"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mukaddes yolun mutlu yolcuları -3

Abdil YILDIRIM
04 Temmuz 2023, Salı
Arafat'da büyük buluşma

Medine’de Rasullullah’ın (ASM) misafiri, Mekke’de ise, Cenab-ı Hakk’ın misafiri olarak bulunuyorsunuz. Bu kadar şerefli ve yüce makamlarda ve mekanlarda misafir edilmek, biz âciz kullar için ne büyük saadet, ne büyük bir mutluluk, elhamdülillah. Bu arada bize düşen de, bu mukaddes misafirliğin kıymetini takdir edip, misafirliğe yakışır edep ve takva içinde bulunabilmek. Kimlerin misafiri olduğumuzu düşünüp, ona göre hareket edebilmek. Bu heyecanı, mutluluğu, feyiz, huzur ve huşuyu yakalabilmek. Cenab- Hak muvaffak etsin.

İlk defa Kâbeyi görmenin sevinç ve heyecanını tarif etmeye imkân ve mecalim yok. Grub halinde ihramlı olarak ilk umremiz için Kâbe’nin avlusuna vardığımız zaman, gözlerimiz Allah’ın beyti olan siyah örtülü mübarek yapıyı aramaya başlamıştı. Çeşitli kıyafetler içinde dünyanın dört bir yanından akın akın gelen insanların da yüreğinde aynı heyecan, gözlerinde aynı sevinç okunuyordu. Sıramız gelip de içeri girince, işte Kâbe-i muazzama karşımızdaydı. Kalbimin gümürtüsü yanımdaki insanlar tarafından da duyuluyor gibiydi. Yanıbaşında yükselen ‘Zemzem Kulesi’ denilen heyüla yapı, bütün cesametine rağmen Kâbe’nin yanında bir çakıl taşı kadar mana ifade etmiyordu. Zira Kâbe-i Şerif, bir nur sütunu haline arş-ı âla’ya yükseliyordu. İnşasında Hz. Adem’in, Hz. İbrahim’in ve Hz. Muhammed’in (ASM) elinden çıkmış bir mukaddes yapıydı. Cenab-ı Hak buraya “Beytim” yani evim demişti. Allah’ın evi karşısında hiç bir sarayın, gökdelenin, hiç bir rezidansın esamesi bile okunmazdı. Bu öyle bir nurdan sütun ki, her an binlerce kişi onun etrafına, kalbini hacerül esvada başlamış şekilde birer pervane gibi dönüp duruyordu.

O gün tavafımızı yapıp otelimize döndük ama, benim kalbim hâla Kâbe ile irtibat halindeydi. Siyah örtüsü, İbrahim makamı ve altın oluk gibi ayrıntılar gözümün önünden hiç gitmiyordu.

Ertesi gün öğle namazını Kâbe’de kılmak üzere erken saatte servise binerek yine Beytullah’ın yolunu tuttum. Bu defa görevliler bizi ikinci kata yönlendirdiler. Orada da tavaf devam ediyordu. Namaz için uygun bir yer bulana kadar zaten öğle namazının vakti yaklaşmıştı. Kâbe’yi rahatça görebileceğim bir noktaya seccademi serdim ve Kâbe’yi seyrederek namaz vaktini beklemeye başladım. Her an Kâbe’ye 120 rahmet iner, bunun altmışı tavaf edenlerin üzerine, ellisi namaz kılanların üzerine, onu da Kâbe’yi seyredenlerin üzerine isabet edermiş. Biz de on rahmete razı olarak seyretmeye devam ettik. Allah’ın rahmetinin derecesini ancak kendisi bilirdi. Bir rahmetinde kim bilir ne hikmetler gizliydi.

Ezan okunup da namaza başlayınca, yine çok anlamlı düşüncelere daldım. Daha önceki namazlarımda binlerce km. Uzaklıkta Kâbeyi kıble tutarak namaz kılarken, şimdi Kâbe’nin karşısında, ona bakarak namaz kılıyordu. Yani, önceleri ilmel yakin olarak Kâbeyi hayal ederek ona müteveccih olurken, şimdi tam karşımda, hakkel yakin bir şekilde namaza duruyordum. Yani ibadetin tam da merkezindeydim. Önceki namazlarımızda kıysmda kıraat halinde iken ayak uçlarına bakarken, şimdi başımız daha dik, ve gözümüzü Kâbe’den ayırmadan kıraat ediyorduk.

Mekke günleri bu şekilde geçerken nihayet büyük buluşma, yani Arafat’a çıkma günü gelmişti. Zilhicce’nin sekizinde Arafat’a vasıl olarak çadırlarınıza yerleştik. Ertesi gün, yani arefe günü, beş milyona yakın hacı adayı ile birlikte Arafat vakfesinde duracak, orada dualar ederek günahlarımız dökecek ve Peygamber Efendimizin müjdesiyle, anamızda doğduğumuz gibi günahsız bir şekilde dönmüş olacaktık. Bir Allah dostunun şu sözü aklıma geldi. “Ben Arafat’ta insanlar üzerinden günahların yağmur gibi döküldüğünü gördüm.”

Nihayet büyük buluşmanın saati gelmişti. Zilhicce’nin dokuzuncu günü olan Arefe günü, öğle namazından sonra Diyanet İşleri Başkanımızın duaları ile Arafat vakfesi başlamış oldu. Bir saati aşkın, ayakta dinlediğimiz yürekten amin diyerek iştirak etmiş olduğumuz vakfe duası esnasında, kimse göz yaşını tutamıyordu. Artık hacı olmuştuk. Duadan sonra herkes bir birine sarılarak haccını tebrik etti. Hayatımızda yeni bir dönem başlamış, tertemiz yeni bir sayfa açılmıştı. Herkesin aklında, bu temiz sayfayı tekrar kirletmeden sahibine teslim etmek düşüncesi vardı.       

—SON—

Okunma Sayısı: 4257
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Osman Zengin

    4.7.2023 20:12:05

    Allah kabul etsin İnşâallah Abdil kardeşim. Sağ-salim, selâmetle vatana avdet edin!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı