Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi (AİÇÜ) Kültür ve Kongre Merkezi Osmanlı Konferans Salonu’nda düzenlenen “Adalet, Ombudsmanlık ve Üniversiteler” konulu konferansta yaptığı konuşmada, hak, hukuk ve adalet hatırlatması yapmış.
“Türkiye dünyanın artık cazibe merkezi ve gözbebeği” diyen Malkoç, şöyle demiş: “İnsanın yeryüzünde tek gayesi adaleti temin etmektir. Dünyadaki bütün ideolojiler, rejimler, sistemler, düşünce akımları, dinler adaleti tesis etmeyi kendilerine seçmişlerdir.
Bizim yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de çok zikredilen kavramlar var. Bunların başında adalet ve nizam geliyor. Dünyada insanın varlık sebebi adaleti tesis etmek. İnsanın adaleti tesis etmesi tek başına mümkün değil tabiî. Ama insanın kendi hâkimiyet alanı var. Burada o dengeyi kurabilmesi lâzım.”
Malkoç, konuşmasında şunları da söylemiş: “Kendi imanımız, inancımız ve alın terimizle var olduk.
İnşallah bu zorlukları aşacağız. Ama bu zorlukları aşarken adalet(li) ve bilimsel çalışacağız. Bunu yapmak zorundayız. Osmanlı bu coğrafyada 600 yıl boyunca insanları bir arada tuttu. Bugün Yunanlı halen Yunanca konuşuyorsa, hâlâ Ortodoks ise bunu Osmanlı’nın adaletine borçlu. İşte o Osmanlı’yı emperyalist güçler Osmanlı’yı yıktılar, yendiler, parçaladılar ve öldürdüler. Ama o Osmanlı Devleti ölürken bir yavru aslan doğurdu. O yavrunun adı Türkiye Cumhuriyeti devletidir. O yavru büyüdü, gelişti, çevresine bakmaya başladı. Tıpkı babası, dedesi gibi aslan olmaya başladı. İşte onun aslan olmasından hoşlanmayanlar ona yeni oyunlar kurmaya başladı. Adaletten ayrılmadığımız, aklı ve bilimi rehber edindiğimiz müddetçe bu topraklar kim hangi hesabı yaparsa yapsın onların hiçbir hesabı tutmayacak Allah’ın izniyle.” (AA, 17 Nisan 2019)
Hemen ifade edelim ki milletin idarecilerden beklediği sadece ‘doğru ve güzel tesbitler yapmak’ değil. Bunlara ilâveten ve daha önemlisi doğru ve güzel icraatlar yapmak gerekir. Türkiye’nin ve tabiî ki dünyanın adalete ve adil idarecilere ihtiyacı vardır. Ülkemiz bu noktada çok sıkıntılıdır. Darbelerden ‘süreç’lere pek çok adaletsizliklere imza atılmıştır. Tamamına itiraz etmek ve her zaman adaleti talep etmek gerekir. Maalesef, bu talebi dile getirenlerin kınandığı bir atmosferle de karşı karşıyayız.
Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç’un ‘İnsanın yeryüzünde tek gayesi adaleti temin etmektir’ tesbiti önemlidir. Milletin arzusu bu tesbitlerin, bu beyanların icra safhasında yer bulmasıdır.
Çok tartışılan konulardan biri de ‘dış düşman’ meselesidir. Hemen her gün dış düşmanlarca Türkiye’ye tuzak kurulduğu ileri sürülüyor. Doğrudur ve mümkündür. Ancak bütün bu tuzaklara ancak adaletle karşılık verilebileceği de ayrı bir tesbittir. Nitekim Malkoç da, “Adaletten ayrılmadığımız, aklı ve bilimi rehber edindiğimiz müddetçe bu topraklar kim hangi hesabı yaparsa yapsın onların hiçbir hesabı tutmayacak” demiştir.
Madem işin aslı ve esası adalettir, o halde devam eden adaletsizliklere karşı tepkisiz ve sessiz kalınabilir mi? Türkiye’yi idare edenler her fırsatta adalet çağrısı yapıyor, ama sıra bu çağrıları uygulamaya geldiğinde sözlerini unutuyorlar. Bu tesbitlerin, bu beyanların dile getirildiği gün, bir iktidar mensubu vekil, yargılanmadan memurluktan atılanların, yani KHK’lılara ‘seçme hakkı’ dahi verilmemesi gerektiğini ileri sürdü.
Bu çelişkilerle Türkiye bir yere varabilir mi? Adalet olmadan yol alamayacağımıza göre dört elle adalet sistemini düzeltmeye çalışalım. Kesin bilgi budur, yayalım...