"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Conkbayırı’nda gün batarken

Durmuş Ali İnci
30 Eylül 2021, Perşembe
İki torunum Onur ve Emir’le Çanakkale Gelibolu Yarımadası’nda bütün savaş alanlarını gezmiştik.

Kabatepe Tanıtım Merkezi’ndeki 55 dakikalık simülasyon gösterilerini seyrederken, sallanan gemiler üstünde, birden patlayan top güllelerinin dehşetli gurültüleri arasında irkildik. Sanki savaşın içinde gibi heyecanlandık. O heyecan ve duygularla Kocaçimen Tepeye doğru kıvrılarak yükseldik. Tarihe şan vermiş, külliyen şehit düşmüş 57. Alay’ımızın Saka Ali’sini, Kınalı Hasan’larını, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un deyişiýle ‘Bedrin arslanları anacak bu kadar şanlı idi’ sözlerini o kahramanlara bağırarak şehitliği ziyaret ettik. 

Mezar taşlarında tanıdık hemşehri aradık. Birlikte duygulanıp ağladık. Ancak asker adam ağlamazdı. Haydi sıkın dişlerinizi yürüyün şu Korku Deresi’ne doğru deyip koşarak indik Mehmet Çavuş Abidesinin yanına. Oradaki kahramanlık destanını anlatırken kaçan düşmanın aşağıdan lağım kazarak patlayıcı yerleştirip ateşleyerek, toprak ve kaya parçaları ile Mehmetçiğin parçalanmış cesetlerinin metrelerce yükseğe fırlayıp iki yamaca savrulup yağmur gibi sağnak sağnak düşüşünü anlatırken hıçkırıklara boğulduk. Zalim İngilizlere binler nefret ve beddualar ettik. Aldatıp ta uzaklardan, Avusturalya ve Yeni Zelanda’dan getirip buradan Arıburnu Yarları önünde çıkartma yaparak Mehmetçikle çarpıştırıp gençliğine doyamadan ölüp giden genç fidanlar için üzüldük. Bizleri vahşi insan eti yiyen yamyamlar gibi anlatmışlardı. İki aylık eğlence gibi geçen gemi yolculuğundan sonra Mehmetçiğin top gülleleri, tüfek sesleri, hele süngü takıp ateş eden düşmana aldırmadan birer ateş parçası gibi parlayan gözleri, Allah Allah nidalarıyla top, tüfek sesleri arasında kulakları yırtan, gözleri karartan, düşmanını korkudan çatlatan sözleri karşısında savaşın ne demek olduğunu anlamışlardı. Ancak gitmek gelmekten daha zordu.

Sonra dürbünleri boyunlarında çalılıklar arasından toprak yolun tozu arasında Arıburnu Yarlarının üstüne vardık. Bir koca ANZAC Tugayı bu daracık alana inmiş, sağdaki Korku Deresinden, diğer bir kısmı da soldaki Çaltı Deresi yamaçlarından 57. Alay siperlerine doğru çalılıkların arasından ilerliyordu. Bizim iki kahraman dürbünleri ile gözleyip savaşı hayalen yaşamışlardı. Çok üzgündük. Ne istemişlerdi bu gencecik liseli, tıbbiyeli gençlerimizden? Tomurcuk gül gibi makineli tüfekle biçilen, kanlar içinde şehadet şerbetini içen bu gencecik çocuklarımızdan binlerce kilometre uzaktan gelip ne istemişlerdi? Yazık değil miydi şehid düşmüş genç akıl ve ilim dolu bu fidanlara. Artık yerimizde duramaz olmuştuk. Hayaline bile kurşun sıkacak kadar öfkelenmistik. Bu gençleri biraz bu sıkıntılı havadan uzaklaştırmalıydım.

1980’li yılların başıydı. Nam-ı diğer Netekim Paşa’nın (Kenan Evren) 12 Eylül Darbesinden bir gün sonra Çanakkale Eğitim Enstitüsü’nde göreve başlamıştım. O yıllarda kimse bu savaş alanlarını gezmezdi. Biz birkaç öğrencimle beraber bisikletle 120 km. yolu dolaşıvermiştik. Seddülbahir Köyünde savaş zamanında çocuk olan Hüseyin Ersavaş isimli bir ağabeyle tanışmıştık. Ertuğrul Koyunda Yahya Çavuş Şehitliği’nin sağ alt tarafında bir ahlat ağacının gölgesinde bize Arıburnu Yarlarında geçen bir hikâye anlatmıştı. O zaman çok gülmüştük, gülmekten gözlerimiz yaşarmıştı. Birden aklıma o hikaye geliverdi. Şu gençlere de anlatayım, onlar da gülsünler istedim. Gerçek ya da sonradan söylenmiş olabilir. Ancak burada anlatmakta bir sakınca görmemiştim. Biz mesleğe ilkokul öğretmeni olarak başlamıştık. Çocuk psikolojisi bizim en önemli derslerimizdendi. Nihayet anlatmaya başladım.

 Anzac Tugayı tam Arıburnu Yarları önüne çıktıklarında Türk Subayı Mehmetçiklerden  birini çağırarak,

“Şu çalılıklar arasından git yarların arkasında düşmanı gözetle. Dikkat et, yukarıya çıkmış olabilirler” der.

Mehmetçik bu emir üzerine koltuğunun altında sakladığı o gün dağıtılan, ancak giymeye fırsat bulamadığı bir bohça içindeki yeni elbiselerini giymek için çalıların arasında soyunmaya başlamıştı. Çırılçıplak soyunduğu bir anda çalılar arasında ilerlemekte olan, elinde hafif makinalı tüfekle düşman askeri çıkıvermişti. Düşman onu çıplak görünce şaşkına dönmüştü. Onun şaşkınlığını gören Mehmetçik birden üzerine atlayarak yere indirmişti. Düşman bağırmaya, yakındaki arkadaşlarına sesini duyurmaya çalışıyordu. Mehmetçik ağzını kapatsa da sesini kesememişti. Günlerdir giydiği, az önce ayağından çıkardığı kokmuş çoraplar gözüne ilişmişti. Birden çorapları kaptığı gibi düşman askerinin ağzına tıkmıştı. Düşman susmuş sakinleşmiş belki de bayılmıştı. Yeni kıyafetlerini bir çırpıda giyen Mehmetçik düşman askerinin silahını alıp sürükleyerek kimseye görünmeden siperlere kadar gelmişti. Komutanına düşman askerini esir olarak teslim edip düşmanın ilerleyişini de haber verip hızla cenge katılmıştı. Komutan düşman askerine sormuş,

 “Elinde silahın varken silahsız Mehmetçi’ğe nasıl esir düştün?

“Türk askeri hile yaptı. Zehirli gaz kullanıp beni bayılttı.”

Komutan şaşırmıştı. Düşmanın hiçbir kural tanımadığı bu ölüm kalım savaşında zehirli gaz çok önemli idi. Derhal Mehmetçiği çağırtır.

“Evladım! Bak bu askeri zehirli gaz kullanarak bayıltmışsın. Hiçbir kural tanımayan düşmana karşı zehirli gaz kullanabiliriz. Hemen nereden bulduğunu söyle!”

“Komutanım ben zehirli gaz falan kullanmadım. Çok bağırıyordu. Bir türlü susturamamıştım. Ayağımdan çıkardığım kokmuş çorapları ağzına tıkınca susuverdi!”

Bizim gençler Onur ve Emir kahkahayla güldüler. Biran için savaşın dehşetinden uzaklaşmışlardı. Hikâyeyi anne babalarına biran önce anlatabilmek için koşarak gitmişlerdi.

Okunma Sayısı: 1225
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı