Popülizm, yani ‘gerçek’lere göre değil de milletin hoşuna gidecek şekilde davranmak en başta siyasetçilerin düştüğü bir hatadır.
Esasında milletin uzun dönemde menfaati de ‘gerçek’leri bilmektedir, ama gerçeklerin acı oluşu insanları ‘hayal dünyası’nda seyahat etmeye teşvik edebilir. Bu sebeple siyasetçiler de kısaca ‘nabza göre şerbet vermek’ olarak da tarif edilebilecek popülist politikaları tercih eder. Nihayetinde hem bu politikaları uygulayanlar, hem de bir bütün olarak millet kaybeder ve kaybederiz. Hem tarih, hem de günümüz buna şahittir.
Meselâ bir doktor, yürümekte dahi zorluk çeken ve buna rağmen sigara içmeye devam eden bir hastaya “sigarayı bırak” dese bu tavsiye hastanın hoşuna gitmez, ama esasta hastanın menfaatinedir, gerçektir. Tam aksini yapıp, “Boşver, sigara içmeye devam et” derse popülist davranmış ve ‘nabza göre şerbet’ vermiş olur. Ama muhtemeldir ki bu tavsiye hastanın daha erken yaşta ölmesine yol açar. Peki hangi tavır daha iyi? Bu misali siyasî ve sosyal politikalara da uygulamak mümkündür.
11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bir konuşmasında popülizme dikkat çekmiş ve ikazlarda bulunmuş. Gül, “22. Avrasya Ekonomi Zirvesi”nde yaptığı konuşmada “Popülizm, en çok demokrasinin temel niteliklerini hedef alıyor, onu çürütüyor. Adaletin, tarafsız ve bağımsız bir şekilde dağıtılmasını, kamudaki şeffaflığı, hesap verebilirliği, hür basını; bütün bunları hedef alıyorlar. Bütün bunlar, popülizmin ilerlediği ülkelerde geriliyor. Bunları her kıt’ada görebiliyoruz” demiş.
Gül, şunları da söylemiş: Bugün gördüğümüz popülizm, otoriter yönetim şeklinde ortaya çıkıyor. Hepsinin ortak özelliği büyük hayal kırıklığı çeken toplumları ve halkları, öfkelerini, onların hissiyatlarını bilinçli bir şekilde hedef alarak, onların zafiyetlerini istismar etmeye başladı. Popülist tarzlar, muhalefetteyken söylem seviyesinde kalır. Tabiî çok yıkıcı olur. Bir taraftan kitlelerin hissiyatını ateşlediği için bir şekilde eğitmiş oluyor. Ama iktidardakiler popülizm yaparsa çok daha tehlikeli olur. Çünkü söylemle uygulama birleştiği anda bunun neticeleri gerçekten büyük sıkıntılar getirir ve toplumlara çok büyük zararlar verir. Kısa vadede popülizm netice getirebiliyor. Popülist liderler, popülizmi kendisine yöntem kılan siyasî akımlar; uzun vadede herkesle birlikte kaybediyorlar. Popülizmin sürdürülebilirliği söz konusu değil. Popülist olanlar, halka sadece balık verirler, ancak ‘balık nasıl tutulur’ öğretmezler. Bir gün balık bittiğinde de o zaman felâketler ortaya çıkar. Popülizm, en çok demokrasinin temel niteliklerini hedef alıyor, onu çürütüyor. Adaletin, tarafsız ve bağımsız bir şekilde dağıtılmasını, kamudaki şeffaflığı, hesap verebilirliği, hür basını; bütün bunları hedef alıyorlar. Bütün bunlar, popülizmin ilerlediği ülkelerde geriliyor. (DHA, 7 Şubat 2019)
Tam karşılamasa da popülizm, ‘milleti yanıltmak’ olarak da yorumlanabilir. Ülkemizde siyasetçilerin yaptığı da biraz bu değil mi? Gerçekleri anlatmayan, sadece vaadlerde bulunan siyasetçiler dolaylı olarak insanları yanıltmış olmuyor mu? Yanıltarak iş gören siyasî anlayış hem kendisine hem de bir bütün olarak millete büyük zarar veriyor.
Popülist anlayışla idarenin uzun dönemde fayda vermeyeceğini görmek gerekir. Geç gelen bu ikazlardan istifade edilmesini arzu ederiz. “Yok biz popülist anlayıştan memnunuz, böyle devam edeceğiz” diyen varsa onlara da geç kalmadan gerçekleri görmesini tavsiye ederiz.