Ekonomik siyasî konular Türkiye’nin iç gündemini meşgul ederken, İslâm dünyasında var olan yaralar da kanamaya devam ediyor. Filistin’den gelen iki haber, yaraların tedavi edilmek bir yana, daha da derinleşmekte olduğunu akla getiriyor.
Misal olması bakımından, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri (Şili eski Devlet Başkanı) Michelle Bachelet, İsrail’in işgali altındaki Filistin’de insan hakları durumunu “felâket” olarak nitelendirmiş.
Bachelet, Filistin Halkının Vazgeçilmez Haklarının Kullanılması Komitesine verdiği brifingde, Gazze halkının 15 yıldır kara, deniz ve havadan ablukaya maruz kalmasının insan hakları ve insani durumu ciddî şekilde etkilediğini tekrar hatırlatmış.
Filistinlilerin hastane gibi temel hizmetlere erişimi güçleştirdiğini anlatan Bachelet, “İşgal ve abluka gerçeğiyle yaşayan Filistinliler, temel hak ve özgürlüklerden sistematik olarak mahrum bırakılıyor” tespitinde de bulunmuş.
Filistin’de işlenen insan hakları ihlâllerinin “kronik” şekilde cezasız kaldığını ve yargı sisteminin İsrailli yerleşimcilerin Filistinlilere uyguladığı şiddeti cezalandırmakta başarısız olduğunu belirten Bachelet, İsrail işgali altındaki Filistin’de insan hakları durumunun “felaket” olduğu değerlendirmesinde bulundu. (aa, 7 Aralık 2021)
Peki, bu ‘felâket’ karşısında ‘hür dünya’ biryana, ‘İslâm dünyası’ ne yapıyor? Son zamanlarda siyasî ve diplomatik tepkiler olmadığı gibi, doğru dürüst ‘sözlü tepki’ bile duyulmaz oldu.
Çizilen bu tabloya üzülürken, bir başka üzücü haber daha duyuldu. İsrail, abluka altında tuttuğu Gazze Şeridi’nin çevresine ördüğü 65 kilometre uzunluğunda, 6 metre yüksekliğindeki beton duvarın tamamlandığını duyurmuş. (aa, 7 Aralık 2021)
Duvarın tamamlanması münasebetiyle ülkenin güneyinde bir tören düzenlenmiş ve törene çok sayıda ‘üst düzey yetkili’ katılmış. Yapılan açıklamaya göre yapımı 3,5 yılda tamamlanan ve 1200’den fazla işçinin çalıştığı duvarın inşası için 6 beton istasyonu kurulmuş, yaklaşık 220 bin beton kamyonu ile 140 bin ton demir ve çelik kullanılmış.
Yine haberlere göre İsrail bir taraftan da işgal altındaki Batı Şeria’nın içinden geçen ve Batı Şeria’yı işgal altındaki Doğu Kudüs ile İsrail şehirlerinden ayıran ve 2002 yılında inşa etmeye başladığı Ayrım (Utanç) Duvarı’nı tamamlamaya çalışıyormuş. İsrail, duvarı “güvenlik nedenleriyle” inşa ettiğini iddia etse de, Filistinliler ile Birleşmiş Milletler (BM) duvarın “Filistin topraklarını İsrail’e ilhak etmek için” yapıldığını duyurmuş durumda.
Her ne kadar bir duvar bitmiş ve bir duvar da yapılmaya devam ediyor olsa da; duvarın yapılacağının duyurulduğu ilk günkü kanaatimizi muhafaza edelim: Nasıl ki “Berlin Duvarı” gün geldi yıkıldı, İsrail’in yaptığı ve yapacağı duvarlar da yıkılmaya mahkumdur. Çünkü bu duvarların yapılması insanlığı aykırıdır. Elbette bütün dünya bu duvarların yapılamasına itiraz etmelidir. Velev ki etmesinler, insan fıtratına ve yaratılış gerçeğine aykırı olan bu duvarlar inşallah bitse de bitmese de yıkılmaya mahkûmdur inşallah.