"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstikbalimi düşünmek zorundayım

Abdil YILDIRIM
20 Ağustos 2020, Perşembe

“Gelecek” denilen zaman gelince,

Ruha yol görünür inceden ince,

Ruh sultanı ten tahtından inince,

İnsan denen saray yıkılır gider.

Her insanda az veya çok istikbâl endişesi vardır. Özellikle gençler, gelecekte iyi bir meslek sahibi olmak, iyi bir işte çalışıp bol para kazanmak için en iyi okullarda okumak isterler. Bunun için de ilköğretim yıllarından başlayarak sürekli ders çalışırlar. Anne babalar da çocuklarının istikbalini düşündükleri için hiçbir fedakârlıktan kaçınmazlar. “Evlâdım okusun, büyük adam olsun, yüksek mevkilere gelsin, bol para kazansın” diyerek, kendi zarurî masraflarından bile kısarak çocuklarını okutmak, onlara iyi bir istikbâl temin etmek isterler. Çocuklarını ders çalışmaya ve okumaya teşvik etmek için de “aman evlâdım derslerine iyi çalış, oku da istikbalini kazan” diye tembih ederler. 

Her genç istikbalini düşündüğü gibi, her anne baba da çocuklarına iyi bir istikbal hazırlamak için elinden geleni yapar. İşte bu noktada, “istikbal nedir?” sorusu akla geliyor. Kelime anlamı olarak istikbal, “gelecek zaman” demektir. İstikbalini düşünen insan da, geleceğini düşünen, gelecekte rahat bir hayat yaşamak için bugünden bazı sıkıntılara katlanarak çalışan insan demektir.  

İstikbal “gelecek zaman” demek olduğuna göre, gelecek zamanın sınırları nedir? Yani kaç ay, kaç yıl, kaç asır sonrası istikbaldir? İstikbal, sadece bu dünya hayatı ile mi sınırlıdır? İnsanın uzun hayat serüvenine baktığımız zaman, bu dünya hayatı insan hayatının kısa bir kesitinden ibarettir. İnsanın ömrü biter, fakat hayat devam etmektedir. Her ne kadar “Ölümden öte yol gitmez, mezardan öte sal gitmez” denilse de, Bediüzzaman Hazretleri’nin şu ifadesi, ölümden öteye yol gittiğini göstermektedir: “İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder.” (Mesnevî-i Nuriye, s. 353) Demek ki mezardan öteye sal gitmese de yol gitmektedir. Yani dünya için verilen ömrümüz bitmiş olsa da, hayatımız devam etmektedir.

Demek ki istikbal dediğimiz şey, dünya hayatı ile sınırlı değildir. Hatta, dünya hayatının kısalığı karşısında asıl istikbal, ahiret hayatını ilgilendirmektedir. İnsan istikbalini düşünecekse, gelecekle ilgili endişeler taşıyacaksa, ebedî hayat olan ahiret hayatı ile ilgili endişeler taşımak zorundadır. Dünya ile ahiret yolculuğunu kıyasladığımız zaman da, dünya yolculuğunun bir gün kadar kısa olduğunu anlarız. Çünkü dünya hayatında “yolun sonu” görünmektedir. İnsan ne zaman dünya telâşından başını kaldırıp ileriye baksa, önünde kabir kapısını görecektir. Görünen köyün uzağı olmayacağından, kabir kapısı da görünen köy kadar insana yakındır. Ama ahiret yolculuğunu düşünecek olsa, kabirden sonra berzah, ondan sonra haşir, daha sonra mahşer, mizan, sırat ve oradan da ebedî kalacağı menzile doğru yolculuk devam edecektir. İşte asıl istikbal endişesi, bu uzun yolculuğun sonuna varılacak menzilin nasıl olacağını düşünmek olmalıdır.

“İstikbalimi düşünmek zorundayım” diyen bir genç, öncelikle şunları düşünmek zorundadır: Kabirde başıma neler gelecek? Münker ve Nekir meleklerinin sorularına doğru cevaplar verebilecek miyim? Mahşerin dehşetinden kurtulabilecek miyim? Mizanda günah ve sevaplarım tartıldığında, mizanın hangi kefesi yukarıda, hangisi aşağıda olacak? Kıldan ince, kılıçtan keskin olan Sırat Köprüsü’nden rahatlıkla geçebilecek miyim? Varacağım son durak Cennet mi, yoksa Cehennem mi olacak? Rabbimin Cemalini görebilecek miyim? İşte insanı asıl meşgul edecek istikbal endişesi, bu sualler olmalıdır. 

Kısacık dünya hayatı için durmadan çalışan gençler, onların dünya hayatında rahat edebilmesi için varını yoğunu ortaya koyan ebeveynler, acaba ebedî hayat için de bu kadar gayret gösteriyorlar mı? 

Yoksa, cam parçaları olan dünya hayatı için elmas değerinde olan ahiret hayatını ihmal ederek, asıl istikballerini karartmaya devam mı ediyorlar?

Okunma Sayısı: 2846
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı