Kitap okumak bir sanat.
Okuduğunu anlamak, en az onun kadar bir sanat. Ve daha da önemlisi ise anladığını muhatabının seviyesine uygun anlatabilmektir.
Okumak, kurallarına uygun yapılmazsa anlamak gerçekleşmez. Okumak faaliyetinin amacı anlamaktır. Bu sağlanamıyorsa okumak faaliyeti anlamını yitirir.
Okumanın; okuma hızı, noktalama ve imlâ kurallarına uygunluk gibi pek çok kuralları bulunmaktadır. Kurallarına uyulmadan yapılacak bir okuma faaliyeti istenen neticeyi vermez. Okuma faaliyeti, dinleyici topluluğa dönük yapılıyorsa durum daha da önem arz eder. Dinleyicilerin okunan metni anlaması beklendiğine göre, o zaman hem okuma hem anlama hem de anlatma gibi pek çok kuralları dikkate almak gerekir. Metinde aslolan mana okuma kusuru dolayısıyla ortaya çıkmıyorsa o zaman okunan eserin mana vebaline girilmiş olur. Okumak bu anlamda bir sorumluluktur.
Durum, Risale-i Nur sohbetleri için de geçerlidir. Toplulukla paylaşılacak metin öncelikle okuyucu tarafından birkaç kez okunmalı ve göz, zihin ve telâffuz unsuru olan organlar kelimelerle aşina hâle gelmelidir. Zaten okuyucunun kelimeleri telâffuz biçimi metinle ne kadar tanışık olduğundan haber verir. Daha okuyucu dünyası ile aşina olmamış, özümsenmemiş bir metni bir de dinleyicilere aktarmak oldukça çiğ ve yabanî kaçar. Güzel okuma, hem okuyanın hem de dinleyicilerin anlamasını kolaylaştırır.
İkinci faaliyet, okuduğunu anlamaktır. Okuma faaliyeti güzel yapılsa bile eğer anlama sağlıklı gerçekleşmezse anlamayı etkileyen başka bir engel var demektir. Okunan metni önce okuyucu anlamalıdır. Bir anlamı meydana getirmek için yazılmış olan metin aslında kendi içinde bir ruh taşır. Okuma ve sonrasında gelişecek anlama sağlanamazsa o metin varlık sebebi olan ruhunu kaybeder. Okuma kusuru dolayısıyla anlaşılmayan ya da yanlış anlaşılan metin istenen manaya hizmet etmez.
Çok önemli bir nokta da okuduğun metinden anladıklarını dinleyicilere aktarmaktır. Dinleyiciye ilgili manayı taşımak apayrı bir sanattır. Metin kimlere okunuyor, onların eğitim düzeyi nedir, yaş grupları nedir gibi pek çok dinleyici dinamikleri dikkate almak gerekir.
Evet, okumak bir sanattır. Okuduğunu anlamak bir başka sanattır. Çok daha önemlisi ise anladığını muhatabın düzeyine uygun aktarabilmektir. Yani metinde kastedilen manayı çıkarıp muhataba sunabilmek aynı zamanda bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun üstesinden gelebilmek de okumayı, anlamayı ve anlatmayı kuralları içerisinde yapmayı gerektirir.
Kitaptaki veya metindeki manayı ortaya çıkaramamak, hatta metne dinleyicinin önyargı oluşmasına sebep olmak bir vebaldir. Özellikle de bu metin inançla ilgili ise, o zaman konuya çok daha itina göstermek gerekir. Çünkü kulun Yaratıcı ile bağını kurma veya güçlendirme faaliyetine mani oluşturmak, gölge düşürmek başlı başına bir vebaldir.
Okudum, anladım ve anlattım deyip geçmek yetmiyor. Koyduğun tuğlalardan bir bina ortaya çıkmamışsa o zaman o esere eser denir mi? Bu netice sarfedilen emeğe değer mi? İnsanlar bir konuyu anlamak için gelmişlerdi, anlamadan, hatta kafaları karışmış olarak dönüp gittiler, o zaman bu yapılan işin adı ne oldu?
Hasılı, okumak, anlamak ve anlatmak her aşaması önemli ciddî bir iştir.