‘Helal dairesi ve düğünlerimiz’ yazımızla ilgili pek çok görüş geldi.
Okurlarımızdan bazıları, Müslüman ailesinin düğününün de helal-haram ölçüleri içerisinde olması gerektiğini ancak hem karşılıklı aileler, hem de büyüklerle gençler arasında bir ikilem olduğunu ifade ediyorlar.
Pek çok ailede ‘Düğünümüz nasıl olsun?’ tartışması olduğunu ifadeden bazı okurlar da, burada sosyal baskının belirleyici olduğunu belirtiyorlar. ‘Can ciğer akrabalarınızın neşelerini paylaşamıyorsunuz. Helaller haramlar birbirine karışıyor ve ortamın neşesi kalmıyor. Genelde de haramlar galip geliyor.’ diyenler de az değil. “Sevinç ve neşe ortamı düğünümüz, birilerinin günah dökme arenasına dönüşmemeli.” cümleleri de ifade ediliyor.
Görüldüğü üzere, düğünlerimiz çok farklı yorumlara açık bir konu.
Ama düğün merasimlerimizin kültürümüzün bir parçası olduğu düşünüldüğünde, meydana gelen bozulmalara da engel olmak da gerekiyor.
Bir de toplumda baskın şekilde, ‘Çocuklar hayatlarında bir kez düğün yapacaklar, istedikleri gibi yapsınlar.’ anlayışı var ki, bunun da sınırı yok.
Hayatın bütün kesitleri için geçerlidir ki, haram olan yerden hayır beklenmez. Gelecekte ortaya çıkacak pek çok şikayet konularının temeli işte bu ‘Bir seferden bir şey olmaz.’ bozuk anlayışıyla, harama bulaşarak geliyor.
Evet, düğünler neşe, sevinç ortamlarıdır. Neşenin de elbette bir helal sınırı vardır. Bu helal sınırı da neşe, sevinç paylaşımına kapalı değildir. Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi, ‘Helal dairesi geniştir, keyfe kafidir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.’
İnsan, ya Allah’ın koyduğu helal haram dairenin şartlarını dikkate alacak ya da nefsinin, anne-babanın, akrabaların, konu komşunun, göreneğin sınırlarını gözetecek. Çiftler için iki dünya saadetine vesile olacak düğün merasimlerinin Allah’ın razı olduğu helal dairede olması, vicdanları da rahatlatan bir adım olur.
Bu yönüyle düğünlerimiz tam da bir imtihan vesilesidir.