"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Deprem araştırmasına ‘ret’, yeni saraya ‘evet”

Cevher İLHAN
01 Şubat 2020, Cumartesi
Elazığ - Malatya depreminin ardından da muhalefetin verdiği Meclis Araştırma Komisyonu kurulması teklifleri de yine iktidar cânibince reddedildi.

Ne var ki bununla kalınmıyor; “Depremlerde ihmallerin araştırılması, alınması gereken önlemlerin görüşülmesi amacıyla âcil bir çalışma yürütülmesi elzemdir” gerekçeli önergenin AKP ve MHP oylarıyla reddedilmesinden sonra, İmar Komisyonu’ndan geçen kanun teklifiyle daha önce -Temmuz 2019’da- Anayasa Mahkemesi’nin “kıyıların özel mülkiyete konu olamayacağı, doğal ortamının korunması ve herkesin ortak kullanımına açık olmasının zorunlu olduğu” gerekçesiyle iptal edilen Ahlat’daki Saray Meclis gündemine getirilmesi dikkat çekici.

Aslında iktidar partisince Meclis Genel Kurulu’na bir imar yasası getirilerek, Ağustos 2018’de Cumhurbaşkanı’nın, “Ekonomik kriz - mriz yok, hepsi manipülasyon” diyerek Ahlat’ta Van gölü kıyısında on bin dönüm arazi üzerinde -Ocak 2019’da- yine AKP’nin teklifiyle Kıyı Kanunu’nda “kıyılar, sahil şeritleri, doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan arazilere ilişkin yapı ve yapılaşmaya dair sınırlayıcı hükümler uygulanmaz” özel değişikliğiyle buna zemin hazırlanmıştı.

Özetle 1050 odalık Beştepe Sarayı ile İstanbul Tarabya’daki Huber Köşklerine ilâveten, millî sarayların TBMM’den alınıp Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmasıyla başta Dolmabahçe Sarayı olmak üzere Vahdedddin Köşkü, Beylerbeyi Sarayı, Beykoz Kasrı ve Yıldız Sarayı Cumhurbaşkanı’nca kullanılırken ve Marmaris - Okluk Koyu’ndaki küçük köşkün çevresindeki arazi ve işyerleri kamulaştırılarak arazinin imar plânlarının değiştirilip doğal sit alanında mevzuata aykırı olarak toplam 113 bin 443 metrekarelik alanı kapsayacak 300 odalı yazlık saray kompleksi yapılırken, görkemli yazlık saray yapılırken, tam da 41 vatandaşın vefat edip 1.600’den fazlasının yaralandığı, deprem enkazının halen kaldırılmadığı ve siyasi iktidarın ihmal ve sorumluluklarının tartışıldığı vetirede Ahlat Sarayı’nın apar topar Meclis’in gündemine sokulması, siyasi iktidarın önceliğindeki vahametini ele veriyor.

Skandal “siyasî yandaşlık” sorusu

“İktidara ilişik medya”nın her gün yeni bir skandalı ortaya çıkıyor. Özellikle iktidardakilerle oldukça yanlı ve tarafgir “çanak sorular”la tam bir tam bir garabet sergileniyor. 

Son “Afrika turu”ndan dönüşünde Cumhurbaşkanı’nın, “Bir defa Kılıçdaroğlu’nun ne kabinemizi ne şu anda o bölgede çalışan milletvekillerimizi falan ağzına almasını yakıştıramam” diye başladığı ve “Bunlar yatıyor kalkıyor ‘o parayı (deprem için toplanan paraları) nereye harcadınız?’ diye soruyorlar. Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da Bay Kemal’e bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok!” diye çokça tartışılacak ithamlı çıkışının uçağa alınan bir “gazeteci”nin “yorumlu garip sorusu”nun cevabı oldukça çarpıcı.

Zira “gazeteci”, “Son yıllarda depremlerden sonra ülkemizde iki tavır ortaya çıkıyor. Devletin tavrı, muhalefetin tavrı… Devletin tavrı son 17 yılda birçok depremde milletle dayanışma içinde. Muhalefet ise deprem üzerinden siyaset yapıyor. ‘Millet ittifakı’nın bileşenleri de medyasıyla, STK’larıyla başka bir algı oluşturuyor. Kılıçdaroğlu ‘Deprem vergileri nereye harcandı?’ dedi. Bu tavrı sormak isterim. Devletin 1999 öncesi tavrıyla bugünkü tavrını değerlendirebilir misiniz?” diye soruyor.

Ve “Muhalefet deprem üzerinden siyaset yapıyor. ‘Millet ittifakı’ başka bir algı oluşturuyor” diye peşinen muhalefeti suçlayan “siyasi yandaşlık” ve “tarafgirlik” akan tuhaf soru, “iktidara ilişik gazeteciğin” son bir garabeti olarak kayıtlara geçiyor.

 

“Artık tek tek kendimizi sorgulamalıyız”

Deprem tartışmalarında bir ilginç tartışma da konunun uzmanlarının depreme tedbir çağrılarını “fırsat devşirme” ve “istismar” ve “karalama kampanyası” eleştiren Cumhurbaşkanı’nın “Depremi durdurma şansınız var mı? Böyle bir imkân zaten söz konusu değil. Bunu dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ülkenin yapması mümkün değil” ifadesiydi. 

Doğrusu, kimsenin “depremi durdurma şansı” yoktu; ama “deprem yıkımına tedbir” mümkündü. Japonya’da olduğu gibi dünyanın birçok ülkesinde sağlam binalarla, güçlü altyapıyla deprem tahribatını aza indiren önlemlerin imkânı vardı. Kamuoyunda sorulan ve Meclis’te verilen önergelerin maksadı da bu idi. Ve bu önergeler AKP ve ortağı tarafından reddedilmişti…

Oysa Cumhurbaşkanı, Başbakan olarak 7 Kasım 2010’da Elazığ’da “Afetlerin önüne elbette geçilemez, ama tahribatın, can ve mal kaybının önüne elbette geçilebilir” demişti. Ve 11 Kasım 2011’da 1903’ten 99 Marmara depreminde verilen can kaybı rakamlarını sıralayarak, “yaşanan onca felâketi unutup, hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Sadece müteahhitleri, denetim kuruluşlarını, yerel yönetimleri değil, artık tek tek kendimizi de sorgulamak durumundayız” diye konuşmuştu.

Hangisi doğru?

“Kırılan fay değil, ar damarı”

“Yeraltında fay kırıklarından önce bağışlayın söylemek zorundayım, kırılan ar damarlarıdır. Malzemeden çalmanın arkasında ahlak hırsızlığı, demokrasiden çalmak, hukuk kapkaççılığı, siyaset yankesiciliği ve kamu yönetimi kalpazanlığı yatmaktadır. Bu olay, kamu otoritesinin devlet imkânlarını nasıl kullandığını bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur. Olay kader diye geçiştirilemez. (…) Sorun, sadece inşaat malzemesi çalmaya indirgenemez. Depremlerden sonra ortaya çıkan felaketler aslında geçmişten bugüne miras kalmış bir yönetim sorununun sonucudur. İnşaatlarda zemin etüdü, malzeme ve kontrol eksikliği varsa netice bu olur.” 

Başbakan R. Tayyip Erdoğan,

(Hürriyet, 6.5 2003, Bingöl depremi sonrası)

Okunma Sayısı: 2648
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • erhan

    1.2.2020 14:36:29

    yakın tarihte, bu dönemde okumamış insanın oyu okumuş insanın oyundan çok daha kıymetlidir diyen "proflar" vardı! bu söylemin asıl sebebi, "depremi öneleme durdurma imkanımız varmı? diye algı operasyonu ile yönlendirilebilecek halk oluşturmaktı, plan aynen işliyor... kim bu millete, mazlum ve masumlara zulm ediyorsa corona virüsü ile tanışsın, Amin

  • HÜSEYİN İLHAN

    1.2.2020 09:51:01

    Hayırlı sabahlar.Son paragraftaki sözleri sarfeden baştan peşin peşin kendini tarif etmiş.Millet olarak biz resmen uyumuşuz ve de uyutulmuşuz. BURSA'da 24 okul binasının yıkım kararı alındı,DİYE MAHALLİ BASINDA BUGÜN HABER VAR. SORUYORUM BU ÇÜRÜK VEYA ÇÜRÜMÜŞ BİNALARDA EVLATLARIMIZI OKUTMAK hangi akıl ve mantığa sığar. Bu ve bunun gibi milyonlarca çürük binalar varken böyle HARAMSARAYLAR YAPTIRTMAK,KANAL İSTANBUL diyerek kaynak israfı yapmak hangi akıl,mantık ve millet sevgisi ile açıklanır. Kısaca AKPMHP aynı 15 TEMMUUZ'un iç yüzünün öğrenilmesini reddettikleri gibi DEPREM ARAŞTIRMASINI DA reddederek SUÇ ÜSTÜ YAKJALANMIŞLARDIIIR. İnşaallah TBMM en kısa zamanda her iki araştırmayı yapacak ve ülkeye ,millete ihanet eden zelil ve rezilleri açıklayacaktır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı