"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstikamet ve samimiyet…

Ahmet BATTAL
07 Aralık 2024, Cumartesi
Pazar günü Asya Kültür ve Medeniyet Derneğinin panelinde yaptığımız konuşmanın önemli kısımları Yeni Asya ve sosyal medya tarafından yayınlandı. Organizatörlere ve haberleştirenlere teşekkür ediyoruz.

Programa katılamamış olan bazı dostlar konuşmalarımızın gerisini de merak ettiler. Açalım.

Bizim konuşmamızın ana teması “Adalet ve hürriyet ihtiyacına konjonktürel bakış: Muhalefet etme hakkının olağanüstü durumlar gerekçesiyle sınırlanmasının sınırları” idi.

Aynı günlerde Güney Kore’de yaşananların bizim seçtiğimiz konu ile benzerliği tamamen tevafuk idi. Biz meseleye daha ziyade Türkiye ve yakın çevresi yönünden baktık.

Konuşmamıza, sosyal hayatı ve siyaseti değerlendirirken istikametle bakabilmenin ehemmiyetini anlatarak başladık. Bu babda şunları söyledik:

İstikametimizi ve umdelerimizi (yönümüzü ve ilkelerimizi) kaybedersek her şeyimizi kaybederiz. Siyaset hatırına hedeften ve umdelerden taviz vermek ve hatta döneklik etmek ise en kötüsüdür.

Örneklerimiz ise şunlardı:

1. Bir imam, “Nasılsınız?” sorusuna “Hayat mücadelesine devam ediyoruz” diye cevap veremez.

Zira ister imam, ister müezzin ve isterse cemaat olsun hiçbir mümin “Hayat bir mücadeledir” diyemez, böyle inanamaz. Elbette hayatta bir mücadele var, ama o nefis ve şeytanla ve bir de küfründe inat ve müminin hukukuna tecavüz eden mütemerrid kâfirle mücadeledir. Yoksa bir mümin için hayatın kendisi mücadele değildir.

Ancak bir kâfir ve bir materyalist “Hayat mücadeledir” diyebilir.

Zira onun bakışında kâinat Rahman ve Rahim isimlerinin tecelligâhı değildir.

Zira “hayat mücadeledir” demek “canlılar arasında bir hak ve hukuk değil bir kuvvet yarışı var” demektir. Böyle inanan için kuvvet hakta değil hak kuvvettedir ve kuvvetin ve kuvvetlinin sadece bu sebeple bir hakkı var demektir.

Böyle inanan için, adalet (ve dolayısıyla zulüm) diye bir şey yoktur. Zira adalet kuvvetlinin haklı olmasına değil haklının kuvvetli olması esasına dayanmaktır.

Bugün İslâm Dünyasındaki hukuksuzlukların arka planında aslında bir tür inanç zafiyeti vardır.

2. Bir vakıf kurucusu, din hizmetleri için istihdam ettiği kişilerle ilgili olarak “Maaşlarını ben veriyorum, iaşelerini ben temin ediyorum” diyebilir ama “Ücretini ben veriyorum” diyemez. Zira din hizmeti ancak “Benim ücretimi ancak ve sadece Allah verir” ve “Sizden bir ücret istemeyenlerin dinine ve nasihatine tabi olun” diyenlerce yapılırsa ihlaslı olur.

Bu sebeple Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarının sendikası bir “ücret artış talebi sendikası” değildir, ancak “iaşe ve hizmet şartlarını iyileştirme sendikası” olabilir.

Dolayısıyla gerçekten dindar bir devlet yöneticisi ve siyasetçi “Din görevlileri benim emir kulumdur, benim siyasetimin reklamcılarıdır” demeye kalkmaz. Bunu yapmaya kalkan siyasetçiye karşı hakkıyla dik duramayan sivil ya da resmi din adamı da hakiki ve ihlaslı din adamı olamaz. Nasihati tesir etmez.

3. Hakiki bir mü’min, başka bir mümin kardeşinden bahsederken “Ben onu sevmiyorum” ve hatta “onu bir türlü sevemedim” diyemez. Zira Kur’ân emrediyor: “Mümin mümini sever ve sevmeli. Fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil lütufla ve kavlileyyinle ıslahına çalışır.”

Bilhassa dün beraber olduğu ve fakat bugün siyaseti sebebiyle ayrı düştüğü din kardeşini münafıklıkla ve hatta deccallikle veya süfyanlıkla ya da bilmem kaçıncı rüknü olmakla suçlamak ise olsa olsa münafıkların oyununa gelmek ama bunun farkında olmamaktır.

Özetle:

Bize düşen, ona buna münafık damgası yapıştıranların destekçisi olmak değil, onların bu hatalarını teşhis ve tedavi etmeye çalışmaktır.

Bunun da yolu bellidir: Nifaka sebep olan her ne varsa onu ortadan kaldırmak. Bu babda önce rejimi demokratik rejime ve devleti de hizmetkâr devlete dönüştürmek…

Okunma Sayısı: 1541
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Doğukan Pamir

    7.12.2024 18:09:45

    Arda kardeşim! Cemaat olarak kimseyle düşman olmak istemediğimiz gibi, kimsenin düşmanı da değiliz, öyle bir düşüncemiz ve fiilimiz yok . Ancak sen belli ki yaşanmış ve yaşamakta olan hadiseleri, fikir ve düşünceleri, siyasal islamcıların bizi, iftira ile, husumetle, ötekileştirmeyle, hatta Müslüman olmamakla konumlandıkdıkları konumu ya bilmiyorsun veya son günlerde saraya taraf dümen kıranlardansın... 55 senelik meslek hayatım ve 10 senelik gençlik yıllarım onlarla geçti... Yazarken yanlış yapan biz Yeni Asya Cemaatiymişiz gibi yanlış bir algıya sebep olacak ve delilsiz fikirlerden uzak durunuz... Onlar mübalağa değil, hakikati halde Yeni Asya Cemaatinden çok Bediüzzaman’a muhalifler ve müthiş husumet ediyorlar.... Günlük olarak 70 yıllık ömrümün 65 senesinde gördüm, yaşadım, yaşıyorum... Bin düşün bir yaz, zira bizler iman mevzuunda büyük bir mesuliyet taşıyoruz..

  • Hüseyin İlhan

    7.12.2024 13:37:45

    22 Yıldır icraatları ile din ve dindara zarar verenler,hak'kı katledenlere,hukuku iç edip dillerinden çıkanı hukuk diye lanse ve dikte edenlere,ehi imanı tefrik edip sadece ve sadece şahsşı menfaatleri ile islam düşmanalrının kazanan olduğu hallere düçar edenlere,yüce rabbimizin haram kıldığı faiz,zina ,israf gibi günahı kebirleri devaamal işleyen,millete işlettirenlere karşı olmak imanımızdan aldığımız bir kuvvetten geliyor,şahsi olarak maddi kayıplar umurumuzda asla asla değildir. Eğer öyle olsaydı şu an bende onların aracına biner milyarlık servet sahibi olurdum.Bu haramalrdan muhafaza oldu isem risalei nur hakikatlerinden aldığım dersler ve imanım iledir.

  • Hüseyin İlhan

    7.12.2024 13:29:55

    'Neden siyasal islamcı ,diyoruz,niçin bunlöara karşı uyanık olmamız gerekiyor: 1-Kemalist jakobenlerin,1950 öncesinde yapılanların ne olduğu hakkında tarihi vesikaları,bizzat mağdurların canlı dile getirmelerinden biliyoruz. 2-Siyasal islamcıların da 1950 öncesi iktidarına karşı hürriyet,adalet diyen demokratların önünü kesmek için nasıl teşne olduklarını da bizzat aziz üstadımızın lahikalarında okuduk,saffı evvel ağabeylerimizin dillerinden dinledik. 3-1970 Sonrası aziz üstadımzın 'milletin ihtiyarı ile iktidara getirmeyeceği ,dediği partiyi kurdukları koalisyon ile iktidara getiren,74 affına karşı nahak yere hapislere atılan ağabeylarimizin affa karşı olmalarının neden,niçin olduğunu da biliyoruz. Son din istismarcısı ise işi daha da büyüterek başta dini tahrip,dindarı yozlaştırma,siyonist katillerle ortaklığına karşı ikaz etmek neden hafife alınıyor,niçin lüzumsuz görülüypor kardeşim.

  • Arda Yıldız

    7.12.2024 01:31:28

    Maalesef ülkenin yarısına siyasal islamcı diye düşman gözüyle bakıyoruz. Halbuki kardeşiz. Halbuki aynı cennete gideceğiz. Halbuki demokrasi adına alkışladıklarımızla çok ayrı dünyaların insanlarıyız.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı