"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nurbeste’nin Senanur’u veya Rabbine yükselen şehidenin hikâyesidir...

Şükrü BULUT
06 Ocak 2014, Pazartesi
O gün, 2013 senesinin takvimleri hazandaki ağaçlar gibi son yapraklarını da dökmüşlerdi. Avrupa üzerinden âlem-i İslâma giren sefahat; cazibesiyle kararan akşamda gafil insanları yılbaşı eğlencelerine çağırıyordu. Medrese ve okulda arkadaş olan İsra ile Sena ise, geceyi zulmet basmadan Kur’ân meşalesini yakmak üzere Medresetüzzehrâ yolunda hızlanmışlardı. Kader onların hedeflerine bir taş adımlığı mesafede bir başka gergef dokumuştu. Akşamın karanlığında sürücü de göremez olunca, olanlar olmuş ve acı haber dünyanın beş kıt’asına birkaç saatte yayılmıştı. Akranlarının en ehveninden ekranlara üşüştükleri sırada, Senanur ile İsra çığlık atamadan hastanelerin yoğun bakımlarına alınmışlardı.
Henüz on beş yaşındaydılar. Mükellefiyetin cenderesinden içeriye adımlarını atalı çok olmamıştı ikisinin de. Dine taraftar özel bir okulda candan arkadaşlardı. Okulda öğrendiklerini medresede yeniden Kur’ân’ın süzgecinden geçiriyorlardı. Onlara kimsecikler tesettüre bürünmelerini söylemedikleri halde, Kur’ân’ın zamanımıza akseden nurlarından aldıkları feyizle sahabe mesleğine özenmişlerdi. Ailelerine ve büyüklerine aldırmadan, yumuşak başlılık ve ikna ile çevre engellerini aşıyorlardı.
Yoğun bakımda siz sevgili okuyucularımızdan du bekleyen İsra’ya şifalar dileyerek, melekmisal semaya kanat çırpan Senanur’un hikâyesine dönmek istiyorum. İsmini ilk olarak evde çocuklar aralarında konuşurken duymuştum.  Henüz ilkokulda iken, Nurbeste ismini alan genç kızlara kızımız Zehra ile takılıyorlardı. Sonra ikisi de aynı okula gidince, Sena’yı daha sık duymaya ve bazen görmeye başlamıştım. Ablalarına çok özeniyordu. Yani Nurbeste’deki Kur´ân talebelerine Kur´ân´ın nurunu hem dilleriyle ve hem de halleriyle bestelemeyi şiar edinmiş ablalarıyla geçirdiği demler, onun en mutlu zamanlarıydı. İslâmın şeairini her yönüyle şehbal şehbal dalgalandırmaya çalışan Nurbeste adlı kız grubundaki şevk ve heyecanı görenler, Asr-ı Saadetten gelen esintiyi mutlaka hissederlerdi. Çoğunun arkasında ailelerinin teşviki yoktu... Ama minnacık kalplerindeki hidayet ateşi, onları Risale-i Nur’un etrafında toplamış; Allah´a, ahirete, kitap ve peygamberlere imanın yanı sıra İslâm´ın hayattaki tatbiklerini öğreniyorlardı. Senanur´un bu kudsî ışığa koşan bir pervâne olduğunu, ablaları o günlerde anlamışlar. Örtünme kararını Nurbesteye açtığında, arkadaşları sevinçle karşılayıp bayram yapmışlar. Cep harçlıklarıyla Senanur´un ilk başörtüsünü ve diğer hediyelerini merasimle takdim etmişler. Senanur´daki ciddiyet, sebat ve iman aşkı, onu Nurbeste´nin küçük, fakat daimî bir ferdi yapmış. Toplu taşıtla ta Beykoz´dan Üsküdar´a, hafta sonlarında nurun derslerine onu koşturmuş.
Tesettüre niyetlenen Senanur´a ailesi ve akrabaları çevrenin tepkisini, toplumda örtülü yaşamanın zorluğunu anlatmaya çalışmışlar... Ciddî ve doğru bildiği yolda sebatla yürüyen Sena, ipini koparmış sokağın ne diyeceğine aldırmadan Kur’ân’ın emrine “lebbeyk!” demiş. Sena´ya ve diğer bazı arkadaşlarına aileleri evvelâ itiraz etmek istemişler. Fakat onların dış görünüş ve şeklî değişimlerini taçlandıran “ahlâkî yükselişlerini” görünce, yavrularının arzularına sevgiyle katılmışlar. Kur’ân’ın zamanımızın eteklerine vuran şavkına ayine olmaya çalışan bu gençlerin sohbetlerine, arkadaşlarına, eğlencelerine, tenezzühlerine ve münazaralarına dikkatlice takılanlar, bu nurnihaller topluluğunun Nurbeste ismini fazlasıyla hak ettiğini anlamışlar. Sünnet-i Seniyyeyi genç kızlar âleminde ihya gibi muhteşem bir yükü omuzlarına yüklenenlerin Kastamonulu Zehraların, Hacer´lerin, Lütfiye´lerin, Ulviye´lerin ve Necmiye´lerin izinde yürüdüklerini kıpır kıpır oynaya masum dudaklarından dökülen mübârek kelime ve cümlelerden anlamak her zaman mümkün.
