"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risâle-i Nur’un lisandaki imâmeti

Şemseddin ÇAKIR
08 Ocak 2021, Cuma
Meseleye ister veraset, ister imamet olarak bakalım (Elvekil’ü kel asil) kaidesine göre, varis veya imamın da, bulunduğu toplumun lisanıyla onlara tebliğde bulunmasının görevinin gereği olduğu izahtan varestedir.

Zira lisan, insanın maksad ve arzularının karşı tarafa anlatmasının en zarurî ihtiyacıdır. Hele de bir otorite tarafından dinin bütün kelimeleri inkılâpçılık veya inkârcılık sebebiyle atılmaya çalışılır, o görevli zatın da ona karşı mücadele etmesi lâzım ise, ki görevidir. Eğer o mücadeleyi ettiyse o; “cihad’ı ekber”dir. Bir de, muvaffak olsa o zat görevini yapmış gerçek bir kahramandır.

Lisânın önemine ışık tutacak, ilgili bir kaç âyeti de, nakledelim: “O Rahman ki; ona anlamayı ve anlatmayı öğretti.” (Rahman, 1-4) “Onun delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olması...” (Rum. 22)

Hz. Âdem’in meleklere üstünlüğü de, isim veya lisanları bilmekle olmuştur. Lisanın en önemli göstergelerinden biri de, “Kur’ân’ın ehl-i belâgata diz çöktürdüğü”dür. Ve ehl-i belâgat, dört nevi malûmat sahiplerinin başında idi ve bunlar ehl-i belâgat ve fesahat, ehl-i şiir ve hitabet idiler, hayretle Kur’ân’ı dinlediler ve bir kısmı imana geldiler.

   Bu lisan meselesinin önemine binaen Hz. Musa, kardeşi Hz. Harun’u Firavun’a giderken lisanının fesahatinden dolayı yanında götürmüş, adeta; Hz. Harun da ‘lisanda nebi’ gibi olmuş. Yine Yunus Emre’den naklen halk arasında, lisan veya sözün önemine dair; “Söz ola kese savaşı/ Söz ola kestire başı...” demiştir.

Risale-i Nur’un Türkçeyi koruması ve zenginleştirmesi gerçeği de, yine başlı başına ele alınması gereken bir meseledir. Zira Risale-i Nur çok özgün bir lisan metodolojisine sahip olup, Kur’ân’ın temel mesajlarını en beliğ şekilde yansıtırken, aynı zamanda Kur’ânî terminolojiyi de muhafaza etmiştir. Diğer bir ifâdeyle Kur’ânî kavramları Türkçe gramer yapısıyla ifade etmiştir. 

Risale-i Nur; Türkçe kaleme alınmış bir külliyat olarak, hem Kur’ânî kavramları ve istilâhları korumuş, hem de Türkçenin zenginleşip, gelişmesine katkı sağlamıştır. Bu vesileyle kendimi misal vererek derim ki, Risale-i Nur’u tanıyıncaya kadar dört sene Arapça kurslarında okudum, hatta ilahiyatı da dahil ederim, imanî bir konuyu isbat için, kelime bulamaz, nerede ise sorulardan kaçardım. Fakat bir Nur Talebesi aynı sorulara cevap verirken hayran kalırdım. 

Allah ebeden razı olsun, bu çareyi Risale-i Nur’da buldum.

Eğer Türkçeye Arapça ve Risale-i Nur’dan geçen kelimeler kaldırılsa geriye yavan bir dil kalır ki ilgililer bu gerçeği görüp cinayete cesaret edememişler. Yani ‘Öztürkçe’ye dönme planları, aynı zamanda İngiliz Müstemlekât Nazırı Gladiston’un da, bir projesiydi. Eğer o başarılabilseydi, maazallah bu millet Macarlar ve Romenlere dönecekti. Hatta o zamanlar “Allah” demek bile yasak edilmişti ta, 1950’ye kadar. İşte Risale-i Nur; Kur’ân’ın emriyle bu projeyi çökerten bir lisan kahramanı ve imamıdır.

Bediüzzaman, “Tevafuklu Kur’ân” misaliyle onların bellerini kırmış, Hızır (as) gibi bu milletin imdadına yetişmiştir. Diğer bir ifadeyle Risale-i Nur; Adriyatik’den Çin Seddi’ne, Osmanlı hinterlandında bir imamlık yapmıştır. Şu anda dünya çapında söz sahibidir. İttihad-ı İslâmın da ötesinde, dünya barışının kodlarını ve formüllerini taşımaktadır. Çünkü bir mu’cize-i Kur’âniyedir. Milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile olmuştur. Demek dünya sulhunu temine de, Kur’ân’ın kanun-u esasisi vesile olacaktır. 

Tesbitlere göre Arapça’dan Türkçe’ye 12.000 kelime geçtiği, türevleriyle bunun 16.000’e tekabul ettiği anlatılmaktadır. Bir de, Risale-i Nur’un ilâvesiyle Türkçe âlem-i İslâmın merkezi durumuna gelmiştir. İhsan Kasım’ın, Risale-i Nur tercümesi ve başta İşarat’ül İ’caz olmak üzere bazı eserlerin öncelikle Ezher Üniversitesi olmak üzere bir çok Arap Üniversiteleri’nde ders kitabı olarak okutulması gibi... Bediüzzaman böylece kendisinin skolastik bataklığına saplanmış bir medrese hocası olmadığını bütün dünyaya göstermiş oluyor.

