Rakamlar yalan söylemez. Ama rakamlara yalan söyletilebilir. Ya da rakamlarla yalan söylenebilir ve daha inandırıcı yalanlar ortaya konulabilir.
Enflasyon rakamları konusunda yaşananları hepimiz biliyoruz.
O kadar ki “iktidarın enflasyonu – vatandaşın enflasyonu” ayrımı(!) ortaya çıktı.
Hazine ve Maliye Bakanlığı önceki gün vergi, harç ve cezalara 2021 yılında uygulanacak olan yeniden değerleme oranını yüzde 9.11 olarak açıkladı.
Yani devlet enflasyonu düşük gösterebilmek için kendi alacaklarına gerçek enflasyondan çok daha düşük zam yapıyor. Bütçesindeki bu açığı başka yollarla kapatabileceğini bildiği için de içi rahat.
Enflasyonun kamudaki en ciddî karşılığı asgari ücretteki yıllık artış oranı ve bu rakam/oran pazarlıkla belirleniyor. Ama pazarlıktaki en esaslı unsur enflasyon oranı.
Asgarî ücret görüşmeleri Cuma günü başlayacak.
Hükümet bu görüşmeler sonucunda öncelikle kamu işçilerine kendi bütçesinden ödeyeceği asgarî ücreti belirlemiş olacak.
Ama bu toplantılar, asıl, özel sektörün işçiye ödeyeceği taban ücreti ortaya çıkarmaya yarayacak.
Mevcut asgarî ücret yaklaşımının ancak bir “sömürü ücreti” olabileceğini defalarca yazdık.
Yaklaşımın topluca değişmesi gerekiyor, ama kim yapacak?
Asgarî ücret toplantılarına katılma hakkı en yüksek üye sayısı dolayısıyla Türk-İş’e ait.
Ama bu sene bu konuda ilginç ve güzel bir gelişme oldu.
Dünkü açıklamaya göre üç büyük işçi konfederasyonu Türk-İş, DİSK ve Hak-İş tebrik edilesi bir adım atmış.
İşçi kesiminin talepleri konusunda görüş alış verişinde bulunmak üzere bir araya gelerek dirsek temasını sürdürmeyi kararlaştırmış. Bu üç konfederasyon daha önce yakın zamanda kamuoyuna karşı “İstihdam paketi” olarak adlandırılan ve işçilerin emeklilik ve kıdem tazminatı hakkını önemli ölçüde kısıtlayacak ve hatta elinden alacak olan bir torba yasaya karşı da ortak hareket etmeyi başarmıştı.
Bu “birlikte hareket” pratiği Türkiye’de siyasette de bazı hareketlenmeler olduğunu gösteriyor.
Elbette AKP’nin ve ortağının hızlı oy kaybı ve bağların çözülmeye başladığını gösteren işaretler de bu gidişatta etkili oluyordur. Basit ifadeyle sadece küçük taşlar düşmüyor, büyük taşlar da yerinden oynuyor.
Korkumuz şu: İktidarın bu üçlüyü birbirine düşürmek için bir planının olmayacağını söylemek fazla iyimserlik olur.
O halde rakamlara yalan söyletenlere karşı bu “birlikte hareket” kararının sürdürülebilirliğini sağlamak, izlemek ve gözlemek kamuoyunun ve milletin görevi.