Ahirzamanın cazibedar ve dehşetli fitnesinden korunmak üzere, nurun etrafında kenetlenmiş; birbirlerini tebrik, teselli ve teşvik eden Nurbeste´nin en küçük ve masum bir ferdi iken Senanur, kimse onun diğer arkadaşlarından önce ebedî saadete kanatlanacağını bilememişti. Zamanın günahların bataklıkları henüz ayaklarını bile ıslatmadan göçmen kuşları gibi ebedî yuvasını uçacağını bilselerdi, ona kimbilir ne merasimler hazırlarlardı.
Zehranur Senanur´u anlatırken onun ciddiyetine, samimiyetine, haktaki tatlı sebatına ve yetmiş sene yaşamış bir insanın duruşuna vurgu yapıyor. Şehadetinden sonra odasını ziyaret ettiklerinde başucunda risalelerini görüyorlar. Zehra, “Senanur´un sanki acelesi vardı“ diyor. “Herşeyi birden öğrenmek istiyordu. Devamlı soruyor, sohbet ediyor ve birçok şeyi elektronik haberleşme ile öğrenmeye çalışıyordu. Telefonum Senanur´un konuşmaları, yazışmaları ve mailleriyle dolu. Hiçbir şeye dokunamıyorum. Yalnız kaldığında beynini çatlatırcasına düşünen Senanur´un sesiyle, yazışması ve resimleriyle hep yaşayacak aramızda” derken; Yirmi Birinci Lema´nın İkinci Düsturunun haşiyesinin mana olarak yeniden bize açıldığını da ima ediyor Zehranur.
Ablalarının ve arkadaşlarının anlattıkları haliyle uzun yıllar yaşasaydı, elbette Rabbim Sena´yı birçok genç kız ve hanımın hidayetine vesile kılacaktı. Fakat o, vefatıyla on beş yaşında irşad makamına oturdu. Onu tanıyan, hikâyesini dinleyen nice genç dünyanın fâsık ve çirkin yüzünden ayrılıp hidayete yöneldi. Tesettüre bürünüp Kur´ân´a evet diyen yüzlerceyi irşad eden Senanur´a bir çocuk nazarıyla sakın bakmayınız. Zamanın mahiyetini anlamış ve hayatını Kur’ân’ın vakfetmiş bir şehidenin ruz-u mahşerde şefaatini, onu her tanıyan ve seven, Allah´tan bekleyebilir. Allah´ın Senasına mazhar bu şehit kızımız Sevgilisine doğru uçarken, ardı sıra bıraktığı sevdiklerini dilhun ettiğini biliyor muydu acaba... Onun hem Nurbeste´deki yeri ve hem de Biltek Kolejindeki sıra ve sandalyesi, bundan böyle hep onun ayrılığını besteleyecek. Gözü yaşlı öğretmenleri uzun zaman Sena´yı okulun koridorlarında ve bahçesinde arayacaklar. Biz arkada kalanlar yalnızca Sena´nın ayrılığını düşünüyoruz. Hakikatte her birimizin Senanur gibi ebediyet yolunda birer yolcu olduğumuzu unuturcasına... Ahiret yolundaki seferimizi bize unutturan gaflet perdesi altında yalnızca Sena için ağlıyoruz... Yolu, yüzde yüz ölüm hakikatinden geçecek trene biletlerimizin kesildiğinden gaflet ettiğimizden olacak ki, Senanur´un şehadeti dünyamızı alabora etti ve hatırladıkça gözümüzden yaşlar akıyor...
Sena´nın şehadetine inananlar, belki de annesini ve babasını tebrik edeceklerdir. Onun ebediyete açtığı kapıya tahassürle mütemadiyen bakan ebeveynlerin için ahiretlerini kazanmak elbette daha kolay olacaktır. Zira dünyanın ne cazibesi ve ne de boğucu telaşı onları Rablerini düşünmekten alıkoyamayacak.
Şehadetiyle nasihatları iliklerimize işleyen Senanur, Nurbeste´nin dördüncü şehidesiymiş. Dilber Karakale, Esra Polat, Esra Akıncı ve Senanur Mercan... Onlara sakın “ölü” demeyiniz, buyuran Rabbimiz onların hayattar ve bizimle olduğunu söylüyor... Neyleyelim, imtihan sırrı bu... Biz bilemiyoruz ve onları göremiyoruz. Kafkas cephesinde, siperinde hâlâ Ruslarla savaşan şehit Ubeyd ve Van’da kabristanda Seyda´nın müşahedesine nakış işlerken yansıyan gelin gibi... Şehitlerimiz de sabah-ı haşre dek Kur’ân’ın nurunu bestelemeye devam ederlerken, yalnızca gözyaşlarımıza üzülecekler...
Okunma Sayısı: 7424
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • esra palaz

