Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zariyat / 56)

Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum. (57)

Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir. (58)

Din Hazreti Muhammed (asm) ile kemale erdi, en büyük ve değerli olan hidayet nimeti onunla (asm) tamamlandı. Bütün peygamberlere bildirilen İlâhî hakikatin özü ve esası O’nunla (asm) kemal bulan dindedir. O (asm) bütün peygamberlerin medh edilen en güzel özelliklerinin tamamına sahiptir. Allah’ın, kitabında mü’minlere sahip olmalarını emr ettiği bütün güzel vasıf ve üstün sıfatların tamamı kemal mertebede Resulullah Efendimizde (asm) cem’ edilmişti (68/4). O (asm) bütün varlıklar içinden seçilmiş ve bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir; Bundan dolayı Eşref-i Mahlûktur, Muhammed Mustafa’dır (asm), Ahmed-i Muhtar’dır (asm); seçkindir ve seçilmiştir,

(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. (21-Enbiya / 107)

(Yukarıdaki âyette Hazreti Peygamberin (asm) “âlemlere rahmet olarak gönderildiği” beyan edilmiş, aşağıdaki âyet mealinde ise, Peygambere (asm) vahy edilen Kur’ân-ı Hakîm yine “rahmet olarak” aynı tabirle anılmıştır: Âlemlere Rahmet olan Peygambere, Âlemlerin Rabbinden bir başka rahmet: Kur’ân. İki rahmet: Kur’ân ve Peygamber… Sen, bu kitabın sana verileceğini ummuyordun. Ancak o, Rabbinden bir rahmet olarak sana verildi. Öyle ise kâfirlere sakın arka çıkma. (28-Kasas / 86)

Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah´a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir. (33-Ahzab / 21)

Hüsn-ü sîret ve cemal-i suret ile mümtaz bir zâtı görüyoruz ki; elinde mu’ciznüma bir kitab, lisanında hakaik-aşina bir hitab, bütün benî-Âdeme, belki cin ve inse ve meleğe, belki bütün mevcudata karşı bir hutbe-i ezeliyeyi tebliğ ediyor. Sırr-ı hilkat-i âlem olan muamma-i acibanesini hall ve şerh edip ve sırr-ı kâinat olan tılsım-ı muğlakını fetih ve keşfederek, … (Sözler/19. Söz, 3. Reşha)

İşte, o zat, bir saadet-i ebediyenin muhbiri, müjdecisi, bir rahmet-i bînihâyenin kâşifi ve ilâncısı ve saltanat-ı Rububiyetin mehâsininin dellâlı, seyircisi ve künûz-u esmâ-i İlâhiyenin keşşâfı, göstericisi olduğundan, böyle baksan-yani ubûdiyeti cihetiyle-onu bir misal-i muhabbet, bir timsal-i rahmet, bir şeref-i insaniyet, en nuranî bir semere-i şecere-i hilkat göreceksin. Şöyle baksan—yani risaleti cihetiyle—bir burhan-ı hak, bir sirac-ı hakikat, bir şems-i hidayet, bir vesile-i saadet görürsün. (Sözler/19. Söz, 6. Reşha)

Neden?..

Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır. (68-Kalem / 3)

Çünkü,

Sen elbette yüce bir ahlâk (yaratılış) üzeresin. (68-Kalem / 4)

Öylesine yüksek bir ahlâk ki… Peygamber Efendimizin (asm) yüksek ahlâkını Cenab-ı Allah kitabında Kendisi medh ediyor. Önceki kitaplarda vasıfları sıralanmış, önceki bütün kitapları doğrulayan, risaleti ve tebliğ ettiği hakikatler kendi asrını ve sonraki bütün zamanları, mekânları ve insaniyetin bütün tabakalarını kuşatıp ihata ediyor.

Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler. (34-Sebe / 28)

Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab´ı ve hikmeti talim edip bilemiyeceklerinizi size öğreten bir Resûl gönderdik. (2-Bakara / 151)

“(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah´ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (3-Al-i İmran / 31)

Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir dâvetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik. (33-Ahzap / 45-46)