Geçmişte de bu imtihanın sorularının önceden çalındığı ya da belli kişilere verildiği hep söylendi, tartışıldı. Geçen hafta (31 Temmuz 2022, Pazar) yapılan KPSS imtihanında sorulan bazı soruların daha önce bir yayınevinin ‘deneme imtihanında’ sorulduğu ortaya çıktı. Bu bilgilerin duyulması üzerine ÖSYM iddiaları yalanladı. Aradan bir kaç saat geçince cumhurbaşkanının konunun araştırılması için Devlet Denetleme Kurulu’nu devreye soktuğu duyuldu. Daha sonra da ÖSYM başkanının görevden alındığı ilan edildi. 

Tabii ki bu hadiseler yaşanırken iktidar zarar görmesin diye düşünen büyük bir taraftar kitlesi iddiaları yalanlama ciheti gitti. Fakat bazı soruların tamamen aynı olarak önceden bir deneme imtihanında sorulduğunu inkâr etmek mümkün değildi. Neticede iktidar daha fazla zarar görmemek için ÖSYM başkanını azletmiş oldu.

Haliyle KPSS imtihanı da tartışmalı hale geldi. Bu imtihan iptal edilse de edilmese de işin içinde ehliyetsizlik ve liyakatsizlik olduğu inkâr edilemez. Aynı zamanda yapılan diğer imtihanlar da töhmet altında kalmış oluyor. 

KPSS sorularıyla ilgili yaşanan bu gelişmeler üzerine haklı olarak muhalefet partileri ve STK’lar ile imtihana giren gençler tepki gösterdi. Böyle bir ihmalin devlete ve millete büyük bir yük getirdiğini işin ehli olan bilir. 

Soruların ‘çalınması’na itiraz çok haklı ve çok yerinde bir tavır. Fakat belki ondan daha önemli olan ‘cevapların çalınmasına’ itiraz etmek olmalı. Soruların çalınması ile belli kişiler imtihanı kazanırken, ‘cevapların çalınması’ sonrasında yazılı imtihanı kazananlar da kaybetmiş oluyor. Keyfi şekilde uygulanan ‘mülakat’ın fiilen ‘cevapların çalınması’na benzetmekle haksızlık edilmiş mi olur? Düşünün ki yazılı imtihanda yüz üzerinden 99 puan alan bir genç, mülakatta düşük puan verilerek eleniyor. Bu durumda yazılı imtihanın ve bilgiyi ölçmenin bir anlamı kalıyor mu? Bu durum soruların çalınmış olmasından daha beter bir hal değil mi? 

Peki, haklı olarak ‘soruların çalınması’na itiraz eden kamuoyu; fiilen cevapların çalınması anlamına gelen haksız, hukuksuz ve keyfi mülakatlara niçin aynı ölçüde itiraz etmiyor?

Yazılı imtihanı kazandığı halde keyfi olarak mülakatla elenen bir kişi dahi olmuş olsa böyle bir sisteme itiraz etmek gerekir. Sahasında birinci olanların dahi elendiğine kamuoyu şahittir. O halde hadiseye bu pencereden bakmak ve soruların çalınması karşısında gösterilen haklı tavrın ve itirazın; cevapların çalınması anlamına gelen mülakat sistemine karşı da sergilenmesi gerekir.

Geldik yine aynı noktaya: Türkiye’nin huzura kavuşması hak, hukuk ve adaletle mümkündür vesselam.