"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gökteki merhamet edenler kimlerdir?

Süleyman KÖSMENE
27 Ocak 2022, Perşembe
İsmail Hakkı Özdemir: “Siz yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsinler” diye bir hadis metni vardır. Bu hadis sahih midir? Sahihse göktekilerden kasıt Rahman’ın, yani Allah’ın (cc) zatı olmuyor mu? Hâlbuki Rahman mekândan münezzeh değil mi? Bu çelişkiyi nasıl anlamak lâzım?”

İmtihan Konumuz Merhamet

Hadisin tamamı şöyledir: “Merhametli olanlara Rahman merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündekiler de size merhamet etsinler.” 1

Hadiste merhamete vurgu vardır. Bizim yeryüzündeki canlılara merhametli olmamız, onlara kötülük yapmaktan ve onları incitmekten kaçınmamız, elimizin altında bulunanları aç susuz bırakmaktan, taciz etmekten sakınmamız emrediliyor. Merhametin bize de merhamet olarak döneceğine işaret ediliyor. Rabbimizin bizim merhametimize çok değer verdiği haber veriliyor. 

Merhamet konusunun bizim için özel bir imtihan konusu olduğu beyan ediliyor. Bu sebeple yer yer merhametten imtihana tabi tutulacağımıza işaret ediliyor. Merhametsiz olduğumuzda Allah’ın merhametini celb edemeyeceğimiz anlatılıyor. Allah’ın rızasının merhamette, gazabının da merhametsizlikte ve zulümde bulunduğu ifade ediliyor. 

Lügatimizin Kifayetsizliği

Göktekilerden maksat öncelikli olarak tabi ki Yüce Allah’tır. Bu ifadede zahirde iki soru var: 

1- Allah mekândan münezzeh iken neden gökte denmiştir? 2- Allah kendi zatını neden çoğul olarak ifade etmiştir?

Birkaç yönden bakalım:

1) Bizim kullandığımız lügat, Vacibü’l-Vücut olan bir Zat’ı ifade etmeye kifayet etmiyor. Mecazî ifade kalıplarına ihtiyaç duyuyor. “Gökteki” kelimesi Allah’ın makamının ulvî, yüce, yukarıda, âlâda bulunduğundan kinayedir. Mecazen yeryüzü aşağıda, gökyüzü de yukarıdadır. Nitekim biz ellerimizi gökyüzüne doğru açarak duâ ediyoruz. Ve biz Kâbe’ye doğru dönerek namaz kılıyoruz. Oysa Allah elbette yönden ve mekândan münezzehtir. 

Rahmet, şefkat, merhamet, lütuf, ikram, ihsan, nimet aşağıdan istenir, yukarıdan aşağıya iner. Buradaki yön ve yer ifadeleri mecazîdir. Nasıl ki, “yedullah” 2 (Allah’ın eli), “yedeyy” 3 (Allah’ın iki eli), “vechehü” 4 (Allah’ın yüzü), “kademihi” 5 (Allah’ın ayağı) “a’yünina” 6 (Allah’ın gözleri) gibi Allah’ın mecazî sıfatlarının bulunduğu Kur’ân’da da bildirilmiştir. Bu sıfatları maddî şekle indirgemeden ve gerçek manasını Cenab-ı Allah’a bırakarak anlamamız gerekir. 

Bediüzzaman yed sıfatını genelde kudretle birlikte, yani “yed-i kudret” olarak ve kudret mânâsında telâffuz etmiş, 7 bazen de “Dest-i Gaybî”, yani “Gaybî El” lâfızlarıyla ifâde etmiştir. 8 

“Yed” sıfatının hakikî manada Cenab-ı Hak hakkında kullanılmasının yanlış olduğuna dikkat çeken Bedîüzzaman, bu sıfatın Cenab-ı Hak katındaki manasının bizce bilinmediğini, Cenab-ı Hakk’ın kendisine ait bir sıfatı bu tabirle zihne yaklaştırdığını, bu açıdan bu sıfatın bizce müteşâbihattan olduğunu ifade etmiştir. 9

Esma ve Melekler

2- “Göktekiler” kelimesinin çoğul oluşu da mecazîdir. Kur’ân’da Allah’ın tekil zatı bazen çoğul zamirlerle de zikredilmiştir. “Yessernâ” (kolaylaştırdık) 10, “fetehnâ” (Fethettik) 11 gibi. 

Bu çoğul ifadeleri Allah’ın esmasıyla izah etmemiz de mümkündür. Göktekiler derken Rahman, Rahim, Lâtif, Müşfik, Rauf, Muîn, Ğafur gibi çeşitli yönleriyle merhameti işleyen isimler kast edilmiş olabilir. 

Öte yandan “göktekiler” kelimesinden maksatın melekler olduğu da söylenmiştir. Melekler Allah’ın emriyle yeryüzü halkına merhamet ederler, duâ ederler, onları hayırla anarlar. Nitekim Cenab-ı Allah, “Kulum Beni bir topluluk içinde anarsa, Ben de onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım” 12 buyurulmuştur.

Keza mü’minlere rahmet inmesini ve bağışlanmasını isteyen melekler de vardır. “Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe edenlerin ve yoluna girenlerin günahlarını bağışla! Onları Cehennem azabından koru!” 13 Âmin.     

Dipnotlar:

1- Tirmizî, Birr, 16; Ebû Dâvûd, Edeb, 58. 2- Fetih Sûresi: 10. 3- Sad Sûresi: 75. 4- Kasas Sûresi: 88. 5- Buhari, Tefsir-ül Kur’ân: 282. 6- Kamer Sûresi: 14. 7- Sözler, s. 283; İşârât’ül-İ’câz, s. 137, 205, 209. 8- Şuâlar, s.521. 9- İşârât’ül-İ’câz, s. 22. 10- Kamer Sûresi: 17. 11- Fetih Sûresi: 1. 12- Buharî, Tevhid, 15; Müslim, Tövbe, 1. 13- Mü’min Sûresi: 7.

Okunma Sayısı: 4097
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    27.1.2022 08:26:46

    "Allah c.c. kendi Zatını neden çoğul olarak ifade etmiştir?". Buradaki ifade; Acizane fehmimle beraber, Allah 'a (c.c.) yakın olan MELAİKE- İ İZAM,Büyük melekler ( Cebrail a.s,Mikail,Israfil ve Azrail a.s.lar) olması daha muhtemeldir! " Tasarruf- u Kudretin vüsati, MUÎNLERi reddeder." (sözler)."..Melaikelerin şu hizmetleri,cüz- i ihtiyarîleri ile bir nevî kesbdir. Belki bir nevî ubudiyet ve ibadettir.Tasarruf- u hakikileri yoktur. Çünki her şeyde Halık- ı Küllişey'e has bir Sikke vardır. Başkaları icada parmak karıştıramaz. Demek melaikelerin şu nevî amelleri ise,onların İBADETİTİR. İnsan gibi,adetleri değildir."( sözler). Bu SORU bir Mühtedi tarafından da, bir dinî Sorbet esnasında sorulmuştur! Daha iyice anlaşılması için biraz daha üzerinde durulmasında çok fayda olduğunu mülahaza ediyorum. Çünkü bu ifade tarzı birçok ayetlerde geçiyor. Allah c.c sizlerden ebeden ve daimen razı olsun. Amiiin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı