"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çatışma ve iktidar...

Şükrü BULUT
06 Mayıs 2022, Cuma
Ele almak istediğimiz konunun bizi ne denli aştığının farkına, makaleyi okuyunca siz de varacaksınız.

Fakat çekirdekten ta muhteşem ağaca kadar binlerce mertebesi olduğundan, mütevazı dünyamızın menfezlerinden bakarak bir-iki köşesini göstermek isteriz.

Belki de; yukardaki başlığın altına gelecek mevzudan önce, çatışmanın aynı zamanda savaş olduğunu hatırlatmamız gerekecek. Allah’a secdeden kaçınan şeytanın girdiği yolun özelliklerinden değil miydi, iktidar yolunda çatışma… Zıddının ise barış ve adalet olduğunu da biliyoruz. Allah’ın bize ihsan ettiği bütün duygularımızı, fıtratı terennüm eden İslamiyet’in ölçüleriyle kullandığımızda, bu saadetli neticeye ulaşabiliyoruz. İktidar uğruna savaş ve çatışma ile adalet uğruna barışı esas alanların bu dünyadaki mücadelesini “iman-küfür” mücadelesi olarak niteleyen Bediüzzaman Hazretleri, İslamiyet için, ”selm ve müsaleme” tabirini kullanıyor. İslâmiyet ile barış kelimelerinin lügavi cihetlerini, sahasının âlimlerine bırakıyoruz. Yalnız burada, Bediüzzaman’ın çağların üzerine çıkarak İSLÂMİYET kelimesini ümmetin anladığı klasik manadan farklı olarak ayet ve hadisin orijinal anlamıyla; insanlığın “elinden ve dilinden” emin olduğu manasını kullanarak “İMAN ve İSLÂMA” yeni bir açılım kazandırdığını hatırlatmakta fayda mülahaza ediyoruz.

Diyebiliriz ki ilk insan, ilk peygamber ve ceddimiz Hz. Âdem’den (a.s.) ta dünyamızın yıkılacağı ana kadar insanlık, iki ana arterde akıp duracak… İktidar için çatışmayı esas alanlarla, adalet için barış ile yürüyenler… Teferruatlara ve zihin karıştırıcı detaylara girmiyoruz. Barış ve adalet için yürüyenler, insan olarak yaratıldıklarını, yaratıcı karşısında bir iktidarları olmadıklarını ve daha doğrusu acz ve fakrlarını bildiklerinden; Nemrutluk, Firavunluk, Şeddatlık, Deccallık ve Süfyanlık sıfatlarından olabildiğince kaçınmaya çalışırlar. Bütün olarak hayata mücadele penceresinden değil de, “umumi bir yardımlaşma“ olarak bakarlar.

Bu iki dünyanın (çatışma-barış) karşılaştırmalarını insan olarak şahısta ve genelde sosyal hayatı oluşturan toplum ve devletlerde yapabileceğimiz gibi; yukarıda değindiğimiz üzere ilk insandan son insana uzayıp giden tarih içinde de yapabiliriz. Zira her iki dairede de sayamayacağımız çoklukta örnekleri bulunuyor.

Bu sırrı keşfeden semavi dinler karşıtı Materyalist felsefenin ortaya attığı yüzlerce teori, iddia, usul ve hedeflerden de bahsetmeyeceğiz. Samuel Hunhington insanlığın yaşadığı ve yaşayacağı zamanları bir bütünlük içinde değerlendirirken, Marksist felsefenin paradigmalarıyla çalışmasını hazırlamış ve ümitsizlik dolu mağlubiyet içinde bu dünyadan göçüp gitmişti. İçinde bulunduğumuz zamanı ve geleceği, bir yüz yıl bütünlüğü içinde değerlendiren Neoliberal feylesof George Friedmann da kitabını bu esaslar çerçevesinde yazmış. Bize göre ünlü iktisatçı feylesof, mağlubiyet ve ümitsizliğin ayak seslerini şimdiden işittiğinden, şakirtleri tarafından teselli edilmeye çalışılıyor.

Semavi dinler de zamanı asırlara ve karnlara paylaşmışlar. Peygamberimizin; benden sonra her yüz senenin başında bir mücedditin (yenileyici/değişimcinin) geleceğini haber veren müjdesiyle materyalist feylesofların “Yüz yıl takıntıları“ arasındaki ilgi de dikkatimizi çekiyor. Fakat aradaki önemli fark, çatışmacı materyalistler kendilerini olaylara hâkim gördüklerinden, mütemadiyen zulüm, savaş ve yanlışlara duçar oluyorlar. Karşı tarafın, -Kur’an ve sünnete uygun hareket ettikleri nispette- böyle problemleri görülmüyor.

Bu meselede Allah’a inanan ve Kur’an’a uymak isteyenlerin farkına varmadan içine düştükleri bir tuzağı da belirtelim. Müslüman oldukları halde çatışmayı esas alan materyalist felsefesinin usul ve prensipleriyle yürümeye çalışan kişi, aile, toplum ve ülkelerin bu zamandaki garip halleri; hem diğer Müslümanlarda ve hem de gayr-ı Müslimlerde birçok istifhama kapı aralıyor: Bu nasıl Müslümanlık… Evet, kimlik ve itikad olarak İslamiyet’i benimsedikleri halde, hayat olarak materyalizmi yaşayanların bu çelişkili yaşayışları hem insani değerleri ve hem de İslamiyet’i esas alanları büyük sıkıntılara sokuyor. En büyük sıkıntının ise, insanlığın barış, sükûn ve saadetini temin edecek İslâmiyet’e karşı musibetzedelerin ecnebi durmaları olduğunu söylememize gerek var mı?

Bundan sonraki yazımızda inşaallah; fert ve sosyal hayattaki bu iki paradigmanın yansımalarını arz edeceğiz.

Okunma Sayısı: 1591
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Esma

    9.5.2022 13:22:16

    Bir tarafta toplumun çekirdeği ailede, diğer taraftan sonuçları devletlerin global düzeyinde çatıştırmayı gerçekleştirenlerin felsefe ve eylemdeki birliklerini göstermeniz çok güzel oluyor ağabey. Kalbinize ve kaleminize Allah kuvvet versin.

  • Bülent BİÇER

    9.5.2022 11:14:06

    Makalenize istinaden tebrik ve teşekkür ederim...

  • Hüseyin T

    6.5.2022 11:57:19

    Çağımızda İslamiyet'i iktidar yapacak nitelikte ve kalibrede insan ya da grup profili yok .. İnsanları İslam ile aldatmak gayet kolaydır .. Îslam coğrafyası yeraltı ve yer üstü enerji kaynakları bakımından dünyanın mümtaz bir merkezini teşkil ediyor.. Allah'ın bahşettiği bunca zenginliğe rağmen müslümanların ekserisi yüzyıllardır cehalet zaruret ihtilaf girdabında debelenip duruyorlar .. Tembel oldukları için bir şeyler yapmadan rahat yaşamak istiyorlar kendilerini kurtaracak bir Mehdi bir kurtarıcı bekliyorlar .. Batı kurtarıcılardan kurtuldu .. kurtuluşu demokraside hukukta kuvvetler ayrılığında bilimde teknolojide eğitimde buldu.. Müslümanlar demokrasiyi eğitimi bilimi hukuku içselleştirmedikçe makus talihleri değişmeyecek..

  • Ahmet Danışmaz

    6.5.2022 11:42:19

    Elinize sağlık, devamını bekliyoruz Selamlar

  • Mustafa coban

    6.5.2022 10:07:56

    Necip fazil düşmanim sen benim hizimsin demişti.denklik oldugu mündete güzel bir mücadele.denge bozulunca zulüm.soguk-sıcak,siyah-beyaz,uzun'kısa ,iyi-kötü,haram-helal, Insan elinde bu denk rekabet zulme evriliyor.

  • Esma

    6.5.2022 09:05:39

    Çatışmayı her karede durdurmak mümkün değil. Çünkü insanlar imtihan edilmek üzere bu dünyaya gönderilmişler. İmtihanı, çatışmaların tuzaklarına yakalanmamak için tavsiyelerinizi bekliyoruz.

  • S.topuz

    6.5.2022 08:19:39

    ÇARE VAR: O da tüm inananların,bilhassa İSA aleyhisselam ümmeti ile MÜSLÜMANLARIN ,bu dinsizlik, ahlaksızlık ve HUKUKSUZLUKLARA ve de KATLİAM VE KIYIMLARA beraberce engel olup,manevi bir SEFERBERLİK İLAN EDEREREK, İNSANLIĞA SIRADIL MÜSTAGIMİ gösterip,İman ve KUR'AN Tefsirleri Risale-i NURLARLA Sahili Selamete ulaştırması sarttır. Bunun başka alternatifi kalmamıştır. Vesselam.

  • S.topuz

    6.5.2022 08:17:28

    Hem Deccal'ın rejimine ve teşkil ettiği komitesine ve hükûmetine ait garib halleri ve dehşetli icraatı, onun şahsıyla münasebetdar rivayet edilmesi cihetiyle manası gizlenmiş. Meselâ: "O kadar kuvvetlidir ve devam eder; yalnız Hazret-i İsa (A.S.) onu öldürebilir, başka çare olamaz." rivayet edilmiş. Yani, onun mesleğini ve yırtıcı rejimini bozacak, öldürecek; ancak semavî ve ulvî, hâlis bir din İsevîlerde zuhur edecek ve hakikat-i Kur'aniyeye iktida ve ittihad eden bu İsevî dinidir ki, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın nüzulü ile o dinsiz meslek mahvolur ölür. Yoksa onun şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir."(Şualar - 581). Demekki, DECCALİZMİ tamamen yok etmek eşyanın tabiatına ters ve iman- küfür mücadelesi de KIYAMETE kadar devam edeceğine göre, o zaman tek ÇARE VAR:

  • S.topuz

    6.5.2022 08:13:25

    Evet, Hazreti Adem atamız zamanindan , Habil ve Kabille başlayan hayat-memat, İman-Küfür mücadelesi, Şeytan-ı aleyhillanenin  ALLAH'IN C.c emrine inkıyad etmemesiyle de IRKCILIK veya kendisini daha üstün görme ve karşısındaki kardeşini küçük ve değersiz görme his ve duyguları, Sari bir hastalık şeklinde İNSANLIĞA bulaşmış ve bulaştırılmış. Ahirzamanın Deccalizm ve Süfyanizm gibi dehşetli ŞAHS-MANEVİLERİNin müşterek çalışma ve Aldatarak yaptıkları faaliyetleriyle İNSANLİĞIN BAŞINA bir asırdan fazla bir zamandan beri MUSALLAD OLUP ifsad etmektedirler.

  • Cevad

    6.5.2022 06:40:12

    Çok önemli bir mevzuyu temellerinden ele almışsınız. Devamını bekliyoruz. Allah zihin açıklığı versin kardeşim.

  • said yazar

    6.5.2022 06:23:56

    Tebrikler

  • Zübeyir

    6.5.2022 06:10:06

    Doğru İslamiyeti anlatan bir yazı olacak hissiyatı veriyor; tebrikler .

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı