Tabiî ki her dönemin müfterileri ve attıkları iftiralar da değişiklik gösteriyor. Hele hele bazı iftiralar o kadar temelsiz, o kadar yanlış, o kadar yalan ki bunlara ‘iftira’ demek bile yetersiz kalır. Atılan bu çamurlar, ancak ‘katmerli iftira’ olarak isimlendirilebilir.

Yakın zaman önce; adını sanını anmaya dahi ihtiyaç duymadığımız bir müfteri şimdiyi kadar dokuzyüz defa çürütülen iftiraları ‘yeni iftiralar’ gibi sıralamış. Bu çirkin iftiraları hatırlatmaya dahi gerek yok. Çünkü hem Risale-i Nur eserleri meydandadır, hem de onun müellifi olan Üstad Bediüzzaman’ın hayatı ortadadır. “Baş müfteri”lerin iftira ve karalamaları sebebiyle ömrünün büyük bir bölümü hapishanelerde ve tarassut altında geçen bir isme atılan iftira tutar mı? 

Tutmayacağını bildikleri halde katmerli iftiraları sıralamaktaki maksatları ne ola ki acaba?

Muhtemelen “Çamur at, izi kalsın” diye düşünmüş olabilirler. Fakat o müfterilere şunu hatırlatmak gerekir ki, onlar iftira attıkça o çamur iz bırakmak yerine, maksatlarının tam aksine Risale-i Nur’un parlamasına vesile olacak.

“İftiralar tutmaz” demek kuru bir övünme değildir. Bediüzzaman’ın hayatı ve Risale-i Nur’un tarihi buna en büyük şahit ve delildir. Tek partinin istibdadının sürdüğü ve Bediüzzaman’ın da hayatta olduğu yıllarda ona ve telif ettiği Risale-i Nur’a atılmayan bir iftira kalmış mı? Bugünkü müfterilerin dillendirdiği iftiralar, o yıllardaki iftiraların sadece bir kısmı değil mi? Peki, maddî güçleri ellerinde oldukları bir halde tutturamadıkları iftiraları şimdi tutturma ihtimali var mı? 

Bediüzzaman’a ve Risale-i Nur’a atılan iftiralar, iftira sahiplerine döner. Ve şunu da bilmek lâzım ki Risale-i Nur yaptığı hizmetleriyle kendisini zaten müdafaa ediyor. Bu eserleri okuyan milyonların varlığı, müfterilere okkalı bir tokat hükmüne geçer. Şimdiye kadar hiçbir iftira, iman kurtarma dâvâsının bir vesilesi ve vasıtası olan Risale-i Nur eserlerini gölgeleyemedi. İnşaallah bundan sonra da buna muvaffak olamayacaklar. Dolayısıyla yapmaya çalıştığımız şey, sadece bir hatırlatmadan ibarettir. Risale-i Nur’u gören, okuyan ve inceleyen herkes hakikatin farkına varır ve iftiralara itibar etmez. Müfterilerin korktuğu da bu olsa gerek.

Risale-i Nur’a ve müellifine iftira atanlara karşı insaf ehli olan herkes itiraz eder ve etmek durumunda. Bu savunmaya Risale-i Nur’un değil, ondan istifade eden milyonların ihtiyacı vardır.

Müfterilik sırasına girenlere bir defa daha hatırlatmak isteriz ki, gerçekler meydandadır. Risale-i Nur bu milletin imanını kurtarmak için telif edilmiş Kur’ân tefsiridir. Hem eserler hem de ondan istifade edenlerin hayatı meydandadır. Boşuna güneşi balçıkla sıvamaya kalkmayın. Aksine siz de insafla bakın ve istifade etmeye çalışın.

Neticede ‘ağa baba’larının yapamadığını şimdiki çömez müfteriler hiç yapamaz. Risale-i Nur’a atılan iftiralar ters teper ve tutmaz. Bu eserlerden herkes istifade etmeye çalışsın vesselâm.

Fotoğraf: Erhan Akkaya