Türkiye’nin sıkıntıları var ve bunları idareciler de inkâr etmiyor. Ne var ki inkâr edilmeyen problemler için kalıcı çareler, reformlar ve adımlar atılmıyor.
TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski de kendisine has tesbitlerle bu tavrı eleştirmiş. Beklenen “Yeni Ekonomi Programı”nda (YEP) 5 temel konuda çözüm sunması gerektiğini ifade eden Kaslowski bunları şöyle sıralamış: “Programdan beklentimiz; ‘Enflasyon nasıl düşecek’, ‘Bütçe açığı nasıl kontrol altına alınacak’, ‘Yüksek dış borç nasıl azaltılacak’, ‘Reel sektörün rekabet gücünü arttırmak için ne yapılacak’ ve ‘Hangi yapısal reformlar, ne zaman yapılacak’ sorulara cevap vermesi. Bu sorulara inandırıcı cevaplar veren, kendi içinde tutarlı bir programa ihtiyaç var. Programda bahsedilen politikalara uyulması, söz verilen reformların yapılması ve hedeflerin gerçekleşme oranı programa duyulan güven ve inandırıcılığı etkileyen bir faktör. Geçmiş yıllarda özellikle reform kısmında bahsedilen, özel sektörün beklediği pek çok reform maalesef yapılamadı.” (Konuşan: Handan Sema Ceylan, Dünya g., 24 Eylül 2019)
TÜSİAD Kaslowski’ye göre ekonominin görüntüsü de şöyle: “(Kırılganlıklarımız devam ediyor mu?) Evet, maalesef devam ediyor. Geçtiğimiz yıl ağır bir kur şoku ve onun yansımalarını tecrübe ettik. Bugün, oldukça büyük bir dış borç yükümüz var. Aslında krizin temelinde kırılgan hale gelen finansal sistemimiz yatıyor. Dünyadaki borç sorunu bizde de var. Şirket borçlulukları yüksek. Geçtiğimiz on yılda şirketler özkaynakla büyümek yerine krediyle büyüdüler. Kredilerin mevduata oranı TL’de yüzde 140’ları buldu. Türkiye’nin dış borcu millî gelirin yüzde 60’ını geçti. En son 2001 krizinde yüzde 56 dolayında dış borcumuz vardı. Yüksek büyümemizden dolayı tasarruflarımızın çok üzerinde kaynak ihtiyacı oluştu ve büyük ölçüde yurt dışından borçlanıldı. Kısacası ayağımızı yorganımıza göre uzatmadık. (...) Sistemde bugün önemli ölçüde sağlıksız borç var, bunlar kredi kanalının verimli işlemesine engel oluyor. Son dönemde 46 milyar TL’lik kredinin aslında sorunlu olduğu ve takibe alınması gerektiği açıklandı. Benzer açıklamalar devam edebilir mi? Bu konuda daha fazla şeffaflığa ihtiyacımız var.”
Kaslowski’den hukuk hatırlatması da var: “Artık hukuk sistemi, eğitim, işgücü ve vergi alanlarındaki reformlar gerçekleştirilmeli. Ne zaman bir reform gündemi oluşsa hep en kısa zamanda ne yapabiliriz, en hızlı sonuç verecekler hangileri gibi sınıflandırmalara gidiliyor ve gerçekten fark yaratacak reformlar erteleniyor. Artık ufak tefek maddelerle vakit kaybetmeyelim. Büyük düşünelim, büyük reformlar yapalım. Politikalarımız yani oyunun kuralları Türkiye’de çok sık değişiyor. Kuralların sürekli değiştiği bir ortamda istikrar olmaz. İstikrar olmayınca güven olmaz ve yatırım olmaz. Tüm dünyada iş dünyası bir ülkeye yatırım yaparken faiz kaç, kur kaç diye bakmıyor bugün, kurallar var mı, hukuk var mı, güvence var mı diye bakıyor. Serbest piyasa ilkelerinin çalışıp çalışmadığına bakıyor. (...) Kurumlarımıza ve demokrasimize güveni arttırırsak zaten yatırım ortamı da iyileşecek, talep canlanacaktır.”
Başka pek çok uzmanın da hatırlattığı üzere hangi pencereden bakılırsa bakılsın, yapılacak işler bellidir: Kurallar keyfi olarak değişmeyecek. Kalıcı ve uzun dönemli reformlar yapılacak. Önce hak, hukuk ve adalet sağlanacak. Demokrasimize güveni arttıracak tedbirler alınacak.
“Yok, biz bunları yapmayacağız. Türkiye’yi keyfimize göre idare edeceğiz” diyen siyasetçiler varsa hem kendilerine hem de millete haksızlık etmiş olurlar. Haydi, kalıcı reformlar için adım atalım.