Ülkemizde ve dünyada devam eden israf alışkanlığı bir şekilde dizginlenebilse pek çok yaraya merhem sürmek mümkün olacak. Ne var ki israfı önleyecek etkili bir adım atılmış değil.
Türkiye’nin kalbi mesabesindeki İstanbul’daki restoranlarda meydana gelen gıda atıklarının tesbiti için yapılan araştırmanın neticesi vahim durumu ortaya çıkarmış. Araştırmanın sonuçlarına göre sebzelerin yüzde 68’i ‘atık’ oluyormuş. Bu listeyi etler ve ekmek grubu, dondurulmuş gıdalar, kahvaltılık ürünler ve mezeler takip etmiş.
Araştırmayı yapan uzman şöyle diyor: “Sebzelerin en çok atık olduğunu düşündüğümüzde Türkiye’de her yıl 49 milyon ton sebze ve meyve üretiliyor. Bu üretime bakıldığında ise meyve ve sebzelerin yalnızca yüzde 52’si sadece tüketicilere ulaşabiliyor. Kalan kısım ise gıda tedarik zincirinde kötü şartlara maruz kalması sebebiyle yaklaşık yüzde 25 ila yüzde 40 arasında bir israfa uğradığı tahmin ediliyor.”
Gıda atıklarının küresel bir problem olarak her geçen gün artmaya devam ettiğine dikkat çeken İstanbul Gelişim Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü’nden Arş. Gör. Emel Çirişoğlu, “Dünyada üretilen gıdaların üçte 1’i daha tüketiciye ulaşmadan israf oluyor. Kişi başı gıda atığının 100 kilogramlara kadar ulaşması anlamına geliyor” demiş. (T24.com.tr)
Abdest alırken dahi israf etmemek emredilmişken bu nispette bir gıda israfını ne ile izah edebiliriz? Başta gıda olmak üzere her sahada yaşanan israfın nasıl önlenebileceği hususunda çalışma yapmak büyük önem arz eder. Sadece yaşanan israfa dikkat çekmek israfı önlemediğine göre bu yönde atılacak adımların desteklenmesi şart.
İşletmelerin atık eğitimi almaları gerektiğine dikkat çeken Çirişoğlu, “Bu aşamalar gerçekleşmediği takdirde atıkların değerlendirilmesi için hayvan barınaklarına yönlendirilmesi, komposto üretimine yönlendirilmesi veya gıda bankalarına yönlendirilmesi söz konusu. Kamu kurum ve kuruluşlarının aradaki koordinasyonu sağlamak için çalışmalar yapmaları gerekiyor. Bu koordinasyon sağlandığında hem atıklar kaynağında azaltılmış hem de azaltılamıyorsa bile en azından son kullanma tarihi yaklaşmış ürünler veya hiç el değmemiş ürünlerin gıda bankalarına yönlendirilmesi veya müşterilerin tabaklarında kalan atıkların hayvan barınaklarına iletilmesi ya da tabiî gübre elde edebilmek için komposto üretimine yönlendirilmesi söz konusu olabilir.
Böylece mutfaktan çıkan her atığın çöpe gitmeden tekrar mutfağa kazandırılmasıyla sürdürülebilir bir üretim anlayışı benimsenmiş olacaktır” diye konuşmuş.
Bu israfa can dayanacağına göre israfı önleyecek pratik çalışmalar yapmak için hemen harekete geçmek gerekir.
Bu konuyu tartışmak için tarafları bir masa etrafından toplamak ilk adım olsa gerek. Hem üreticiler hem de bunları vatandaşa ulaştıranlar bir araya gelip nerede aksaklık yaşanıyorsa orayı tedavi edebilirler.
“Akıl akıldan üstün” olduğuna göre konuşarak, tartışarak ve iyi niyetle çareler arayarak bu israf batağını kurutabiliriz. Bu konudaki ilk adımı sivil toplum kuruluşları atarsa çok daha faydalı olur diye düşünüyoruz. Haydi, büyük bir kampanya başlatalım ve israf batağını birlikte kurutalım...