"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cüz’i iradenin veriliş sırrı ve hikmeti - 2

Sami CEBECİ
17 Aralık 2023, Pazar
İnsandaki cüz’i irade icat kabiliyetine sahip değildir.

İcat ve yaratma işi sadece ve sadece Allah’a mahsustur. İnsan iradesiyle bir şeyi yapmak istediği zaman, Allah külli iradesiyle taalluk ederse o fiili yapar. Allah’ın irade ve kudreti olmadan insan bir parmağını bile oynatamaz.

İnsanın işlemiş olduğu fiillerin bir kısmı iyi ve güzel, bir kısmı da kötü ve çirkindir. Bütün bu fiilleri Allah yaratır. İnsan ise, tercihini bunlardan birisi istikametinde kullanır. İşte, cüz’i irade kötü ve günahlı fiillere merci ve dayanak olması için insana verilmiştir. Çünkü kötü ve çirkin şeyleri isteyen insanın bizzat kendi nefsidir ve kendi iradesinin tercihidir. O çirkin fiillerin sorumluluğunu da insan üstlenir. O fiilleri yaratan Allah’tır fakat sorumluluk ise insanın cüz’i iradesine aittir.

Hayrı ve hasenatı isteyen Allah’ın rahmeti, icat eden ise Allah’ın kudretidir. Bediüzzaman Hazretlerinin dediği gibi; insan o hayırlara ve iyiliklere iman ile, şuur ile, dua ile ve rıza ile mazhar olur. Mazhar olduğu hayır ve iyiliklerle gururlanma hakkına sahip değildir. O iyilik ve hayırlara mazhar ettiği için Allah’a şükür ile mükelleftir. İşte, kader meselesinin iman rükünleri içinde olması, insan nefsini gururlanmaktan kurtarmak içindir. Cüz’i iradenin veriliş sırrı ve maksadı ise, işlediği fenalıkların ve günahların sorumluluğunu yüklenmek maksadı iledir. Bu hakikati ders vermek için Cenab-ı Hak “Sana her ne iyilik erişirse Allah’tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi kusurun sebebiyledir.” (Nisa Suresi: 79) ferman eder.

Ancak, irade-i cüz’iye ve kader konusunun niçin iman esasları içinde olduğunu bilemeyen geniş halk kitleleri içinde çoğu insanlar, günahlı fiilleri işlediği zaman “Ne yapayım kaderim böyleymiş, kaderde böyle yapmak varmış” diyerek sorumluluktan kurtulmak isterler. Bir takım hayır ve hasenat gibi işler yaptığında da onları Allah’tan bilmeyip, kendi nefislerine isnat ederek gururlanıp doğru yoldan saparlar. Bir de onları teşhir ederek herkese ilan edip, insanların alkışını ve beğenisini almaya çalışırlar. Hâlbuki Allah için değil, başkalarının rızasını ve beğenisini isteyerek yapılan fiillerin âhirette karşılığı yoktur. Mahşer günü Allah o gibi insanlara “Kimin için yaptıysan, git ücretini onlardan al!” diyerek, amellerini yüzlerine çarpacaktır. Allah böyle amellerden cümlemizi muhafaza eylesin.

Evet, insana verilen cüz’i irade bu maksatlar için verilmiştir. Bahtiyar odur ki, kendisini beğenmeden ve nefsine güvenmeden, doğrudan doğruya amellerini yalnız Allah rızası için yapar. Bir hata ve kusur işleyip günaha girdiğinde de mes’uliyeti kendine alıp, hemen Allah’tan af dileyerek tövbe ve istiğfar ile o günahtan kurtulmaya çalışır. İşte o zaman, cüz’i irade veriliş gayesine uygun vazife görür ve ebedi mükâfatlara mazhar olur.

Okunma Sayısı: 1832
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Saraç

    17.12.2023 10:28:02

    Abi Allah razı olsun.Rabbim yar ve yardımcımiz olsun.

  • Ramazan Çalışan

    17.12.2023 10:06:11

    Kader risalesinde geçen, "İslamiyet ve imanın nihayet hududu" nun ifade ettiği mana ise, insanı istikamet üzere sahili selamete çıkaracak olan biri cüz-i irade, diğeri ise kader meselesidir. Yani, mü’min, her şeyi, hatta fiilini, nefsini Cenab-ı Hakka vere vere, tâ nihayette teklif ve mes’uliyetten kurtulmamak için cüz-i ihtiyârî önüne çıkıyor; ona ‘Mes’ul ve mükellefsin’ der.” Birinci hudud bu. İkinci hududu ise, “Sonra, ondan sudûr eden iyilikler ve kemâlât ile mağrur olmamak için kader karşısına geliyor; der: ‘Haddini bil, yapan sen değilsin.’” İşte iki nihayet hudud ortasında bize bir yol çiziyor. Kader risalesindeki bir çok problemin çözümü, bu iki önemli denkleme doğru değerler yüklemekle, doğru neticeye varılıyor ve buna bağlı bir çok problem de çözülmüş oluyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı