12 Eylül 1980 menhus ihtilâli 41 sene önce yaşandı. Ülkede güvenliği ve asayişi temin etmekle vazifeli olanlar, aslî vazifelerini unutup tam tersi olarak her yerde kargaşa ve asayişi bozacak provokatif hareketlerle gençlere birbirini kırdırıp günde 10-15 gencin ölmesine göz yumacak kadar zalimce bir hareketin içine girmişlerdi.
Aynı silâhla hem sağcı hem de solcunun öldürülmüş olması apaçık gösteriyor ki, ülke üzerinde oynanan büyük bir oyun vardı. Gençler de bu oyunun ancak figüranlığını yapıyorlardı.
Allah (cc) İsra Sûresi 17. âyetinde şöyle buyuruyor: “İsrail oğullarına Tevrat’ta şöyle bildirdik: Siz yeryüzünde iki kere fesat çıkaracaksınız.”
Üstad Bediüzzaman Hazretleri de, bu âyeti şöyle tefsir ediyor: “Yahudilere müteveccih şu iki hükm-ü Kur’ânî... Hayat-ı içtimaiye-yi beşeriyeyi sarsan say-ü ameli sermaye ile mübareze ettirip fukarayı zenginlerle çarpıştıran, muzaaf riba yapıp bankaları tesise sebebiyet vermeleri… her çeşit fesat komitelerine karıştıran ve her nevi ihtilâle parmak karıştıran yine o millet olduğunu ifade ediyor. (25. Söz)
Demek, ihtilâllerdeki birinci aktör, dünyaya yayılmış İsrail lobileridir. Olayları icra edip “Memleketi kurtardım” diyerek kahramanlık taslayanlar ise, bu işte figüran bile olamadıkları, sonraki hayatlarında başlarına gelenlerle anlaşılıyor.
Ahirzamanda çıkacak olan Süfyan’ın ve Deccal’ın Yahudilerden olacağı hakkındaki Hadis-i Şeriflerin olduğunu da unutmayalım.
Tarihe 31 Mart Vak’ası (ihtilâli) olarak geçen ihtilâlcilerin başlarına neler geldiği hakkında o kadar uzağa gitmeye gerek yok. 27 Mayıs 1960’ta yaşanan darbenin lideri de ahirete hesap vermeye gitmedi mi? Her yıl 27 Mayıs’ta resmî tatil yapılarak kutlanan “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” adı altındaki gün de yine bir başka ihtilâlciler tarafından kaldırıldı.
Cumhurbaşkanlığı sözü verilen 12 Mart muhtırasının lideri olan Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler ise Mecliste yapılan seçimi kaybedince bir ay içinde kalp krizi sonucu öldü ve o da ahirette hesap vermeye gitti. 12 Eylül 1980 ihtilâlcileri ise daha sağken general rütbeleri sökülerek “er”liğe tenzil edildiler. Cenazeleri bile protesto edilmişti.
Ancak ihtilâllere maruz kalan siyasetçiler (Menderes, Demirel ve arkadaşları) milletin duâlarını almaya devam edecekler.