"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Her zaman, okumanın zamanı

Ali Rıza AYDIN
06 Haziran 2024, Perşembe
İnsanlar, doğduğu günden öldüğü güne yani “beşikten mezara” kadar uzun bir terakkî ve tekâmül süresi yaşamaktadır.

Karanlık bir âlemden dünyaya gözünü açan insan, her türlü bilginin sahibi olmaya muhtaçtır. Buna, eğitim çağına gelinceye kadarki dönemde “ana kucağı”nda, diğer bir deyişle “aile okulu”nda başlar. Bu, ilk ve en esaslı temeldir.

Bilmek için öğrenmek, öğrenmek için de okumak gerekir.

Hâlık-ı Kâinat’ın, Hâbib-i Zîşân’ına ilk emri: “Oku!” değil mi? Yani ona:

“Yaratan Rabbinin adıyla oku! Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle -yazmayı- öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir”(Alak, 1-5) buyurmadı mı?

Burada, insanı okumak, olayları okumak, düşünceleri okumak; yüzünden okumak, gözünden okumak gibi bazı belirtilerden hareket ederek bir manayı, gizli bir duyguyu anlamak, kavramak, hissetmek tarzındaki bir çok mecâzî okumalar akla gelse de, esas kastedilen ve asıl olan, yazılı metinleri okumaktır.

Bunu: Gazete okur gibi “haber edinme” maksadıyla okumak; ders kitabı gibi, tamamını anlamak ve öğrenmek için okumak; şiir, roman, hikâye gibi birtakım duyguları beslemek için okumak ya da “ilme tâlip, kemâle müşteri” olmak için okumak mümkün. Örnekler çoğaltılabilir. Netice:

Okumak, okumak, okumak…

Ünlü Fransız edebiyatçı Honoré de Balzac: “Kurnaz insanlar okumayı küçümserler, basit insanlar ona hayran olurlar, akıllı insanlar ise onu kullanırlar” diyor.

Ne demek istiyor Balzac?

Anlaşılan veya anlaşılması gereken şu: Kendisini kurnaz, birçok şeyi de bildiğini zanneden bir kısım insanlar okumayla barışık değildirler ve ona ihtiyaç duymazlar. Bazıları, okumanın lüzumuna inanırlar fakat bahaneler silsilesiyle bir türlü bu güzelliği hayatlarına kazandıramazlar. Sonuncu grup insanlar ise; öncelik sıralamasına göre “ekmekten, sudan sonraki ihtiyaç” olarak görürler ve hayatlarına “mâl” ederler, okumayı.

Âhirete, ebedî hayata dair malûmâtlar okumakla elde edilir. Cenab-ı Hakkın kapısını çalmak manasındaki dua da bir okumak değil mi?

Kur’an’ı yahut tefsirini okumasaydık yaratılış maksadımızı nasıl anlar, Yaradan’a nasıl yönelirdik dünyada?

Okunmamış olsaydı, nasıl bilinirdi tarih?

Okuyanlar yazmışlar dağlara, taşlara okunsun diye bunca yıl…

İyi şeyler, güzel şeyler okumalı. Hem dünya ve hem de âhiret hayatına lüzumlu bilgiler ihtiva eden, yol gösteren; güzel davranışları sevdiren, ve bunları meleke edinmeye sevk eden gazete, dergi ve özellikle kitapları sık okumalı, çok okumalı.

Her ne kadar, öğrenme ihtiyacı sesli ve görsel materyallerle giderilebilse de; okumanın, okunan metni sindirerek mütalâa etmenin vereceği haz bir başka.

Günümüzde, elektronik ortamda birçok yayın, birçok yayımcı site ortaya çıksa da, kâğıttan mamul kitabın yerini tutması mümkün değil.

Victor Hugo, “Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez” diyor. Biz de, inşaallah diyoruz ülkemiz adına, ülkemizin güzel insanları adına…

“Oku!” emrine ittibâen.

Okunma Sayısı: 1002
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı