İsmail Hakkı Özdemir: “Siz yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsinler” diye bir hadis metni vardır. Bu hadis sahih midir? Sahihse göktekilerden kasıt Rahman’ın, yani Allah’ın (cc) zatı olmuyor mu? Hâlbuki Rahman mekândan münezzeh değil mi? Bu çelişkiyi nasıl anlamak lâzım?”
İmtihan Konumuz Merhamet
Hadisin tamamı şöyledir: “Merhametli olanlara Rahman merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündekiler de size merhamet etsinler.” 1
Hadiste merhamete vurgu vardır. Bizim yeryüzündeki canlılara merhametli olmamız, onlara kötülük yapmaktan ve onları incitmekten kaçınmamız, elimizin altında bulunanları aç susuz bırakmaktan, taciz etmekten sakınmamız emrediliyor. Merhametin bize de merhamet olarak döneceğine işaret ediliyor. Rabbimizin bizim merhametimize çok değer verdiği haber veriliyor.
Merhamet konusunun bizim için özel bir imtihan konusu olduğu beyan ediliyor. Bu sebeple yer yer merhametten imtihana tabi tutulacağımıza işaret ediliyor. Merhametsiz olduğumuzda Allah’ın merhametini celb edemeyeceğimiz anlatılıyor. Allah’ın rızasının merhamette, gazabının da merhametsizlikte ve zulümde bulunduğu ifade ediliyor.
Lügatimizin Kifayetsizliği
Göktekilerden maksat öncelikli olarak tabi ki Yüce Allah’tır. Bu ifadede zahirde iki soru var:
1- Allah mekândan münezzeh iken neden gökte denmiştir? 2- Allah kendi zatını neden çoğul olarak ifade etmiştir?
Birkaç yönden bakalım:
1) Bizim kullandığımız lügat, Vacibü’l-Vücut olan bir Zat’ı ifade etmeye kifayet etmiyor. Mecazî ifade kalıplarına ihtiyaç duyuyor. “Gökteki” kelimesi Allah’ın makamının ulvî, yüce, yukarıda, âlâda bulunduğundan kinayedir. Mecazen yeryüzü aşağıda, gökyüzü de yukarıdadır. Nitekim biz ellerimizi gökyüzüne doğru açarak duâ ediyoruz. Ve biz Kâbe’ye doğru dönerek namaz kılıyoruz. Oysa Allah elbette yönden ve mekândan münezzehtir.
Rahmet, şefkat, merhamet, lütuf, ikram, ihsan, nimet aşağıdan istenir, yukarıdan aşağıya iner. Buradaki yön ve yer ifadeleri mecazîdir. Nasıl ki, “yedullah” 2 (Allah’ın eli), “yedeyy” 3 (Allah’ın iki eli), “vechehü” 4 (Allah’ın yüzü), “kademihi” 5 (Allah’ın ayağı) “a’yünina” 6 (Allah’ın gözleri) gibi Allah’ın mecazî sıfatlarının bulunduğu Kur’ân’da da bildirilmiştir. Bu sıfatları maddî şekle indirgemeden ve gerçek manasını Cenab-ı Allah’a bırakarak anlamamız gerekir.
Bediüzzaman yed sıfatını genelde kudretle birlikte, yani “yed-i kudret” olarak ve kudret mânâsında telâffuz etmiş, 7 bazen de “Dest-i Gaybî”, yani “Gaybî El” lâfızlarıyla ifâde etmiştir. 8
“Yed” sıfatının hakikî manada Cenab-ı Hak hakkında kullanılmasının yanlış olduğuna dikkat çeken Bedîüzzaman, bu sıfatın Cenab-ı Hak katındaki manasının bizce bilinmediğini, Cenab-ı Hakk’ın kendisine ait bir sıfatı bu tabirle zihne yaklaştırdığını, bu açıdan bu sıfatın bizce müteşâbihattan olduğunu ifade etmiştir. 9
Esma ve Melekler
2- “Göktekiler” kelimesinin çoğul oluşu da mecazîdir. Kur’ân’da Allah’ın tekil zatı bazen çoğul zamirlerle de zikredilmiştir. “Yessernâ” (kolaylaştırdık) 10, “fetehnâ” (Fethettik) 11 gibi.
Bu çoğul ifadeleri Allah’ın esmasıyla izah etmemiz de mümkündür. Göktekiler derken Rahman, Rahim, Lâtif, Müşfik, Rauf, Muîn, Ğafur gibi çeşitli yönleriyle merhameti işleyen isimler kast edilmiş olabilir.
Öte yandan “göktekiler” kelimesinden maksatın melekler olduğu da söylenmiştir. Melekler Allah’ın emriyle yeryüzü halkına merhamet ederler, duâ ederler, onları hayırla anarlar. Nitekim Cenab-ı Allah, “Kulum Beni bir topluluk içinde anarsa, Ben de onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım” 12 buyurulmuştur.
Keza mü’minlere rahmet inmesini ve bağışlanmasını isteyen melekler de vardır. “Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe edenlerin ve yoluna girenlerin günahlarını bağışla! Onları Cehennem azabından koru!” 13 Âmin.
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Birr, 16; Ebû Dâvûd, Edeb, 58. 2- Fetih Sûresi: 10. 3- Sad Sûresi: 75. 4- Kasas Sûresi: 88. 5- Buhari, Tefsir-ül Kur’ân: 282. 6- Kamer Sûresi: 14. 7- Sözler, s. 283; İşârât’ül-İ’câz, s. 137, 205, 209. 8- Şuâlar, s.521. 9- İşârât’ül-İ’câz, s. 22. 10- Kamer Sûresi: 17. 11- Fetih Sûresi: 1. 12- Buharî, Tevhid, 15; Müslim, Tövbe, 1. 13- Mü’min Sûresi: 7.