İstanbul Rumuzlu okuyucumuz: “Diyalize giren bir böbrek hastasının böbrek nakli için başvurması tevhid inancına aykırı mıdır?”
Şifa Diliyoruz
Öncelikle hastamıza geçmiş olsun diyoruz. Rabb-i Rahim sıkıntılarını ebedî feyizlere tahvil eylesin inşallah. Âmin.
Allah hastalıklarımıza çeşitli sebeplerden şifa yaratmıştır. Bu kaynaklara başvurmak, rahmet ve şifa kapısını çalmak demektir. Şifa kapılarını çalmak bizden, şifa Allah’tandır.
Aslında tevhid inancına sahip olanlar için bu aynı zamanda bir imtihandır da.
Sebeplerden mi bilecek, tevhit inancına bağlı kalarak Allah’tan mı bilecek?
Organlarımızın Emsali Yoktur
Yumurta kadar 100 gram ağırlığında böbrek… En az insan boyunda 100 kg ağırlığında da diyaliz makinesi… Önceki Allah yapımı, sonraki insan yapımı... Önceki 2.4 milyon filtre ile günde 1500 litre kan temizliyor. Sonraki, 4 adet filtre ile günde 400 litre kan temizliyor. Önceki bize özgü ve ücretsiz! Sonraki bize özgü değil ve sadece kullanımına yığınla para ödüyoruz.
Mukayese bile edilmez. Farkındalık olsun diye mukayese yaptım. Ama buna da şükür.
Diyalize gitmek bu gün için tıbbın böbrek hastalarına verebildiği en etkili adımdır?
Yumurta kadar böbrek yapan ve böbrek hastalarına kesin çözüm sunan bir teknoloji henüz yoktur.
Bu diğer organlarımız için de böyledir. Organlarımızın emsali yoktur.
Dünyaya gelirken bizim için ne yaratılmışsa biz onları kullanıyoruz. Birini kaybettiğimizde eğer vücudumuzda bir yedeği yoksa hiçbir teknoloji ile bir yedeğini yapamıyoruz. Allah’tan; böbrekler çift yaratılmıştır. Birisi iflâs ettiğinde diğeri imdada yetişiyor.
İlimleri Dinlemeliyiz
Tıbbî teknolojinin insan organlarını üretmek yerine, yine insandan temin yoluna gitmesi, insanın âcizliğinin, insan organlarını yaratmanın imkânsızlığının, hilkatin emsalsizliğinin, tevhid inancının büyüklüğünün tescilidir. Aslında Tıp ilmi insanlığı tevhide, Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmeye çağırıyor. Anlayana!
Bu çağrıyı Bediüzzaman Kastamonu’da kendisini ziyarete gelen ve “Bize Hâlıkımızı tanıttır, muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar” diyen lise öğrencilerine şöyle ifade etmişti:
“Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla mütemadiyen Allah’tan bahsedip Hâlık’ı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz.”1
Böbrekler çift çift yaratıldığı için, dokusu tutan canlı bağışçıdan, bir tanesini kendi rızasıyla temin etme imkânı bazen oluyor. Bu imkân, bağışçıyı zorlamamak, bağışçının hiç kimsenin baskısı altında değil, tamamen kendi feragati ile vermiş olması şartıyla düşünülebilir.
Tıbbın Çaresizliği
Öte yandan, Tıp ilmi organ nakli konusunda maalesef şer’an henüz sınıfı geçebilmiş değil! Bir “beyin ölümü” yutturmacası var. Beyin ölümü gerçekleşen bir kişinin, yakınlarının rızasını alarak her türlü organını alabiliyor. Beyin ölümü sırasında organlar canlı bulunuyor. Bu esnada alınamayan bir organ, gerçek ölümde deforme oluyor, alınamaz hale geliyor. İnsan öldükten sonra en çok sekiz saniye içinde bütün organları iflas ediyor. Tıbbın çaresi kalmıyor!
Fakat “Beyin ölümü gerçek ölüm müdür?” diye sorduğumuzda, Tıp ilmi bu soruya “evet” diyemiyor. Çünkü anestezi uyguluyor. Yani acı çekmemesi isteniyor. Demek adam gerçekten ölmüş değil! Öyleyse bu caiz olmuyor. Yani siz bir adamı yaşatmak için, bir diğer adamı ölmeden öldürmüş oluyorsunuz.
O halde organ naklinden sadece, vericiyi öldürmeden alabildikleriniz caizdir.
Bu şartlarda böbrek de bulunulabilirse, kullanmak caizdir. Tevhid inancına aykırı değildir.
Dipnot:
1- Asâ-yı Musa, s. 34