Geçici dünya hayatında ‘dünyada kalacak şeyler’e kıymet vermek akıl kârı değil, ama maalesef dünyanın aldatıcı yüzü insanları cezbediyor.

Yeri gelmişken Bediüzzaman Hazretleri’nin şu sözünü hatırlayalım: “Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.” (Mesnevî-i Nuriye, Habbe, s. 143-144)

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kayseri’de kendi adını taşıyan Abdullah Gül Üniversitesi (AGÜ) Mezuniyet Töreni’nde yaptığı konuşmada gençlere önemli tavsiyelerde bulunmuş ve “Birinci önceliğiniz iyi insan olmak (...) olduğunu asla unutmayın” demiş.

Bir ülkeye yapılacak en önemli yatırımın, eğitime yapılacak yatırım olduğunu hatırlatan Gül, “Çünkü eğitime yapılan yatırım, insanımızın donanımını arttırıyor. Gelecek nesilleri çok daha kalifiye hale getiriyoruz” demiş. 

11. Cumhurbaşkanı Gül’ün tavsiyeleri şöyle: “Mezun oldunuz artık. Bugün aileleriniz için de gurur kaynağı. Onun için önce size şunu söylemek isterim, iyi insan olmak birinci şart, birinci konu, birinci husus bu. Muhakkak iyi insan olun. İyi insan olmak için dürüst olmak, emin olmak, güvenilir olmak gerekir. İyi insan olmak için kişilikli olmak, tutarlı olmak, karakterli olmak gerekir. Karakter her şeyin başı. Ne olursanız olun, eğer sağlam bir karakter sahibi olarak ortaya çıkmazsanız doğrusu değeriniz önemsizdir. O yüzden birinci önceliğiniz iyi insan olmak. Ailenize, arkadaşlarınıza, ülkenize, milletinize ve bütün insanlığa karşı sorumluluğunuz olduğunu asla unutmayın.” (AA, 18 Temmuz 2020)    

Mezunlara ve ailelerine hitap eden Gül, yeni tip koronavirüs salgını konusunda da değerlendirmeler yapıp şöyle demiş: “Bu hastalık hayatımızı değiştirdi. Dünyanın kimyasını bozdu. Hepimizin kimyasını bozdu. Annelerimiz, babalarımız, çocuklarımız, torunlarımız ile bir araya gelemez hale geldik, ama bütün bunlara rağmen hayatın da devam ettiğini gördük.  Dolayısıyla bu bize şunu gösterdi ki hayat devam edecek, iş dünyası devam edecek, ama başka şekilde devam edecek. Artık birçok iş yeri, birçok firma şunu öğrendi ki 100 kişi ile yaptığı işi 80 kişi ile yapabilirmiş. Evden birçok işler yapılabildi. Aksamadan hayat devam etti. Büyük istihdam meseleleri ortaya çıkacak. Yeni işe girerken aranan vasıflar çok daha farklı olacak.” 

“Yeni işe girerken aranan vasıflar çok daha farklı olacak” tesbiti önümüzdeki yıllarda yaşanacak gelişmelerden haber vermiş oluyor. Gide gide ‘aranacak vasıflar’ arasında ‘iyi insan’ olmak da yer alabilir.

Tabiî ki burada mesele gelip eğitimde düğümleniyor. “İyi insan olmak birinci şart, birinci konu, birinci husus” olduğuna göre mevcut eğitim sistemimiz çocuklarımıza bu hasletleri verebilecek durumda mı? Eğitim konusundaki hedeflere ulaşamadığımızı Türkiye’yi idare edenler de her daim ifade ettiğine göre bu mesele ülkemizin öncelikli meselesi olması icap etmez mi? Hem ‘başarılı olmadık’ diyoruz, hem de başarılı olmak için gerekli olan şartları yerine getirmiyoruz. Bu çok büyük bir çelişki değil mi?

Kendimizi kandırmaktan başka bir işe yaramayan boş övünmeleri bir yana bırakıp, “iyi insan” yetiştirebilecek bir eğitim sistemini hayata geçirmek mecburiyetindeyiz. Dürüst ve güvenilir olmak beraberinde ‘liyakat’ı da getirmez mi? Ehliyet ve liyakata değer vermeyen bir sistemle ‘iyi insan’ yetiştirmek mümkün olur mu?