“Dünya hayatı ve cismanî yaşayış ve hayvanî hayat” terimleri, daha çok İslâmî ve tasavvufî literatürde kullanılan kavramlardır ve insanın maddî yönüne, bu dünyadaki hayatına işaret eder.
Dünya hayatı: İnsanların bu dünyada yaşadığı geçici, maddî hayatı ifade eder. Ahirete nazaran geçici, fânî bir hayat olarak değerlendirilir. Dünya hayatı, insanların sınandığı bir süreç olarak görülür.
Cismanî yaşayış: “Cismanî” bedensel, maddî anlamına gelir. Cismanî yaşayış, insanın bedenine ve fiziksel ihtiyaçlarına yönelik hayatını ifade eder. Yani, insanın maddî varlığına bağlı olan hayat tarzı, yeme, içme, barınma gibi bedensel ihtiyaçlara odaklanan hayat şeklidir.
Hayvanî hayat: İnsanların fizyolojik ihtiyaçlarına dayanan ve hayvanlarla ortak olan hayatî yönü ifade eder. Yani yeme, içme, barınma, üreme gibi temel biyolojik faaliyetler. Bu terim, insanın sadece fizyolojik yönüne, ruhsal ve manevî yönünden bağımsız olarak bakıldığında kullanılan bir ifadedir.
Bu üç terim birlikte kullanıldığında, insanın dünya üzerindeki maddî ve bedensel varlığını, bu varlıkla ilgili ihtiyaçlarını ve sınırlarını anlatan bir perspektifi işaret eder. Dinî ve tasavvufî yollarda ise bu tür bir hayatın ötesine geçerek ruhî ve manevî boyutlara odaklanılması gerektiği vurgulanır.
Bediüzzaman Hazretleri Lem’alar’da, “Madem dünya hayatı ve cismanî yaşayış ve hayvanî hayat böyledir; hayvaniyetten çık, cismaniyeti bırak, kalb ve ruhun derece-i hayatına gir. Tevehhüm ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir daire-i hayat, bir âlem-i nur bulursun. İşte o âlemin anahtarı, marifetullah ve vahdaniyet sırlarını ifade eden “Lâ İlâhe illallah” kelime-i kudsiyesiyle kalbi söylettirmek, ruhu işlettirmektir” diyerek gerçek bir insan olmanın yollarını göstermektedir.