"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

12 MART MUHTIRA DARBESİ - 4

Cevher İLHAN
15 Mart 2013, Cuma
Ve demokrasiye suikastla mücadele…

12 Mart 1971 “darbe muhtırası”na, 27 Mayıs 1960 darbesinin kurduğu “darağacının gölgesi”nde gelindiği gibi 12 Eylül 1980 darbesine de darbe şantajıyla dayatılan 12 Mart muhtırası kırılganlığında varıldı.
Bugün her ne kadar bazı mihraklarca çarpıtılsa da, “darbe muhtırası” öncesi ve sonrası, uçakların Meclis’in üstünde uçup gözdağı verdiği, subayların Meclis kulislerine kadar girip silâhlarını Adalet Partisi milletvekillerine göstererek tehditler savurduğu ortamda, bir demokratik duruş sergilendi.  Aslında Demirel’in Meclis Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na anlattığı gibi, “12 Mart diye bir olayın olmasına sebep yoktu.” 12 Mart öncesinde iktidardaki Adalet Partisi, “Avrupa’nın en iyi teşkilâtlanmış, en güçlü, halkla en iyi kenetlenmiş, her kesimden vatandaşın bulunduğu, Türkiye’nin her tarafını kucaklayan bir kitle partisiydi. İçerisinde kimseyi incitecek bir şeyin olmadığı, vatandaşlık kavramının çok iyi yerleştiği, herkesin birbirini kardeş saydığı, Doğulusu, Batılısı bütün milletin içinde olduğu bir ocaktı. 1965 seçimlerinde yüzde 53 almıştı. Demokrat Parti’nin aldığı yüzde 56’dan sonra en büyük oy oranıydı ve bu zamana kadar bir başka parti bu oyu almış değildi.”
Altı senelik AP hükûmetinde ülke şantiyeye dönmüş, İstanbul Boğaziçi Köprüsü ve Keban Barajı başta olmak üzere Türkiye’nin her tarafında fabrikaların, tesislerin yapıldığı, üniversitelerin açıldığı; yüzde 7 kalkınma hızı, yüzde 5 enflasyonla, Demokrat Parti’den sonra son 50 senenin en iyi dönemiydi.

“GÜRLER’İN GÜRLETİLMESİ…”
Doğrusu AP iktidarının silâh tehdidiyle devrilmesinden sonra kırılgan koalisyonlar döneminin başlaması, ülkenin maddî ve mânevî kalkınmasının önünün kesilmesi, 12 Mart muhtırasının maksadını ve arka plânını deşifre etmekte.
Bu açıdan “darbe tehdidi”yle verilen 12 Mart muhtırasının 27 Mayıs gibi bir darbeye dönüşmeden atlatılmasını ve en azından parlamentonun açık kalmasını sağladıklarını belirten Demirel’in ifâdesiyle, “birinci mesele devletin ıslahı ve düzeltilmesi değil, anarşi, terör, güncel meseleler ve bizzat idârenin kendisi” olmuş. 70’li yıllar için “Biz ancak kırılanı, döküleni topladık” sözü, bunun ikrarı. (Darbe Tutanakları, 60)
Evvela, 12 Mart’ın Meclis kapatılmadan bir nevi en az zararla atlatılması döneminde, daha önce “Beni de devreden çıkardılar” diyerek muhtıracılardan yana tavır takınan Sunay’ın süresinin dolması ile 1973’te gündeme gelen cumhurbaşkanı seçiminde Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler’in aday olup cumhurbaşkanı olmaya soyunmasıyla kriz yeniden nüksedip tırmandı.
Gürler’in bu maksatla istifa edip Senato’ya gittiğini belirten Demirel, Sunay’a, “Bunu soyma, bunu soyarsan başımıza iş çıkarırsın. Biz bunu Cumhurbaşkanı yapmayız. Çünkü bunu Cumhurbaşkanı yaptığımız takdirde bundan sonraki Cumhurbaşkanları ancak Genelkurmay Başkanı olur, o gider o gelir. O zaman Cumhurbaşkanlığı ordunun, Meclis milletin olur ki bu olmaz, demokrasi paylaşılmaz” dediğini, ancak Sunay’ın Gürler’in tazyikine dayanamayıp onu aday yaptığını ve bunun üzerine kendisinin, “Madem aday yaptın, ben de bunu Meclis’te hallederim” deyip direttiğini söylüyor.
Gürler’in, Meclis’te gruplar üzerinde çalıştığını, çeşitli milletvekillerini toplayıp herbirine bazı şeyler söylediğini ve birtakım partilerden –hatta AP’den bile- adam ayarttığını kaydeden Demirel, bu yüzden AP’nin adayı olan Tekin Arıburun’un –Gürler’in 175 oyuna karşı- 292 oya rağmen seçilecek yeterli oyu alamadığını anlatıyor. AP olarak “sadakat eksikliği kusuru” ile “zâyiat verdikleri” 20 kişiyi daha sonra aday yapmadıklarını, ancak daha sonraki oylamalarda dikişin tutmadığını söylüyor.
Esasen, Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur’un desteğiyle Faruk Gürler’in seçtirilmesi baskılarına karşı direnç gösterilmesi, “Demirel, Gürler’i gürletti” manşetleri, 12 Mart dönemindeki çetin demokratik direnci ortaya koyuyor.

DEMOKRASİYİ TAHRİPLE BÜYÜK ZARAR
Yine bu dönemdeki eleştirilere dair, “en iyi Cumhurbaşkanı” ile “en münasibi” ayırmak gerektiğini belirten Demirel, o günkü şartlarda Fahri Korutürk’ün “en münasibi” olduğunu nazara veriyor. (a.g.e., 50-53)
Keza ardından 1977’de- Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun ve arkadaşlarını emekliye sevk eden; bu göreve istediği Ali Fethi Esener’in atama kararnâmesini hazırlayıp Cumhurbaşkanı Korutürk’e ileten Demirel’in, Korutürk’ün –kendisinin de istifa edeceği tehdidiyle- “atamayı imzalamaması”yla karşı karşıya kalması da bir başka demokrasi krizi.
Demirel Meclis Komisyonu’nda, “Özellikle ihtilâl öncesinde Ersun ve arkadaşlarını siz emekli ettiniz. Bu (‘28 Şubat’) darbe teşebbüsünde diğerlerine yönelik benzer uygulamalar olamaz mıydı?” şeklindeki soruya, “28 Şubat’ta da tıpkı 12 Mart’taki gibi Meclis’in, Anayasa’nın ve hükûmetin kalabilmesinde kendisinin oynadığı role” işaret ederek, 12 Mart’tan 28 Şubat’a uzanan bir hat çiziyor. (Darbe Tutanakları, 78, 95)
Neticede, Meclis Komisyonu’na “Türkiye’de bir tane devlet var aslında. Bunun derini de düzü de bir tane. Derin devlet askeriye” diyen Demirel’in beyânıyla, halkın hür irâdesiyle seçilmiş idârelere dayatılan darbeler ve ara rejimler yüzünden Türkiye demokraside büyük güçlükler çekmiş. Dahası, demokrasinin tahribiyle millet ve ülkenin yanısıra darbeyi alkışlayanlar da darbeye mâruz kalanlar kadar zarar görmüş…

Okunma Sayısı: 1682
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • h.h.k

    15.3.2013 00:00:00

       Mevsimleri bir biriyle karıştıranlar,hangi mevsimde ne şekilde bulunulması gerektiğini de karıştırırlar..12 mart 1971 şartlarını bilmeyenler cehaletlerini ulu-orta o günleri tenkit ederler..Bunların pek çoğu da güya mürekkep yalamış kişilerdir. Aslında cehaletleri garazkar ve tarafgir siyaset anlayışlarından kaynaklanmaktadır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı