9 Mayıs, 1985 yılından bu yana “Avrupa Günü” olarak kutlanıyor. Ansiklopedik bilgilere göre 9 Mayıs 1950 tarihinde Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman, Avrupa’da barışın kalıcı şekilde kurulması ve organize bir Avrupa kurmak gayesiyle bir kanun teklifi açıklamış.
“Schuman Bildirisi” olarak da bilinen bu tasarı, günümüzde Avrupa Birliği olarak kabul ettiğimiz kurumun yapı taşı olarak kabul edilir. 1985 yılında Milan’da yapılan Zirve sonrasında 9 Mayıs’ın “Avrupa Günü” olarak kutlanılması kararı alınmış ve her yıl kutlama yapılır hale gelmiş.
Yıllardan beri AB üyesi olmak için gayret sarfeden Türkiye’nin bu günü hatırlamaması mümkün değil.
Gerçi idarecilerimiz normal günlerde “AB üyesi olmak şart değil, onlar bize muhtaç” tavrı sergiliyor, ama böyle günlerde yayınladıkları mesajlarla Türkiye’nin kalıcı menfaatinin AB üyeliğinde olduğunu da ifade ediyorlar.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 9 Mayıs Avrupa Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda, “Türkiye şimdiye kadar, Avrupa’nın güvenliği adına türlü fedakârlıklar yapmış, kıt’adaki istikrar ve refah ortamına önemli katkı sağlamıştır, ancak Türkiye’nin Avrupa’ya yapacağı esas katkı, AB’ye tam üyeliği ile mümkün olacaktır” ifadelerine yer vermiş.
Çavuşoğlu ayrıca, Türkiye’nin stratejik hedef olarak belirlediği AB tam üyelik sürecine bağlılığını koruduğunun altını çizerek, “AB, ülkemize ve AB’ye katacağımız değerlere geniş bir perspektiften bakmalı ve buna uygun karşılık vermelidir” değerlendirmesinde de bulunmuş. (AA, 9 Mayıs 2019)
Türkiye’yi idare edenler sadece AB gününde değil de her gün bu anlayışta olup uygun politikalar uygulansa ülkemizin AB üyeliği önündeki engeller kalkmaz mıydı?
İktisadî Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu da AB günü vesilesiyle yaptığı açıklamada “2004 öncesinde olduğu gibi AB kriterlerini yerine getirmeye yönelik reformları tekrar başlatalım. Ev ödevimizi yapalım ve AB ile yakınlaşma sürecini hızlandıralım” demiş.
İKV Başkanı Zeytinoğlu’nun tesbitleri şöyle: “Türkiye olarak bizlere düşen de AB üyelik hedefimize ulaşmak için gerekli adımları atmaktır. Tıpkı AB katılım müzakerelerimizin başlatılma kararının alındığı 2004 öncesinde olduğu gibi AB kriterlerini yerine getirmeye yönelik reformları tekrar başlatalım. Ev ödevimizi yapalım ve AB ile yakınlaşma sürecini hızlandıralım. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu birçok sorunun çözümünü yine AB modelinde bulabiliriz. Nasıl daha önce yaptıysak bugün de AB sürecini canlandırmak elimizde. Avrupa’daki, Türkiye karşıtı çevreleri sevindirmeyelim. AB gündemini tekrar canlandıralım.” (www.ikv.org.tr, 9 Mayıs 2019)
AB kriterlerine uygun reformları yapmak Türkiye’nin ve milletimizin menfaatineyse bunu yapmaktan niçin kaçınalım? Sabah akşam AB idarecilerini ya da önümüze çıkarılan engelleri saymakla bir yere varamayız ki.
Biz, bize düşen görevleri yapalım ve Avrupa’nın da görevini yapması için diplomatik yolları aşındıralım.
Aksi durum hem AB’deki hem de dünyadaki Türkiye muhaliflerini sevindirir. Düşmanları sevindirmek yerine dostlarımızı sevindirelim ve bundan önce yaptığımız gibi AB üyelik sürecini canlandıralım. Hakikaten Türkiye’nin menfaati burada.
AB günü vesilesiyle Türkiye ve dünya gerçeklerinin bir defa daha hatırlanmış olması isabetlidir. İnşallah engeller aşılır ve Türkiye hak ettiği yere gelir.