"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hz. Ali’den (ra) Bediüzzaman’a muktesid meslek (3)

Ali Demir
21 Nisan 2021, Çarşamba 00:37
Adalet ve Şefkat

Hazreti Ali (ra), hilâfeti zamanında meydana gelen dâhili hadiseler ve ihtilâlci bir anlayışa sahip Harici mantığı iç kargaşayı arttırmış ve “içtihad farkı”ndan meydana gelen farklılıklar, düşmanca/hasmane bir davranışa dönüşmüştü. İşte bu gerginlik ortamının sonucunda Hz. Ali’nin (ra) katline karar verilmiş ve bu iş için gönüllü olarak da Harici İbn-i Mülcem ile iki yardımcısı görevlendirilmiştir. Hicretin 40. Yılı Ramazan ayının 17. günü sabah namazı için Mescide gelen Hz. Ali (ra) suikastçıların saldırısı sonucu zehirli hançer ile yaralanmıştır. Üç gün yaralı kalmış ve 21 Ramazan Cuma günü 63 yaşında vefat etmiştir. Suikastçı Harici İbni Mülcem, sağ yakalanmış ve hapse atılmıştır.

İmam-ı Ali (ra) bu üç günlük yaralı halde iken, oğullarına insanlığa adalet dersi olacak nasihatlerde ve vasiyetlerde bulunmuştur. Hz. Ali (ra) hayatında ve dahi ağır yaralı olduğu sekerat döneminde “Muktesidane mesleğinin” gereği “adalet ve şefkat” dersleri/dersini vermiştir. 

Adalet-i Mahzanın müdafii ve bu anlayışı hayatı pahasına uygulamak isteyen Hz. Ali’nin (ra), daha önceden (iyi tanıdığı/Peygamberimiz (asm) hayatta iken mu’cizane haber verdiği) katiliyle, bu vefat ile alâkalı aralarında geçen bir konuşmada, vefatının ibn-i Mülcemin eliyle olacağını bahsettiği ve onun da ‘Beni hapset veya öldür’ dediği, bunun üzerine Hz. Ali’nin (ra) “Bu suçu işlemeden seni nasıl öldürtür veya hapse attırabilirim? O takdirde ben zalim olurum” buyurduğu nakledilmektedir.

Yaralı halde hasta yatağında Hz. Ali (ra), oğlu Hz. Hasan’a (ra) hitaben: “Eğer ben bu yaradan ölürsem, bir kılıç darbesi ile kısas yapın ki, kanun-u İlâhî yerini bulsun. Ölmezsem onun hakkında kararı ben veririm. Katlimden dolayı başkasına el kaldırmayın ve haksız yere kan dökmeyin. Sakın ona beni öldürdüğünden dolayı eza ve cefa etmeyin” demiştir.

Suikast sonrası evindeyken Hazreti Ali’ye (ra) bir miktar süt getirdiler ve içmesi için kendisine verdiler. Hazreti Ali (ra), sütün yarısını içtikten sonra, yarısını da iade ederek; “Bu sütü alın zindandaki beni yaralayan İbn-i Mülcem’e götürün, o açtır, bir şey yememiştir” buyurdu.

Zamanımızda bir Asr-ı Saadet Müslümanlığını ve Sahabe Mesleğini ihya edip yaşayan ve “benim hakaik-i imaniyede hususî üstadım, İmam-ı Ali’dir (ra)” diyen Bediüzzaman Hazretleri’nin bu fani dünyadan baki âleme gitmeye yakın zamanlarda, Hz. Ali’nin (ra) “Muktesidane Mesleğine” ittiba ederek; kendine zulmeden, yirmi sekiz sene eza ve cefa çektirenler, zulmedenler, kasaba kasaba dolaştıranlar, defalarca zehirleyenlere, hakaret edenlere, zindanlara atanlara ve haksız ithamlarla mahkûm etmek isteyenlerin hepsine hakkını helâl ediyor.  

Ayrıca Üstad Hazretleri kendisiyle beraber eza ve cefa çeken talebelerine de tavsiyesi; “Benim gibi onlar da bütün haksızlıklara ve haksız hareket edenlere karşı bütün haklarını helâl etmelerini isterim” diye tavsiyede bulunmuştur. Nihayetinde bütün talebelerine en son vasiyetinden birinde “Ölürsem dostlarım intikamımı almasınlar” diyerek “Muktesidane Mesleğin” en esaslı gereklerinden biri olarak, talebelerine müsbet hareket etmek ve asayişe hizmet etmelerini ve “bize ezâ ve cefâ edenlere karşı hiçbir talebemin kalbinde zerre kadar intikam emeli beslememesini” vasiyet etmiştir.

Hz. Üstad, zulmün en şiddetlisine maruz kaldığında mesleğinin dört esasından biri olan Şefkat hissinden dolayı kendine zulmedenlere bedduâ dahi etmemiştir. Bu hususta nakledilen bir hatıra da Emirdağ’da sürgündeyken, yakın talebelerinden Hüsrev Altınbaşak; Üstadının zehirlenmiş, ihanetin hıyanetin en ağırına uğramış, ateşler içinde yanan vücuduna bakarak, “Ne olur Üstadım, bir günlüğüne Bediüzzamanlığını bana ver. Bunu sana yapanlara kahr ile bedduâ edeyim de cezalarını bulsunlar!” diye yalvarmış. 

Lâkin Bediüzzaman o haldeyken dahi menfî duygulara, olumsuz hislere mağlûp olmamış, “Biz yıkmak için değil, yapmak için geldik” diyerek şefkatli tavrını izhar etmiştir. 

(Bu makalenin hazırlanışında M. Ali Kaya’nın Hz. Ali isimli kitabından faydalanılmıştır)

Okunma Sayısı: 1831
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • M. Said BAYRAKLILAR

    16.6.2021 15:50:17

    Allah razı olsun.

  • Said Yüksekdağ

    22.4.2021 12:13:01

    Allah razı olsun Ali abi. Çok hoş bir yazı olmuş. Tebrik ediyor, devamını temenni ediyorum..

  • Ali

    21.4.2021 23:16:42

    Anadolu irfanında ibni Mülcem' e milcan denir. Milcan çok yaramaz laf dinlemez çocuklara denir ki; hakaret içerir..

  • Mahir

    21.4.2021 12:59:24

    Bu yazı dizisinden Üstadımızın adaletteki muktesit mesleği tam olarak ortaya konmuştur. Siyasetteki muktesit mesleğinde hürriyetin olduğu da belirtilmiştir. Başlamışken siyasetteki muktesit mesleği Cemaleddin Efgani'nin İran şahına, II. Abdulhamid'e ve Rus çarına anlattığı meşrutiyetin değerleri ve ittihad-ı islam mefkuresi ile islam aleminin sömürgeciler karşı mücadelesi dikkate alınarak anlatılsa iyi olur kanaatindeyim. Çünkü Üstadımızın siyaset-i aliyeyi islamiyesinde benzer hususları görmek mümkündür.

  • Fatih Ekinci

    21.4.2021 11:35:37

    İstikrar için, bu köşenin bir ''İsmi'' olmalı...binler tebrik

  • Abdullah Tunç

    21.4.2021 11:34:58

    Bu makalede,Hz İmam-ı Ali ile ilgili fevkâlade yük sek ahlaki tavrı kavramak ta insan zorlanıyor. Katili ne karşı tutum ve davranı şı insanı hayretler içinde bırakıyor.En kritik durum da haktan ve adaletten ay rılmaması ayrıca son dere ce calibi dikkattır.Hal ve adalet noktasında çok de derin sırlar ve dersler içe riyor.Allahım ya Rabbi! Bu ne ulvi ahlak,bu ne ulvi adalet ve hakkaniyet duy guları..Bu durum karşısın da insan işte hakiki müslü man ve işte islamiytle im tizac etmiş hayat diyesi geliyor ve diyoruz.Rabbim, bu aklakı,bu halet-i ruhiye yi,hak ve adalet noktasın daki hassasiyeti bütün müslümanlara nasip etsin.

  • Said

    21.4.2021 11:15:58

    Çok güzel maşaallah

  • Mahir

    21.4.2021 04:55:00

    Sn. Demir. Bediüzzaman Hazretleri bilindiği gibi muktesit mesleği Cemaleddin Efganinin bir talebesinden öğrendiğine göre, çok farklı tevillere sebep olan bu kapalı ibareyi tam açabilmek için Efgani'nin siyasi vizyonuna bakmak lazımdır. Orada İslam ülkelerinin sömürge esaretin karşı baş kaldırmasını, ittihad-ı islamın tahakkukunu, istibdadi idarelere karşı meşrutiyeti ikame etmeyi, eğitimde din ilimleri ile birlikte fenni ilimlerinde okutulması gibi temel hususların olduğu görülür. Bunlarda Üstadımızın siyaset-i aliyeyi islamiyesinin esaslarından olduğu aşikar değil midir? Bu tarz bir yaklaşıma kafa yorup kalem oynatmaya ne dersiniz?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı