"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şükür ki Risale-i Nur var

Faruk ÇAKIR
09 Haziran 2022, Perşembe
Hatırlanacağı üzere Risale-i Nur’un birinci meselesi tahkiki imanı elde etmeye vesile olmasıdır. Zaten Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “imanları kurtarmak için” çalıştığını ifade ve ilan etmiştir.

Ne yazık ki bu önemli meseleyi bazıları anlamamış, bazıları da yanlış yorumlayıp ‘pasiflik’ olarak görmüştür. Oysa hakiki, sağlam ve sarsılmaz bir imanı elde edem adamı korkutmak, ürkütmek, sindirmek, inandığı değerlerden vazgeçirmek mümkün olur mu?

Yine hatırlanacağı üzere Bediüzzaman’ın çokça üzerinde durduğu bir konu da, ‘büyük daire’ olarak tarif ettiği ‘dünya siyaseti’ ile ara sıra ilgilenmek; asıl ilgi sahasının ise ‘küçük daire’ olarak tarif ettiği ‘kalp, mide, hane...’ dairesi olduğudur. Büyük dairede ‘ara sıra küçük vazifeler’ olabileceği, ‘küçük dairede’ ise devamlı ve büyük vazifeler vardır. (Ayrıntılar “Dördüncü Mesele”de okunabilir. Asa-yı Musa, s. 31) 

Risale-i Nur’un iman meselesi üzerinde çokça durması da her zaman merak konusu olmuştur. “İnandık, iman ettik. Her gün her gün tekrara ve bu meseleleri konuşmaya ne ihtiyaç var?” diye dün de bugün de muhtemelen yarın da soranlar olacaktır. 

Bu gibi soruların cevapları da yine Risale-i Nur’da yer alıyor. Bir cevap şöyle: “Acaba bu yirmi sene zarfında iman-ı tahkikiyi pek kuvvetli bir surette bu vatanda neşreden Risale-i Nur olmasaydı, bu dehşetli asırda, acip inkılap ve infilaklarda bu mübarek vatan, Kur’ân’ını, imanını dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi? Her neyse...” (Sikke-i Tasdîk-i Gaybî, s. 189)

“İnandık, tehlike geçti” diye düşünmenin doğru olmadığını şu izahtan da anlayabiliriz: “İman, yalnız icmali ve taklidi bir tasdike münhasır değil; bir çekirdekten, ta büyük hurma ağacına kadar ve eldeki aynada görünen misali güneşten ta deniz yüzündeki aksine, ta güneşe kadar mertebeleri ve inkişafları olduğu gibi... (...) Evet, iman-ı taklidi, çabuk şüphelere mağlup olur. Ondan çok kuvvetli ve çok geniş olan iman-ı tahkikide pek çok meratip var. O meratiplerden ilmelyakin mertebesi, çok bürhanlarının kuvvetleriyle binler şüphelere karşı dayanır. Halbuki taklidi iman bir şüpheye karşı bazan mağlup olur.” (a.g.e, s. 190)

Evet, sarsıcı soru şudur: “Risale-i Nur olmasaydı, bu dehşetli asırda, acip inkılap ve infilaklarda bu mübarek vatan, Kur’ân’ını, imanını dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi?”

Bu soruyu en başta ilahiyatçılar cevaplandırmalı diyebilir miyiz? Evet, bu dehşetli asırda ve imanı muhafazanın ‘ateşi elde tutmak gibi zor olduğu’ dönemde Risale-i Nur olmasaydı imanı muhafaza mücadelesini kim verirdi sorusunun üzerinde düşünmek icap etmez mi? Şükür ki Kur’an tefsiri Risale-i Nur eserleri var...

Okunma Sayısı: 2761
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    10.6.2022 03:16:31

    " İşte bu müdhiş haber, onda tarifin fevkinde bir tesir uyandırmıştı. İstidadı şimşek gibi alevli, duyguları ve bütün letaifi uyanık ve ilim, irfan, ihlas, cesaret ve şecaat gibi hârika inayet ve seciyelere mazhar olan Bedîüzzaman'ın, bu havadis üzerine: "Kur'anın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya isbat edeceğim ve göstereceğim!" diye kuvvetli bir niyet ruhunda uyanır ve bu saikle çalışır. {(Haşiye): " Tarihçe-i Hayat - 51 Bediüzzaman Said NURSİ bu çok korkunç ve HAİN pilanı (DECCALİZM ve SÜFYANİZ veya KOMİNİZM) AKAMETE uğratmış ve KÜFRÜN BELİ KIRILMIŞTIR ELHAMDÜLILLAH.

  • S.topuz

    10.6.2022 03:10:11

    "Van'daki ikameti esnasında, âlem-i İslâmın vaziyetini bir derece öğrenmiş bulunuyordu. Bir gün Tahir Paşa bir gazetede şu müdhiş haberi ona göstermişti. Haber şu idi: İngiliz Meclis-i Meb'usanında Müstemlekât Nâzırı, elinde Kur'an-ı Kerim'i göstererek söylediği bir nutukta: Bu Kur'an, İslâmların elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur'anı onların elinden kaldırmalıyız; yahut Müslümanları Kur'andan soğutmalıyız, diye hitabede bulunmuş." Tarihçe-i Hayat - 51

  • Abdullah

    9.6.2022 12:08:25

    Haza min fadli Rabbi. Elfü elfi.

  • mehmet zeynel

    9.6.2022 09:41:26

    insan ya hasedinden güzel bir şeyin karşısında durur. Yahut tebrik ve takdir eder. Bazen alim denilen zatlar bile hasedinden kıskançlığından güzel şeylere sırf kendi muttali olamadığı yahut kendisi icra edemediği veyahut ene yi aşamadığı için karşı bir tavır sergiliyorlar. Demek ki alim olamamışlar.. neyse Risale i Nur Allah ın lutfettiği candır canandır dosttur arkadaştır yarendir. akıl ruh kalp için müthiş bir ihtiyaçtır.

  • Oğuz Yiğiter

    9.6.2022 07:29:30

    İman-ı tahkikî sağlam zeminine bina edilen bir hayat pratiğinde, içtimaî ve siyasî ölçülerimizi 'her meselenin kendi zemininde rüçhâniyeti var' prensibiyle, yine bu nuranî kaynağı referans alarak rotamızı çizmek. Yoksa yalnız imanî meselelere yoğunlaşıp içtimaî meselelerde ilgilenmiyor gibi yapıp, te'villerle haricî cereyanların etkisinde bulunmak; olsa olsa 'şark kurnazlığı' veya 'bektaşî tarzı okuma' gayretleridir. Yaşayarak gördüklerimiz maalesef kudsî kaynağımızın mütehayyir zihinlerde teşeddüdüne sebep olmaktadır. Bu ise bu cürmü işleyenler için bir vebaldir...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı

En Çok Okunanlar