Müslümanların ve Müslüman ülkelerin bir araya gelmesi için büyük gayret sarf eden Yavuz Sultan Selim, ‘ihtilaf’ endişesini de şiirle anlatan bir padişah. Bir ve baraber olmak ne kadar önemli ve iyi ise, ihtilafa düşmek ve parçalanmak da o kadar fecidir.
“İttihad-ı İslam” için çalışan Yavuz Sultan Selim’in şu endişesi, tarihe mal olmuş bir tespittir:
“Milletimde ihtilâf ü tefrika endîşesi/ Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni/ İttihâdken savlet-i a’dâyı def’e çâremiz,/ İttihâd etmezse millet dağ-dâr eyler beni.”
İslam dünyanın ekonomik, siyasi ve sosyal pek çok derdi olmakla beraber; hemen çare bulunması icap eden büyük dert, ihtilaflar olsa gerek. Çünkü ihtilaflar sona ermiş olsa ve samimi bir ittihad teşkil edilebilse başta ekonomik dertler olmak üzere bütün dertler kolayca çözülebilir. Düşünün ki bir ‘İslam ülkesi’ zenginlikten ne yapacağını bilmezken; bir başka ‘İslam ülkesi’nde açlık ve sefalet yaşanıyor. Bu bölünmüşlüğe ihtilaflar sebep olmuyor mu? İslam ülkeleri ihtilafları sona erdirip birlik olabilse; aç ve açıkta kalan bir Müslüman ve bir insan kalır mıydı?
İhtilafların büyük bir dert olduğu ve çözüm bulunması gerektiği konusu, İslam İşbirliği Teşkilatının da gündemine gelmiş görünüyor. Nitekim İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), İslam dünyasında çatışmaya yol açan anlaşmazlıkların ara buluculuk yoluyla barışçıl ve kalıcı bir şekilde çözülmesi çağrısında bulunmuş. İİT tarafından Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde düzenlenen “Tecrübeler ve Beklentiler” başlıklı konferansın açılışında konuşan İİT Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha, İİT’nin çatışmaları sona erdirmek için ara buluculukla özel olarak ilgilendiğine dikkat çekmiş. Taha, İİT’nin “Filipinler ve Tayland’ın güneyi, Sudan, Çad ve Afganistan’daki anlaşmazlıklara yönelik ara buluculuk faaliyetlerinde başarılı sonuç elde ettiğini” de dile getirmiş. (AA, 6 Mayıs 2022)
İİT’nin “Somali ve Gine’ye barışın gelmesi ve Irak’taki mezhep gerilimini sona erdirmeye yönelik uluslararası girişimleri desteklediğini” söyleyen Taha, dünyadaki çatışma bölgelerinin yüzde 60’ının İİT üyesi ülkelerde yer aldığına dikkati çekmiş. Taha, “Çatışmalar nedeniyle, bu ülkelerde yaşayan halklar büyük acılar çekti ve bu ülkelerdeki gelişme ciddi bir şekilde geriledi” ifadelerini de kullanmış.
“Dünyadaki çatışma bölgelerinin yüzde 60’ının İİT üyesi ülkelerde yer aldığı” bilgisi hepimizi derinden düşündürmesi icap eden bir mesele değil mi? Kavga ve kargaşanın yaşandığı bölgelerin yarıdan fazlasının “İslam ülkeleri”nde olmasını Müslümanlar ve Müslüman idareciler görmezden gelebilir mi?
İslam dünyası ve İslam ülkeleri bu haldeyken “her şey yolunda” demek mümkün olabilir mi? Ve bu ihtilaf ve tefrika devri devam ettiği sürece huzur ve barış sağlanabilir mi?
İslam dünyası ve insanlık bu dertlerle dertlenmeli ve ihtilafları mümkün olan en kısa zamanda çözmeli vesselam.