İktidar ya da muhalefet, seçimlerde aldığı destek nisbetinde kendisini yeniler ve bir sonraki seçime hazırlanır. Seçimlerin belli aralıklarla tekrarlanması demokrasinin de gereğidir. Çünkü demokrasilerde iktidarlar seçimle gelir ve seçimle gider.

Türkiye’de seçimler genellikle belirlenen tarihlerden daha ‘erken’ yapılır. Kanuna göre Cumhurbaşkanlığı ve Meclisin (TBMM, milletvekili) seçimi 5 yılda bir aynı gün yapılıyor. Mahallî idareler seçimleri de yine beş yılda bir yapılır. Kanun böyle, ama bazen siyasî irade, iktidarlar, çeşitli sebeplerle bu uygulamayı değiştiriyor ve seçimleri erken tarihlere alabiliyor.

31 Mart 2019’da yapılan mahallî idareler seçimlerinden sonraki ilk seçim, bir değişiklik olmazsa 2023 yılında yapılacak. Fakat geçmişte yapılan uygulamalara bakıldığında bunu kesin tarih olarak görmemek lâzım. 

Şartlar değişir ve iktidar uygun görürse daha erken bir tarihte seçim yapılabilir.

Yapılan mahallî idareler seçimlerinde iktidar umduğundan farklı bir tablo ile karşılaştı. İtirazlar sonucu değişme ihtimali olsa bile Ankara ve İstanbul’da muhalefetin belediye başkanlığını kazanmış olması iktidar açısından sıradan bir kayıp değildir. Gerek gazete köşelerinde ve gerekse sosyal medyada pek çok kişi, “Biz ikaz etmiştik. Dinlemediniz. Başınıza bu hal geldi” mealinde kanaatler ortaya koyuyor. Hakikaten iktidar mensuplarının yapılan ikaz ve itirazları dikkate alma gibi bir alışkanlığı kalmamıştı. Haliyle iktidarı memnun etmenin bir neticesinin ortaya çıkmış olması “Acaba bir erken seçim ihtimali olur mu?” sorusunu gündeme taşıdı. Bu muhtemel sorulara cevap mahiyetinde açıklamalar da yapılıyor. Cumhurbaşkanlığı 

Sözcüsü İbrahim Kalın, Twitter hesabından yerel seçim sonuçlarına ilişkin yaptığı açıklamada, “2023’e kadar seçim yok. Demokrasi yarışını ideolojik körlüğe dönüştürmeyelim” demiş. (2 Nisan 2019)

Erken seçimin gündeme gelmesi ya da gelmemesi ortaya çıkan seçim tablosunun kabulüne bağlıdır. Eğer iktidar cenahının bu tablodan memnun olmaz ve “Kaybettiğim prestijimi geri alayım” şeklinde bir niyeti olursa, erken seçimi gündeme taşıyabilir. “2013’e kadar seçim yok” şeklindeki açıklamaları çok da ciddiye almamak lâzım.

Sosyal medyaya yansıyan yorumlara bakıldığında bazı ‘taraftar’ların iktidar mensuplarından daha tarafgir oldukları görülüyor. Bakanlar, ya da iktidar partisi mensuplarının yaptığı açıklamalar bile bu ‘taraftar’ları tatmin etmiyor. Onlara göre iktidarın büyük şehirleri kaybetmesi mümkün ve normal değil, mutlaka hile yapılmış. Her seçimde hile yapılması mümkündür, ama bunu ortaya çıkarıp sorumlularını hesaba çekmek de yine iktidarın işidir. Bunu yapmak yerine kamuoyunun hissiyatına hitap eden açıklamalar, onları tehevvüre sevk eden beyanlar doğru değildir.

Seçim sandıkları ekilen tohumların mahsullerinin toplandığı yerlerdir. “Ne doğrarsan tabağına o gelir kaşığına” hesabı, ortaya çıkan tablo iktidarın yaptıklarının karşılığıdır. Tansiyonu çok yüksek bir seçim süreci yaşandı. Bu yüksek tansiyonun iktidara da fayda vermediği anlaşıldığına göre, bundan sonra tansiyonun düşürülmesinde fayda vardır. 

Şunu da ifade etmekte fayda var ki, iktidar cenahı ve ‘taraftar’larının sandıktan çıkan mesajı iyi okuduklarını söylemek kolay değil. “Bunca hizmet verdik, karşılığını alamadık” şeklindeki tepkiler mesajın iyi okunmadığının delili.

Tarih boyunca kim ki yanlışta ısrar etmiş, mutlaka karşılığını görmüştür. Bugün değilse yarın, yarın değilse, bir gün...