Bir üniversitenin geçen gün düzenlenen mezuniyet töreninde konuşan genç bir mezun, “Türkiye’nin dertleri”ne dikkat çektiği için bilhassa sosyal medyada büyük ilgi görmüş ve sözlerine kulak verilmişti. Benzer şekilde çocuklara da kulak verebilsek pek çok meseleyi daha kolay halledebileceğimizi görmek durumundayız.
Çocuk Vakfı, bu yönde bir çağrı yaparak 1-3 Aralık 2021 tarihinde Ankara’da düzenlenecek olan “20. Millî Eğitim Şûrâsı” için önce “çocuk görüşü” alınmasını teklif etmiş.
Vakfın çağrısında şöyle denilmiş: “20. Millî Eğitim Şûrâsı için öngörülen 75 günlük hazırlık süresi yeterli değildir. Ortaya çıkan eğitim açığının gerçek nedenlerini ortaya koyan ‘Durum Tesbiti Raporu’ hazırlanmadan Şûrâ düzenlenmemelidir. Şûrânın, ‘Temel Eğitimde Fırsat Eşitliği’, ‘Meslekî Eğitimin İyileştirilmesi’ ve ‘Öğretmenlerin Meslekî Gelişimi’ temalar ile sınırlandırılması yerine, eğitim ve öğretimin bütün bileşenlerini kapsaması gerekirdi. Okul öncesinden üniversite giriş sistemine kadar ilgili bütün konularda ülke ölçekli çalışma grupları için çocuk, veli, ilgili sivil toplum kuruluşlarının görüşü alınarak eğitim ve öğretimin bileşenleri ve paydaşlarını kapsaması öngörülmelidir.
Şimdiye kadar gerçekleşmiş olan 19 Şûrâda olduğu gibi, 20. Şûrâda çocuk görüşünün alınamayacak olması ise derin üzüntü ve kaygı sebebidir. (...) Çocukların görüşünün alınamayacak olması Şûrâ kararlarının gerçek ihtiyacı karşılamayacak kararlar alınacağı anlamına gelecektir. (...) Ülke ölçekli çocuk görüşü alınması amacıyla çocuklarımızın katılımıyla Türkiye Çocuk Meclisi kurulmalı ve bu meclis Şûranın asıl paydaşı durumuna getirilmelidir. (...) 20. Millî Eğitim Şûrâsı’nın, Eğitim Sistemi’nin temel amaç ve hedefleri yanında; eğitim felsefesi, eğitim ve öğretim yöntemleri, öğretmen yetiştirme, müfredat, ders kitabı, eğitim ve öğretim modelleri, insan kaynağı yetiştirme anlayışı ve eğitim yönetiminin yenilenmesi konularında partiler üstü bir anlayışla gerçekleşmesini öneriyoruz.” (Çocuk Vakfı bülteni, 16 Eylül 2021)
Tecrübeli büyüklerimiz “Çocuktan al haberi” dediğine göre; eğitim konusunda da çocuklardan alacağımız mühim ‘haber’ler olmalı. Türkiye’yi idare edenler şunu hiç unutmamalı: Ne kadar çok ne kadar farklı görüşler dinlenirse o kadar faydalıdır. “Bunlar çocuk, ne anlar” şeklindeki bir düşünce temelden yanlıştır. Çocuklar her gün okulda olduklarına göre mutlaka eğitimle ilgili düşüncelerine kulak vermek icap eder. Dinleyen, araştıran, soran idareci ne zaman kaybetmiştir ki çocuklara kulak verenler kaybetsin?
Açıklamadan anlaşıldığına göre şimdiye kadar yapılan eğitim şûrâlarında çocuklara kulak verilmemiş. Eğer bu yapıldıysa büyük bir yanlış yapılmış demektir. Hem şimdinin çocukları bir bakıma dünya ile entegre olmuş, kaynaşmış ve nerede ne oluyor bilgisine sahip.
Eğitmeye çalıştığımız çocuklarımıza kulak vermeyecek olursak kaybeden biz oluruz. Bu bakımdan ‘çocukları dinle, onlara kulak ver’ çağrısı çok anlamlı ve önemlidir. Henüz vakit varken, Türkiye’yi idare edenlerin bunu ihmal etmemesini temenni ederiz.