"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nurculuğun ana omurgası: Yeni Asya

03 Haziran 2021, Perşembe
Türkiye’de Nurculuk çok önemli bir akım. Ana omurgası olan Yeni Asya da çok önemli yer tutuyor. Said Nursî çizgisinde en istikrarlı yapı olarak Yeni Asya hep ilgimi çekti. O hiçbir zaman savrulmadı.

İslâmî gruplar içinde Yeni Asya ve Mehmet Kutlular’ın tavizsiz çizgisiyle, demokrat duruşuyla, menfaat odaklarına teslim olmayışıyla farklı bir yerinin olduğunu vurgulayan usta gazeteci Ruşen Çakır, bizi misafir ettiği medyascope stüdyolarında sorularımızı cevaplandırdı. 

1970’li yıllarda başlayan, İran Devrimi ile 1980’li yıllarda ivme kazanan İslâmî hareketleri ve dinî grupları yakından gözlemleyen bir gazetecisiniz. Gözlemlerinizi kaleme aldığınız kitaplarınız var. Bu bağlamda dinî gruplar içerisinde Yeni Asya hareketinin yeri nedir?

Ben 1985’te bu konuları çalışmaya başladım ve piyasada var olan İslâmî dergileri, gazeteleri satın alıp, yayın evlerinin adreslerini saptayıp, -o zaman cep telefonları yoktu tabiî- çat kapı hemen hemen herkese gittim. Kendimi tanıttım ve tanışmak istediğimi söyledim. Bu anlamda ilk gittiğim yerlerden birisi Yeni Asya’dır. En yakın ilgi gösterenlerden birisi… Çünkü işimiz zordu… Kendilerinden olmayan bir gazeteci ilk defa irtica haberi yapmak yerine kendilerine mikrofon uzatıyordu. İnsanlar şüpheleniyorlardı, anlamıyorlardı. Ben de gençtim o zamanlar, daha 23-24 yaşlarındaydım. O tarihlerde hemen hemen her grubun, derginin, yayınevinin kapısını çaldım. Yeni Asya o andan itibaren en sıcak yaklaşanlardan birisiydi. Tabiî Yeni Asya’ya gidince Bediüzzaman Said Nursî’yi de biliyordum zaten, ama çok fazla bilgim yoktu. O konuda okumalar, vs. yaptım. O tarihlerde çalıştığım yer Cağaloğlu’ndaydı. Cağaloğlu’ndayken onlar da (Yeni Asya) oradaydı. O tarihteki gazetenin adı Yeni Asya olmayabilir yalnız… Çünkü kapanıp açılıyordu, ismi değişiyordu. 1985, 1986, 1987 yılları… Bayağı sık uğruyordum, sohbet ediyorduk. Orada çok sayıda insanla tanıştım. Başka Nurcu gruplarla da bir takım temaslarım oldu. Ama Yeni Asya en kolay ulaşılabilen, rahat konuşulabilen, yayınları zaten vardı. Benim gibi bu işe yeni başlayan biri için de çok cazipti tabiî bu kadar cömert bir şey olması. İyi karşılanmadığım yerler de oluyordu.

EN İSTİKRARLI YAPI 

Tabiî bu grubun tarihin içerisindeki yerini anlamaya başladım. Ama başından itibaren bana o açıklık meselesi çok ilginç geldi. - Diğerleri kapalı, illegal olduğu anlamında söylemiyorum… - Ama daha şeffaf bir yapı gibi geldi. Bu arada ben bu hareketi izlediğim zaman, içerisinde ayrılıklar oldu. Tanıdığım insanların bazıları başka yere gitti vesaire… Nurcular’ın kavgası eksik olmuyor bildiğim kadarıyla… Onları da izleme imkânım oldu. O andan itibaren böyle bir çizgide, yani Said Nursî çizgisinde kendince en istikrarlı yapı olarak Yeni Asya hep ilgimi çekti. Ve hep Nurculuğun ana omurgası olarak gördüm. Başka gruplar  hep oldu. Türkiye’de Nurculuk çok önemli bir akım. Bu anlamda da onun ana omurgası gibi olan Yeni Asya da bence çok önemli bir yer tutuyor. 

