vefat ettiğini ve oraya defnedildiğini duyunca çok şaşırır. Çünkü Bediüzzaman Hazretleri ile sohbetinde mezarının bilinmesini istemiyordu.

27 Mayıs 1960 darbesi olur. Kısa bir süre sonra darbe yönetimi aldığı bir kararla mezarı yıkar, Bediüzzaman’ın naaşı bilinmeyen bir yere götürülür ve orada defnedilir. Şeyh Maşuk Bediüzzaman’ın o gün dediği “Ben diyorum ki benim mezarım belli olmasın. Bunlar diyorlar ki belli olsun. Gel sen bizim aramızda hakem ol!” sözünün tahakkukunu gördü. Böylece Bediüzzaman’ın istediği “Mezarımın yeri belli olmasın!” sözü yerine gelmiş oldu ve kerameti de zahir olarak ortaya çıktı.

Şeyh Maşuk Şeyh Abdurrahman-ı Tâğî’nin torunudur. Ohin medresesi ve dergâhı, 1890 yılında dedesi Şeyh Fethullah Verkânisî tarafından kuruldu. Bediüzzaman Hazretleri Şeyh Maşuk’a Ohîn Medresesi’nin kurucusu Şeyh Fethullah Verkanisî’ye “Seydam” diyerek saygı ve vefasını her zaman gösterirdi.

Şeyh Maşuk, 1906 yılında Nurşin/Bitlis’te doğdu, 28 Aralık 1975’te Mekke’de vefat etti. Naaşı vasiyeti üzerine Cennetü’l-Mualla’da mü`minlerin annesi Hazreti Hatice`nin ayak ucuna defnedilmiştir. Geriye on altı halife bırakıp vatan-ı aslîsine göç etmiştir.

Kaynak:

Şeyh Asım Ohini Birketü’l Kelimat –İbrahim Baz