Ankara Hacı Bayram Veli (Eski Gazi) Üniversitesi Ceza Hukuku Anabilim Dalı Başkanı ve “Suç Örgütleri” adlı çok satan kitabın yazarı Prof. Dr. İzzet Özgenç, önceki gün, “HUKUKA GERİ DÖNÜŞ SÜRECİ ile ilgili önerilerimden biri, ekte paylaşılmıştır” notu ile şu tweet’i paylaştı:
“Malum ‘FETÖ ile mücadele’ kapsamında, KHK ile görevinden çıkarılmış olmakla birlikte, hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığı kararı verilmiş veya BERAATİNE hükmedilmiş olan kişilerin göreve iadeleri Hukukun bir gereğidir. Kamu görevinden çıkarılmış olmakla birlikte hakkında adlî veya idarî soruşturma yapılmasına gerek görülmeyen kişiler bakımından bu gereklilik evleviyetle mevcuttur. Ancak bu gerekliliğin yerine getirilmesine yönelik olarak bir kanunî düzenleme yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Malum Olağanüstü Hal İnceleme Komisyonunun mevcut yapısı, bu ihtiyacı karşılamaya elverişli değildir. Aksine, söz konusu komisyonun çalışma yöntemi spekülatif değerlendirmelere ve kişilerin töhmet altında bırakılmasına fırsat veren bir mahiyet taşımaktadır.”
Yürürlükteki Ceza Külliyatı’nın baş mimarlarından olan Prof. Özgenç’in bu ve benzeri yerinde açıklamalarını zaman zaman sosyal medyadan okuyoruz.
“Hukuka geri dönüş isteği” adına bu köşede yazdığımız yazılar hususunda yalnız kalmamış olmaktan dolayı memnun da oluyoruz.
Ama vicdan sahibi olduğuna inandığımız diğer bütün ceza hukuku profesörlerinin bu konulardaki suskunluğunu anlamakta zorlanıyoruz.
Meselâ İstanbul Hukuk’tan Prof. Dr. Adem Sözüer, Prof. Dr. Fatih Selami Mahmutoğlu.
Meselâ Marmara Hukuk’tan Prof. Dr. Ahmet Gökçen, Çankaya Hukuk’tan Prof. Dr. Doğan Soyaslan.
Meselâ şimdi artık HSK üyesi de olan Prof. Dr. Cumhur Şahin ve Hacı Bayram Hukuktan Prof. Dr. İlhan Üzülmez.
Meselâ Isparta Hukuk’tan Prof. Dr. Faruk Turhan ve İstanbul Medeniyet Hukuk’tan Prof. Dr. Hakan Hakeri.
Medipol Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mahmut Koca ve diğerleri…
Liste uzatılabilir.
Bu değerli hukukçuların bu konularda Özgenç’ten farklı düşündüklerini varsaymak dahi mümkün değil. Zira konu hukuken oldukça net.
“Cemaat eşittir terör örgütü” yanlış varsayımı üzerine kurulu bu “FETÖ” yargılamalarındaki vahametin boyutunu bilmemeleri mümkün değil.
Konuşmalarının ve yazmalarının ne mahzuru olduğunu bilemiyoruz. İnşallah yazıyorlardır da biz henüz okumamışızdır.
Korktuklarını düşünmüyoruz. Üstelik bir profesörün uzmanlık alanında yazıp söylemesi cesaret de gerektirmez.
Ama düğününde, cenazesinde yalnız bırakmadıklarını gördüğümüz Özgenç’i bu konuda bir anlamda yalnız bırakmalarına biz anlam veremiyoruz.
Unutmayalım ki tarih bilhassa sorumluluk mevkiinde olanların suskunluğunu sessizce değil gümbür gümbür yargılayacak.