Demek Kur’ân lisanının bir mu’cizesi de milletlere milliyetlerini de muhafaza ettirmektir. Yani Araplar Araplığını, Türkler Türklüğünü Kur’ân lisâniyle muhafaza etmişlerdir ve Risale-i Nur’un dili her iki millete de bakan bir “din dili”dir. Risâle-i Nur; Kur’ân’ın baştan sona, özellikle imanî konularda İslâm terminolojisindeki karşılığı ile kelâm ilmini ilgilendiren 300 civârında âyet-i kerimeyi cerhedilmez kesin delillerle tefsir etmiştir. 

Risale-i Nur’un bir hususiyetini de, Dördüncü Şuâ’da mealen “Risale-i Nur diğer kitaplara muhalif olarak başta perdeli gidiyor, gittikçe inkişaf ediyor, demek sabır imtihanında sâdık olduğunuz anlaşılsın diye” anlatılıyor. Bir tabire göre, “Risale-i Nur, nazlı bir gelin”e benzetilir, müşteri aramaz.

Yedinci Şuâ’da “Bu ehemmiyetli Risaleyi başta herkes her meselesini anlamaz, fakat bu bahçeye giren hissesiz de, kalmaz” denilmiş. Bir de Risale-i Nur’un kelimeleri aynı zamanda terminolojik olduğundan küllî anlamlar ve kaideler de ihtiva ettiği için Kur’ân’ın esas mana ve maksadını yansıtmış oluyor.

Risale-i Nur hakkında Üstad’ın Halil İbrahim isimli talebesinin bir çok tariflerinden konumuzu ilgilendiren bir özetle, meseleyi izaha devam edelim: “Risale-i Nur, hem bir kitab-ı ilm-i kelâm, hem bir kitab-ı belâgat, hem bir kitâb-ı ilzam ve iskattır” dedikten sonra “Ona uzanan ilişmek isteyen her el kırılır ve her dil kurur. Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın ‘Hak dini açıklasın diye, her peygamberi Biz kendi kavminin lisaniyle gönderdik’ olan (İbrahim Sûresi, 4) kavl-i şerifinin ima ve işarâtından, şu devrede Türk lisanının sadmeler geçirmesine bakılırsa, Risâle-i Nur, Türkçe’de, lisan üzerinde de, imam olacağına, yani “Yarın halis Türkçe olan Risâle-i Nur’un kesbi imtiyaz edip, diğerlerini terk edeceklerine dair işaret-i Kur’âniyedendir” demiş olsam, hata etmemiş olurum zannederim.” (Emirdağ Lâhikası 59. mektup, s.181)

“Kur’ânın işaret-i gaybiyesiyle kahraman Türk ve Arap milletleri içinde lisan-ı Türkî ve Arabî ile bu asrı kurtaracak bir mu’cize-i Kur’âniye’nin Risale’i-Nur namiyle bir dersi intişara başlamış. (Emirdağ Lahikası, s. 244)”

Demek Risale-i Nur hem geçmiş, hem hal hem istikbal ve hem de, sosyal hayatın bütün katmanları, hatta bir de İslam milletleri arasında lisanî bir köprüdür. Kur’ân-ı Kerîm nasıl Arap lisanını korudu ise Risale-i Nur da Türk lisanını koruduğu bir vakıadır. Hele Türkçe’ye bir de Risale-i Nur penceresinden bakılırsa ortaya muhteşem, edebî ve fikrî derinliği olan bir dil çıkıyor. 

Evet felâketler ve helâketler asrında yaşadığımıza göre her alanda küllî yıkımlar bir vakıadır. Bu küllî tahribatlara karşı bir de, küllî tamiratçı gerekir ki, o da, Risale-i Nur’dur.  

Bazı araştırmalara göre Batıda Müslüman olanların çoğu Risale-i Nur vesilesiyle hidayete eriyor. Avrupalı bazı ilim adamlarının Risale-i Nur’a değil itiraz etmesi, belki hayran kalması, acaba neden?

İşte Bediüzzaman’ın görevi diğer mücedditler gibi hususî olmayıp, küllî olduğundan, küllî bir tamirat da yapmıştır. Yani Risale-i Nur hususî bir haneyi ve bir kaleyi değil, Âlem-i İslâmı içine alan küllî ve vicdan-i umumiyi tamir ediyor. Üstad; bu gibi mecburiyetlerle başbaşa kalan bir insandır. Allah bu millete basiret, feraset vererek intişar ettirsin. Amin!

Okunma Sayısı: 3488
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali

    8.1.2021 11:33:52

    " Ve madem Risalei Nur ve eczaları bu mevkie layıktır ve Hzareti İmam Ali' nin ra NAZARI TAKDİR VE TAHSİNİNE ve onlardan haber vermesine liyakat ve kıymetleri var"( 8.Şua 7.remiz) İmam Ali ra ; Kürtçe Arapça yazılan değil zengin Türkçe Sözler' i takdir edip güzel bulup övüyor! Risale dili metni aslı manası korunup günümüz diline aktarılmalı. Biz hem Risale diline hem aktarma anlatım diline sahip olmak zorundayız. Sağcı muhafazakar jargona hapsolarak olmayacağı görüldüğü gibi, uyduruk batılı dille de olmaz. Bizler Bediüzzaman/ Yunus kıvamında bir dil üretmek zorundayız. Bu hizmeti fiilen göstermek bizlere vacip. 30 bin çeşitten fazla Sözler dili işletilip üretilip kullanılmayı bekliyor!..

  • Seher Şen

    8.1.2021 07:23:37

    Öncelikle yazınız çok güzel tesbitler üzerine,masaallah kaleminize saglık,aynı tesbitleri bende yeni yeni farkına vardım ki yazınız çok güzel tevafuk oldu.R.Nur dili belagati yüksek bir dil.Allah sizi tariki haktan ayırmasin ağabey yazılarinız bizlere şevk veriyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı