"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dere tepe düz gittik

Faruk ÇAKIR
29 Ekim 2021, Cuma
Türkiye’yi idare edenler, kendilerini ikaz ve tenkit edenlere kızmak ve kınamak yerine; “Ne diye yola çıktık? Nereden nereye geldik?” diye sorsalar her halde daha iyi etmiş olurlar.

Şimdiki idareciler, yaklaşık 20 yıl önce yola çıktıklarında Türkiye’yi AB’ye üye yapacaklarını vaad etmişlerdi. Ayrıca ekonomik, sosyal ve siyasî onlarca, belki de yüzlerce ‘iyi’ vaadler ortaya konulmuş ve bunun neticesi olarak da iktidar olmuşlardı. 

Peki, 2021’in son aylarında geriye dönüp baktıklarında acaba ne hissediyorlar? 

Daha doğrusu hiç “Ne dedik, ne yaptık?” diye düşünüyorlar mı? Bugünkü idareciler, en sade ifadesiyle Türkiye’yi AB’ye üye yapmak istediklerini beyan etmemişler miydi? Başlangıçta bunun için gerekli  kanunî düzenlemeler yapılmadı mı? Açıklanan “AB’ye uyum paketleri”ni kim hazırladı, kim millete anlattı, kim bu sebeple rey ve destek aldı? 

Bugün için ‘kavga’ sebebi sayılan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ kararları ya da daha genel ifadesiyle Avrupa Birliği’nin talepleri o günden bilinmiyor muydu? Yıllar önce kurulan ve üyeliğin şartları da açık olan bir birliğe üye olmak için yola çıkan idareciler, bugün “Biz AB’nin bunları isteyeceğini bilemedik” diyebilir mi? Yani AİHM dün kurulmadı ki. Yıllardan beri devam eden ve alınan yüzlerce, belki binlerce karar Türkiye’nin uyması gereken kural ve kararlardı ve bu değil 20 yıl, üyeliğe niyet edilen günden itibaren biliniyordu ve bilinmeliydi. Meselâ, 2005 yılından itibaren AB ile katılım müzakereleri başlayıp da şimdiye kadar 14 fasıl müzakereye açılmamış mıydı? Ayrıca Türkiye’nin AB’ye üye olması meselesi çok önceden ‘devlet kararı’ olarak ilân edilmiş ve ona göre de işler ve işlemler yapılmıştı. Yahu, bu sebeple 2011 yılında “Avrupa Birliği Bakanlığı” kurulmamış mıydı? Bu bakanlıkta görevlendirilen siyasetçi şu an büyükelçi değil mi? İlk olarak 61. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’nde yer alan bu bakanlığın vazifesi, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği sürecine ilişkin faaliyetleri koordine etmek değil miydi? 29 Haziran 2011’de kurulan bu bakanlık 10 Temmuz 2018’de kapatıldıktan sonra aynı vazifeyi “Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Başkanlığı” yapmıyor mu?

AB’nin ya da AİHM’in ‘insan hakları’ ya da diğer konulardaki kararları ve tutumları dün de belliydi. AB ya da AİHM sanki bu kararları dün almış gibi davranmak ve “AB bize gerekmez. Bize ‘Ankara Kriterleri’ yeter” tavrı takınmak Türkiye’ye ve milletimize bir şey kazandırmaz.

Türkiye’yi idare edenler lütfen durup bir nefeslensin ve ibret almak için yola çıktıklarında ilân ettikleri vaadlere baksınlar. Şu anki durum, “Dere tepe düz gittik. Geri dönüp baktık ki bir ‘arpa boyu yol’ gittik” halinden başka ne ile izah edilebilir. Hatta ve hatta, hak, hukuk, adalet ve AB üyeliği yolunda “bir arpa boyu yol” gittiğimiz dahi şüphelidir. Çünkü son aylarda ve yıllarda bilhassa bu konularda geriye gidiş var. 

“Yok öyle değil” diyenler zahmet olmayacaksa yıllar önce açıkladıkları “2023 hedefleri”ne bir daha baksınlar...

Okunma Sayısı: 1590
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı