Hisarcıklıoğlu, “Türkiye-AB ilişkileri her zamankinden daha önemli bir hale geldi. Türkiye ve tüm AB ülkeleri; mülteci ve yasa dışı göç akımı, terörizm, siber saldırılar, uluslar arası ticarette yükselen korumacılık eğilimi, iklim değişikliği ve enerji güvenliği gibi ortak sorunlarla karşı karşıya... Hiçbir ülke, bu sorunlarla tek başına mücadele edemez. Bu, Türkiye için de geçerli, AB için de geçerli. Dolayısıyla Türkiye ve AB; hiç olmadığı kadar birlikte çalışmaya, küresel sorunlarla birlikte mücadele etmeye mecburdur”şeklinde konuşmuş. (AA, 8 Nisan 2019)

TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin iktisadî ve siyasî dönüşüm çabalarında AB ile ilişkilerin yol gösterici olduğunu belirterek, şunları da söylemiş: “AB üyelik süreci kapsamlı reformlar gerektirmektedir. Hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlüklerin korunması ve piyasa ekonomisi konusunda köklü reformlara imza attık. Eksikliklerimiz var mı? Var. Yapılacak çok işimiz, atılacak daha çok adımımız var. Bunların da farkındayız. Bu reformları zaten yapmak zorundayız. Bunu kendi insanımız için, kendi ekonomimiz için yapmak zorundayız. Türkiye’nin bu reformları gerçekleştirme kararlılığında olduğunu çok iyi biliyoruz.”

Farklı yer ve zamanlarda, farklı dünya görüşlerine mensup kişilerin yaptığı açıklamalarda ortak bir mesele dikkat çekiyor: Türkiye mutlak surette ‘iyi yönde reform’lar yapmak durumunda. Bu yönde atılacak adımlar Türkiye’nin ve milletin menfaatine. Aynı zamanda ‘iyi yönde’ atılacak adımlar için Avrupa Birliği ile yardımlaşma ve birlikte hareket etmek de gerekir. 

Hisarcıklıoğlu’nun da dikkat çektiği üzere hem Türkiye’nin, hem AB’nin ve hem de bir bütün olarak dünyanın karşı karşıya olduğu ortak problemler var. “Mülteci ve yasa dışı göç akımı, terörizm, siber saldırılar, uluslar arası ticarette yükselen korumacılık eğilimi, iklim değişikliği ve enerji güvenliği gibi ortak” dertlere karşı ne tek başına Türkiye karşı koyabilir ne de yine tek başına AB ya da başka bir birlik... Bu büyük ve devasa dertlere ancak ve ancak “birlikte” karşı koymak mümkün. Kim, “Ben tek başıma bütün sıkıntılara karşı koyar ve onları mağlûp ederim” diyorsa yanılır. Birlikten kuvvet doğduğunu nasıl unutabiliriz?

Önemli noktalardan biri de, AB üyelik sürecinin ‘iyi yönde reform’ları mecburî kıldığıdır. Hukukun üstünlüğü, temel hak ve hürriyetlerin korunması noktasında reformlar yapmak milletin ve devletin de menfaatine değil mi? Daha fazla hak, daha fazla hukuk, daha fazla adalet, daha fazla hürriyetten kim zarar görür? Tabiî ki buradaki ‘daha fazla’ hatırlatması, ‘tam hak, tam hukuk, tam adalet’ anlamındadır. Yoksa, hak etmeyene hak vermek değil. Zaten adaletin gereği de bu değil midir?

Madem eksikliklerimizin olduğu kabul ediliyor. O halde bunları telâfi edecek şekilde çalışmak şarttır. Doğru tesbitleri yapıp, ama bunların gereğini yapmayarak iyi noktalara gitmemiz mümkün değil.

Millet menfaatine iş yaptığını ifade eden herkesin bu noktada sorumluluğu vardır. İyi yönde reformlar için birlikte çalışalım, çalışanları teşvik edelim...