Ekonomik kriz herkesi doğrudan etkilediği için daha çok gündemde kalmış olsa da, ülkemizin uygulanan dış politikasında da ciddi yanlışlar yapıldığı inkâr edilemez.
Komşularla ve dünya ülkeleriyle ‘sıfır sorun’ hedefleriyle yola çıkılıp; hemen her ülke ile ‘kavgalı’ hale geldiğimizi millet gördü.
Tabii ki esas olan sulh ve barış olmalı. Bununla birlikte haksızlık yapan ülkelerin idarecilerine de her türlü diplomatik itiraz dile getirilmeli. Bunu yapabilmek için de ekonomik, sosyal ve diplomatik güce de sahip olmak icap eder.
Ülkeler arasındaki ilişkilerin selameti açısından dengeli ve diplomatik bir dil kullanılması gerektiği de yine ehlince malumdur. Türkiye’yi idare edenlerin en iddialı oldukları konulardan biri de Ortadoğu’daki gelişmelerdi. Bir dönem idareciler, “Artık Türkiye’den habersiz bu bölgede, Ortadoğu’da yaprak sallanamaz. Artık Ortadoğu ülkeleri Türkiye’yi örnek alıyor. Bu gidişle dünyaya örnek olacağız” anlamına gelen beyanlarda bulunuyorlardı.
Sloganlaşmış bir hadise de ‘One minute’ çıkışıydı. Bu çıkış hemen her gün iç politikaya alet edildi ve “Bakın, gördünüz mü? İsrailli politikacılara nasıl rest çekildi. Filistinlilerin hakkı nasıl da savunuldu” denildi. İsrail ile ülkemiz arasında mahkemeye taşınan “Mavi Marmara” hadisesi de yaşanmıştı. O günkü idareciler “Biz idarede olduğumuz müddetçe İsrail ile ilişkilenin düzelmesi mümkün değil” mealinde beyanlarda bulunulmuştu.
Aradan yıllar geçti ve belki de dünya tarihine geçecek ‘geri adım’lar atıldığına şahit olundu. Önce ‘Mavi Marmara’ davasından geri adım atıldı konu ‘para tazminatı’ karşılığında kapatıldı. Hatta, önceleri ‘Mavi Marmara’ gemisinin sefere çıkması teşvik edildi, sonra da “Bize mi sorup yola çıktınız” benzeri sözler sarf edildi. Gele gele bir dönem bütün köprülerin atıldığı İsrail’e yeniden büyükelçilik açılması konuşulur oldu.
İyi de maden yeniden büyükelçilikler açılacaktı; bunca tartışmaya, ‘rest’e, iddiaya ne gerek vardı?
Gerçi bu ‘geri adım’ ilk değil ve bu gidişle de maalesef son olmayacak gibi görünüyor. Benzer bir geri adımın çok yakın zamanda Suriye konusunda atılacağı tahmin ediliyor. Esas itiraz, vaktinde ve zamanında bin gün sonrasını değil, bir gün sonrasını düşünerek, heyecanla adım atılmasına olmalı. Ülkeler arasındaki ilişkilerin uzun dönemli olarak düşünülmesi ve diplomatik dilin tercih edilmesi doğrudur. Yoksa iç politikada iktidara fayda sağlar diye ülkelerle kavgalı hale gelmenin faturası bütün bir millete çıkmış oluyor.
Meşhur ‘papaz meselesi’nden ‘Alman vatandaşı gazeteci’ye, Suriye’den İsrail’e; Avrupa’nın bütün ülkeleri ile girilen tartışmalarda hep geri adım atılmadı mı? “Geri adımda dünya liderliği” savunulacak bir liderlik olmasa gerek…