Bazıları istemese de hak, hukuk ve adalet hatırlatmasına devam etmek icap ediyor.
Çünkü bu, hem milletin hem de devletin menfaatinde olan bir yol. Adalet terazisi ne kadar hassas tartarsa tartışmalar o nispette azalır ve millet olarak huzura kavuşabiliriz.
İki yüksek mahkeme arasında patlak veren ‘yetki’ tartışması, beraberinde yeni kavramların gündeme taşınmasına da yol açtı. Bazı idareciler ‘milli hukuk’ deyimini kullandı ve bu durum “bize göre demokrasi, bize göre adalet’ anlayışını hatırlattı. Oysa bazı değer ve kavramlar vardır ki bunların ‘bize göre’si olmaz. “Demokrasi”nin bize göre ya da başkasına göresi olabilir mi?
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden anayasa hukukçusu Dr. Volkan Aslan hem bu mesele hem sivil anayasa tartışmalarını yorumlamış ve hayati sorular da sormuş. Dr. Volkan Aslan’ın değerlendirmelerinin bir kısmı şöyle:
“Bizim milli çıkarımız anayasayı uygulamak, bizim milli çıkarımız bir hukuk devleti olmak. Eğer biz bir hukuk devleti olur, anayasayı kanunları uygularsak, evrensel hukuk ilkelerine bağlı kalırsak bir insan olarak belki de ülkemize hukukçu olarak yapabileceğimiz en büyük faydayı sağlamış oluruz. (...)
“Yıllardır hukuk fakültesinde çalışıyorum. Yargı organı ile alakalı böyle bir nitelendirme [milli yargı nitelemesi] görmedim ben. Veya neoliberal yargı vesaire. Yargı organı hukuka uygun davranıp kararlar verir. Hukuka aykırı davranıp kararlar verebilir. Milli olup olmama bu açıdan pek benim anladığım bir şey değil açıkçası. (...) Milli yargı milli olmayan yargı ayrımı yapılamaz. (...)
“Şimdi biz son yıllarda maalesef uzun zamanların yılların kazanımlarında geri geri gidiyoruz. Ve bu hak ve özgürlükler açısından kabul edilebilir bir durum değil, iyi bir şey de değil. Bakın bugün yaşadığımız ekonomik, sosyolojik diğer sorunlara bakın. Bunların hepsinin temelinde maalesef son yıllarda hukuki olarak geriye gidişimiz temel hak ve özgürlüklerle alakalı geriye gidişimiz.
“Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana baktığımız zaman günümüz standartlar açısından böyle çoğulcu, katılımcı, herkesin görüşünü dikkate alan sivil nitelikte bir anayasa yapım süreci yaşayamadık. Dolayısıyla evet, gerçekten de keşke hem siyasetçilerimiz, hukukçularımız ve toplumun büyük kesimi bu konuda bir uzlaşıya varsa ve tırnak içerisinde “sivil” bir anayasa yapsa.
[Defalarca değişti 82 anayasası, hiç mi sivilleşmedi?] Bu değişikliklerin çoğu olumlu yönde oldu ama 82 anayasasının dışında 1980-83 arasında Türkiye’de yapılan bir yığın kanun var, bu kanunlar askeri darbe izlerini taşıyor. Biz neden bu kanunları değiştirmiyoruz? 12 Eylül sadece anayasasıyla mı var şu an? Hayır. 12 Eylül döneminde yapılan onlarca kanun var. Bunlar arasında siyasi partiler kanunları var, seçim kanunları var, yükseköğretime ilişkin düzenlemeler var. Hayatımızın birçok alanını etkileyen kanunlar var. Bu kanunları niye yenilemiyoruz? (www.indyturk.com, 26 Kasım 2023)
Gerçekten de 12 Eylül 1980 darbe anayasası değiştirmeyi konuştuğumuz kadar yine darbecilerden kalan bunca kanunu değiştirmeyi niçin tartışmayız? Daha doğrusu değiştirilmesi çok daha kolay olan bu ‘kötü kanunlar’ı niçin değiştirmeyiz? İktidar esas bu soruya cevap vermeli değil mi?