Bu arada bir Fethullahçılık olayı çıktı. Fethullahçılık bütün her şeyi domine etti, tahakküm altına aldı. Nurculuğu da İslâmcılığı da… Özellikle sosyal alandaki İslâmî yaşantıyı, eğitim ve medya… Yeni Asya’nın en büyük iddialarından birisi yayıncılık ve medyaydı. O anlamda Fethullahçılar Yeni Asya’yı da solladılar. Ama Fethullahçılığın bu kadar hâkim olduğu bir yerde varlığını sürdürebilmesi bile bence başarıydı. 

82 ANAYASASINA CESARETLE KARŞI ÇIKTI

Yeni Asya’yı fikrî düzlemde diğer dinî gruplardan ayıran özellikler nelerdir?

Bütün bu gruplar, cemaatler vs… Hepsi sapına kadar siyasetle ilgili yapılar, ama sorduğunuz zaman kendilerini apolitik olarak tanımlarlar, siyasetler üstü olarak tanımlarlar. Aslında bu çok doğru değil. Dolayısıyla onlar kendilerini öyle tanımladıkları için siz de bir arkeolojik kazı yapmak zorunda kalırsınız. Yeni Asya başından itibaren siyasî duruşunu hep belli etmiş. Ben solcu birisiyim, Yeni Asya’nın sağcı duruşu hoşuma giden bir duruş değil, ama en azından kendilerinin nerede olduğunu bildiğimiz bir yapı. Yani De-mokrat Parti, Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi, Süleyman Demirel gibi… Bunları yüksünmeden söyleyebilen bir grup… Yeni Asya’nın 12 Eylül sonrası Anayasa’ya karşı çıkmış olması meselâ Türkiye’de çok -sadece İslâmcılık anlamında değil- birçok siyasî ya da toplumsal hareketin cesaret edemeyeceği bir şey… Garip bir cesareti de var. Burada en önemli hususlardan birisi legalliği, meşrûiyeti her şeyin önüne koyması, bu çok önemli… 

Birtakım Yeni Asya gruplarıyla da tanışma imkânım oldu. Dersleri izledim. Oradaki bir kolektiflik de var. Hiyerarşik bir yapı da var galiba, ama aynı zamanda insanların daha fazla katılabildiği bir yer olduğunu gördüm. Şöyle bir şey; Said Nursî’nin ölümünün ardından bir kişi kültü üzerine inşaa edilmemiş bir yapı. Ve bir kolektif bir liderlik belki var. Arada öne çıkan bir takım abiler falan oluyor belki, ama meselâ bir Fethullahçılık bu anlamda kıyaslanamaz. Ben meselâ Fethullahçılık diyorum, ama öteki tarafa Yeni Asya diyorum. Bu çok önemli bir fark. Nurculuk önce kişi üzerinden, ama daha sonra kişi üzerinden gitmiyor. 

Birçok cemaatin benim gördüğüm kadarıyla konjonktüre göre çizgi değiştirdiğini, ilişkilerini gözden geçirdiğini gördüm. Bildiğim kadarıyla Yeni Asya o konuda çok inatçı… Aslında başına iş de açtığı oluyor. Ama benim gördüğüm kadarıyla böyle bir özelliği de var. 

KUTLULAR, DURUŞUNDAN TAVİZ VERMEDİ

Bu hareket içeriside Mehmet Kutlular’ın yeri nedir sizce?

Bu hareketin içerisinde Mehmet Kutlular’ın yeri tam nedir bilmiyorum, ama benim açımdan çok müstesna bir yeri var. 1985’ten bu yana Türkiye’de İslâmî yapılardan farklı farklı kademelerde çok insanla tanışma imkânım oldu. Bu anlamda Mehmet Bey’in yeri hep benim için çok istisnaidir. Bir ara çok sık görüşürdük, telefonda, yüz yüze vs… Sonra azaldı, ben biraz daha yoğunlaştım, yaş ilerledikçe daha az oldu, ama değişik zamanlarda, değişik anılarımız oldu. Beraber anılarımız olmuştur. Bir kere hatta hiç unutmuyorum İskenderun Hatay’da karşılaştık. Hep saygı duyduğum ve de sevdiğim birisidir. Çok dobra birisidir. Beni en çok etkileyen odur. Çok açıktır, yaptığım birçok röportaj hala çok değerli, hâlâ insanların okuyabildiği röportajlar yaptık. Birçok açıdan bana yardımcı olmuştur. Onun yaşadığı o çok büyük acı dönemi falan o anlamda çok da üzüldüm. Ona rağmen ayakta kalmayı da başardı. Bana çok değişik bir şahsiyet olarak gelmiştir. Bütün bu süre içerisinde benim 30 yılı aşkın sürede gördüğüm çok insan çok değişti. Değişmek kötü bir şey değil, ama genellikle savunduklarından, ilkelerinden ya da onları o yapan duruşlarından bir takım maddî beklentiler nedeniyle taviz verdiler, farklı yerlere savruldular… İslâmî cenahta çok öyle insan tanıyorum. Mehmet Kutlular benim bildiğim hep aynıydı. Çok fazla bir şey değişmedi. Mehmet Bey, farklı biridir. 

Gazetecinin böyle bir kaderi var; değişik insanlarla tanışıyor, o insanlardan haber yapıyor, röportaj yapıyor, bir şeyler öğreniyor vs… Ama bazılarıyla daha bir yakınlık kurabiliyor. Bu yakınlıkların illa ki insanların siyasî duruşunu değiştirmesi falan gerektirmez, ama bazı insanlar sizin bu dünyaya daha fazla bağlar, bazı insanlar sizi bu dünyadan nefret etmenize yol açar. Genel olarak bakıldığı zaman İslâmî camiayı dışarıdan gözlemleyen birisi olarak baktığım zaman çok negatif örnek de gördüm, pozitif örnekler de gördüm. Bazı insanlar var ki bir arada yaşama vurgusunu yapasınız gelmiyor. Ama Mehmet Bey gibi insanlar gerçekten bu ülkenin bir değeri, bir rengi… Onun duruşuyla vesaire hiçbir zaman yan yana durmam gerekmez, ama şahıs olarak onunla yan yana durmak ayrı bir şey… O noktayı insanlar kaçırıyorlar… Birisiyle yan yana olmak onun illaki görüşlerini paylaşmak anlamına gelmez. O da bu anlamda beni çok sahiplenmiştir. Yoksa siyaseten çok farklı yerlerde insanlarız. En azından saygısızlık etmem, onu da aynı şekilde gördüm… 

DEVLET HEP KENDİNE TABİ OLUNSUN İSTİYOR

12 Eylül ve 28 Şubat gibi demokrasinin askıya alındığı dönemlerde Kutlular ve Yeni Asya bir takım bedeller ödedi. Mehmet Kutlular özellikle 28 Şubat’ta ceza aldı, cezaevinde yattı. Bu mânâda neler söylemek istersiniz?

Deprem olayında hatırlıyorum, bir gün Ankara’da sanırım savcılığa ifade vermeye gidiyorlardı. Ben o sırada NTV’de çalışıyorum. Kapıda gazeteciler bekliyor falan. Ben Mehmet Bey’i cep telefonundan aradım, biz NTV’ye canlı yayına bağladık. Tabiî dışarıda kalan bütün meslektaşlar boşuna dışarıda kalmış oldular. Çünkü telefonda her şeyi anlattı. Hiç unutmuyorum onu, canlı yayına bağlamıştık. Ama şimdi baktığım zaman o tarihte bizim o canlı yayını yapmamız riskti. Yaptık iyi bir gazetecilik olayıydı. Deprem meselesi ayrı bir husus… Mevlid meselesinde ben mevlide gitmiştim. Hatta öyle bir fotoğrafım da vardır. Caminin girişinde falan… O mevlid’in neden yapıldığını anlıyorum da mevlide neden soruşturma yapıldığını anlamak bu günün Türkiye’sinden bakıldığı zaman gerçekten abes… Ama o günün Türkiye’sinde böyle işler çok zordu. O dönemleri geçtik de şimdi geldiğimiz yerinde çok da iyi olduğu söylenemez. Açıkçası Yeni Asya’cılar tekrar Kocatepe Camii’nde yine mevlid yapmak isteseler acaba izin alabilirler mi emin değilim. Aradan onca zaman geçmiş aslında Türkiye bir adım ileri gitmemiş. Ülkeyi yönetenlerin sözde bakışları kökten değişmiş. Ama bir şey değişmiyor, memleketin kaderi değişmiyor. Bunun Kemalizm’le falan çok fazla alâkası yok bu bambaşka bir şey. 

Türkiye’de devlet kendi ayakları üzerinde duran insanlardan hoşlanmıyor. İster cemaat olsun, ister parti olsun, ister sendika olsun, ister tek başına insan olsun. Devlet her zaman için kendine bağlı insan istiyor. Kendine sorun, arıza çıkarmayacak insan istiyor. Ne olursa olsun… Bugün itibariyle baktığınız zaman da birçok İslâmî iddialı şahıs vs. kendini mağdur hissediyor. Dışlanmış hissediyor. Neden? Çünkü iktidara tam anlamıyla tabi olmayı kabul etmediği için… Dolayısıyla o dönemlerde yaşananlar, farklı bir şekilde bugün de devam ediyor. Ve bu da Türkiye’nin acısı bence…

Yeni Asya bu konuda, - ben burada birkaç yayın da yaptım Yeni Asya’nın temsilcileriyle - iktidarın kuyruğuna takılmama konusunda gayret gösterdiler. Bu zor bir iş… Hele kendini İslâmî bir yapı olarak görüp hükümete tamamen tabi olmadan davranmak çok zor bir iş. Çünkü biliyoruz birçok cemaat, yapı, vakıf vs gazetelere ilân verdiler, her vesile ile yanında duruyorlar iktidarın kayıtsız şartsız. Burada eleştirellik önemli, ama öyle bir şey ki bu işte terörle mücadele denilip her türlü eleştiri, itiraz, rezervasyona tahammülsüzlük var. Bu anlamda gördüğüm kadarıyla Yeni Asya’nın da başı bayağı bir ağrımış durumda. Zor bir iş ama bu da o duruşun mecburi getirdiği bir şey… 

Türkiye’de din, siyaset, devlet ilişkilerinin sürekli bir şekilde çatışma halinde olmasının sebepleri nedir sizce?

O kadar çok sebebi var ki… Burada sonuç olarak devlet devletliğini yapıyor, ama toplum toplumluğunu yapamıyor. Devletler her zaman kendine tâbi toplumlar ister. Ama toplumların da kendi ayakları üzerinde durabilmeleri lâzım. 15 Temmuz’dan sonra devlet diyor ki bütün cemaatler bana kayıtsız şartsız desteğini bildirsin diyor, herkes imza veriyor. İmza vermeyen açıkta kalıyor. Mesela 10 kişiden 5’i imza vermese belki devlet kendi duruşunu sorgulayabilir. Ama 1 kişi vermeyip 9’u verdiği zaman o bir kişinin üzerine çarpı atıyor. Burada devletin yaptığından dolayı onu sorgulamak tabiî ki haklı bir şey, ama esas olarak toplumun, sivil toplumun unsuru olma iddiasındaki yapıları da sorgulamak lâzım. 

Burada ne oluyor bir korku, ürküntü, ikincisi sadece devletten korkmuyorlar bir de devletten imtiyaz, kayırma şu, bu bekliyor insanlar…  Böyle bir al - ver, havuç- sopa ilişkisi var. 

Ondan dolayı böyle oluyor. Yani devleti yönetenlerin partileri, ideolojileri değişebiliyor ama bütün sistem böyle yürüyor.

Röportaj: Abdullah Eracıkbaş

Not:
Bu röportaj, 3 Aralık 2018 tarihinde bir belgesel çalışması için yapılan çekimden deşifre edilerek yayına hazırlanmıştır.

Okunma Sayısı: 5057
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Feyzullah Ayhan

    3.6.2021 13:56:35

    Yaptığı hakperestlik söyledikleri doğru.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı