Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin 1950 öncesindeki bir lâhika mektubunda dile getirdiği “Risale-i Nur’u matbuat lisanıyla konuşturma” ideal ve hedefine ulaşma sürecinde ilk öncelik, o güne kadar İslam harfleriyle elle yazılarak ve bir sonraki aşamada teksir makinasıyla çoğaltılan Risale-i Nur eserlerinin matbaalarda serbestçe basımı aşamasına geçmekti.
50’li yılların ikinci yarısından itibaren bu hedefe ulaşıldı. Rahmetli Atıf Ural’ın öncülüğünü yaptığı bir çalışmayla, Külliyatın tamamı Üstadın sağlığında, onun tashihinden geçmiş olarak, Latin harfleriyle basıldı. Sonra neşriyat işi büyük ölçüde İstanbul’a intikal etti.
Ancak 27 Mayıs’ın getirdiği yoğun baskı, on yıllık DP iktidarının son dönemlerinde kısmen sağlanan serbestiyet havasını ortadan kaldırdı ve eserlerin basımı uzun yıllar boyunca gizlilik içinde yapıldı. Öyle ki, Sözler Yayınevi’nin kurulduğu 1975’e kadar basılan Risalelerin baskı yeri hep “Sinan Matbaası,” baskı tarihi de “1959” olarak yazılırdı. (Bu vesileyle, Sinan Matbaasının ve Hüradam gazetesinin sahibi Sinan Omur’u rahmetle yâd edelim…)
Gelinen noktada, Yeni Asya Neşriyat başta olmak üzere birçok yayınevi, Risaleleri farklı ve orijinal düzenlemelerle basmaya devam ediyor.
Tabiî, “eserlerin matbaada basılması” bugün bize çok normal ve sıradan bir olay gibi görünse de, o dönemlerde karşı karşıya olunan şartlar nazara alındığında son derece önemli bir gelişmenin ifadesi. Onun için Üstad, basılmış ve ciltlenmiş olarak kendisine getirilen her bir eserini gördüğünde sevinç ve memnuniyetini “Bugün nurun bayramıdır” diyerek ifade edermiş.
Ama matbuat sadece kitapların matbaada basılmasıyla sınırlı değil. Çok daha geniş. Külliyatın dışında, Üstadın bahsettiği “şerh, izah ve tanzim” bağlamında yapılacak kitap çalışmaları da, yine bu amaca yönelik olarak ortaya konulacak ve geniş bir skalaya yayılan periyodik yayınlar da bu kavramın kapsamı içinde.
Nitekim zamanla hizmet o alanlarda da inkişaf etmeye başladı. 27 Mayıs sonrasında Nurcular başta olmak üzere bütün dindarlara karşı başlatılan yoğun baskılar ve aleyhte propagandalarla oluşan havayı dağıtıp hücumları püskürtmek ve doğruları anlatmak üzere çıkarılan Zülfikar, İhlâs, Uhuvvet gazeteleri Risale-i Nur eksenindeki süreli yayınların ilk öncüleri.
Şartlar gereği fazla devam edemeyen bu gazeteler, 1967 Ekim’inde yayına başlayıp 1971’e kadar düzenli bir şekilde devam eden haftalık İttihad’ı doğurdu. İttihad da 21 Şubat 1970’te yayın hayatına atılan Yeni Asya’yı netice verdi.
Yeni Asya, “Risale-i Nur’u matbuat lisanıyla konuşturma” idealinin günlük gazete alanındaki tahakkuku olarak 51 yıldır orijinal ve kırıksız bir çizgide yürümeye devam ediyor.
“Yeni Asya” denildiğinde Risale-i Nur ve Bediüzzaman’ın, “Risale-i Nur” ve “Said Nursî” kelimelerinin geçtiği her yerde de Yeni Asya’nın akla gelmesi bundan.
Geride kalan 51 yıl zarfında Yeni Asya, 12 Eylül ve 28 Şubat’ta “kapatılma” kararlarına muhatap olduğu dönemlerde bile ara vermeden farklı isimlerle yoluna devam ederek “kararlı, kesintisiz ve tavizsiz bir hizmet çizgisi” ortaya koydu.
Bu hizmetini yayınladığı binlerce kitabın yanı sıra dergileriyle de zenginleştirdi.
“Matbuat”ın artık “medya”ya dönüştüğü bir çağda, münhasıran Risale-i Nur’a odaklı bir yayıncılık anlayışının en önemli, hattâ tek adresi olarak yola devam eden Yeni Asya, 52. yılına, aynı çizgide daha nice yıllara erişmek duâsı ve kararlılığı ile giriyor.