Filmlerin çekimi esnasında esas olan senaryoda yazılı olanın çekilmesidir. Fakat yönetmenin veya oyuncunun ekstradan yaptığı bir durum filmi daha da güzel hale getirebilir.
Bunun en güzel örneklerinden birisi, bu yazıyı okuyanların pek çoğunun seyrettiği Baba filminde geçen bir sahnedir. Baba filminin yönetmeni Francis Ford Coppola çekim esnasında gördüğü kediyi Marlon Brando’nun kucağına koyar. Brando rolünü kediyi severek oynar ve bu sahneye bambaşka bir hava kazandırır.
Ben uzaktan tüm hayvanları severim. Evimde muhabbet kuşu ve akvaryumda balık besledim. Fakat bir kediye veya köpeğe dokunamam. Kucağıma bir kedi koysalar nasıl o sahneyi oynarım bilemiyorum.
Senaryosunu yazdığım Deli Şükrü filminin çekimi esnasında öğle vakti ezan okunmaya başlayınca çekime ara vermiştik. O an aklımıza buraya olayın geçtiği yılları düşününce Türkçe ezan koymanın iyi olacağı geldi ve bu doğrultuda karar verdik. Senaryoda yazılı olmamasına rağmen bu sahneyi koymuştuk.
Bu girizgâhtan sonra daha önce çeşitli yazılarımda bahsettiğim bir konuya tekrar gelmek istiyorum. Yazar bildiğini yazmalı bilmediği konularda araştırmalar yapmalı. Şu anda 81 vilayetimiz var bunların 71’ini gördüm. Bunların bazılarında kısa veya uzun sürelerde ikamet ettim. Bu şehirlerde yaşayan insanların özelliklerini, yemek kültürlerini, bu şehirlerin görülmesi gereken yerlerini aşağı yukarı bilirim.
Bu bilgiler ne işe yarar? Yazarken senaryoda olması gereken sahneler için bize yol gösterir. Karakterlerin bağlamı hakkında bilmemiz gerekenleri bize öğretir. Kültürlerini anlamamızı, bu yörede karşılaştığımız insanlarla sohbet etmek onları tanımamızı sağlar. Konuşma tarzları, şiveleri, sıklıkla tekrar ettikleri kelimeleri, hangi yemekleri sevdiklerini, bilmeliyiz.
Malazgirt Muş'ta yedek subay olarak askerlik yaptığım yıllarda İnşaat Takım Komutanıydım. Sıklıkla çarşıya gidip ihtiyaç olan malzemeleri alıyordum. Yanımda askerler de oluyordu. Bir gün bir asker “Komutanım dikkat ettim onlar gibi konuşuyorsunuz” deyince fark ettim. Onların şivelerine çalışıyor, onları taklit ediyordum. Daha sonra da, nereye gidersem onların şivelerini taklit etmeye çalışıyordum. Kendiliğinden olan bir durumdu bu... Daha sonraları, yanlış anlaşılmasın diye dikkat etmeye başladım…