    14.1.2014 19:43:00

    Ahiret yolundaki seferimizi bize unutturan gaflet perdesi altında yalnızca Sena için ağlıyoruz.Her ne kadar tanışık olmasam da vefat haberini duyduğum ilk an aklıma Allah yolunda ölenlere ölüler demeyiniz onlar diridirler lakin siz bilmezsiniz ayeti gelmişti.Sena kardeşimizin de o yolda olduğuna inanıyoruz.Rabbine yükselen şehidenin hikayesi bu kadar güzel ifade edilemezdi.Allah razı olsun.her daim hislerimizin tercümanı olmanız duasıyla Rabbim kaleminize kuvvet versin.

  • humeyr tepir gedik

    9.1.2014 22:30:00

    Alah razi olsun bu kadar guzel anlatilabilirdi bir nurbesteli olarak tebrik ediyorum bende bir yilbasi 2000 yilina girerken nurbesteyi tanidim ve dettim senanur sehidimiz insaallah

  • zeliha özpamukcu

    7.1.2014 23:07:00

    Gazetem herzaman ki gibi bana istikameti gösteriyor,cemaatimle gazetemle iftihar ediyorum.senanurumuzun şehadeti ayrılık cihetinden bizi şaşkına cevirmisken sizin risale-i nurun iman kurtarma merkezli ifadeleriniz diger yazarlarimizinda herzaman yaptığı gibi MÜSBET bir bakış kazadirdi bize.iste ustadima zubeyir abiye ve en önemlisi RISALE-Î NUR’a layik bir yazı.Allah razı olsun,Allah her hizmetinizde muvaffakiyet nasibetsin.AMIN.

  • mediha Yılmaz

    6.1.2014 00:00:00

    Senanur vefatıyla irşad makamında demişsiniz..Evet gerçekten öyle öyle güzel haberler alıyor öyle güzel şeylere şahit oluyoruz ki..daha da olucaz inşallah.Rabbim yüreğinizdeki bu zenginliği kat kat arttırsın kaleminiz daha da kuvvet bulsun inş.diyor tebrik ediyorum..Allah Razı Olsun..Yazınız Nurbeste ye Melhem oldu abi..

  • Gülnihal

    6.1.2014 00:00:00

    Bendeniz Senanur’u vefatıyla tanıdım onu gerçek anlamda hiç tanımadım ama semasına çok aşina olduğumu anladım.O bana çok anlattı,hatırlattı yani yokluğuyla beni doğru yola iletti bana yardımcı oldu onu tanımayı o kadar istedim ki çok.Biri lütfen bana onun nası biri olduğunu anlatsın..lütfen.Biri isterse lütfen geri dönerse çok çok mutlu olurum.

  • Mahmutcan Şensoy

    6.1.2014 00:00:00

    Her şerde bir hayır var derler ama bu şerde çok fazla hayır var Senanın sayesinde bircok insan hak yolunu buldu Allah’ıma çok şükür..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı