"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Suriyeliler unutuldu mu?

Faruk ÇAKIR
03 Nisan 2021, Cumartesi
Sathî bir gözle dünyaya bakan herkes kargaşa ve savaşların ekseriyetle İslâm ülkelerinde olduğunu görür.

Bu tablonun meydana gelmesinde tek kabahat ‘İslâm dünyası’nın olmayabilir, ama vak’a bu. “Asya münafıkları ve Avrupa’nın dessas zalimleri” bu kavgaları teşvik ediyor olabilir. 

Merhum Ziya Paşa da (1825-1880) aynı kanaatte olsa gerek ki, “Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşâneler gördüm/ Dolaştım mülk-ü İslâmı bütün virâneler gördüm” demiştir. (Müslüman olmayan ülkeleri gezdim, şehirler, gösterişli yapılar gördüm,/ İslâm ülkelerini dolaştım, hep harabeler gördüm.)

Avrupa ve Müslüman toplumlarında azınlıklar ve İslamofobi gibi konularında çalışmalar yapan araştırmacı Zeliha Eliaçık’ın Suriye’li sığınmacılar konusundaki değerlendirmesi bu bakımdan dikkat çekici.

“Suriye’nin göç krizi, dünyada on yıllardır yaşanmış en büyük sığınmacı krizidir. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) tarafından tesbit edilen sığınmacı sayısı 2010-2020 yılları arasında 10 milyondan 20 milyona yükselmiştir ve böylece dünyada bu sayıya eklenen sığınmacıların üçte biri Türkiye’de bulunuyor. Fakat bu aynı zamanda AB’nin de meselesidir” şeklinde konuşan Eliaçık, AB ile Türkiye arasında daha önce var olan bu husustaki ‘eski’ anlaşmanın yenilenmesinin hayatî önem arz ettiğini beyan edip şöyle bir tablo çizmiş: 

“Anlaşma olmazsa statüko devam edecektir. Ve çoğunluklar buna alışabilir olsa da, bunu kontrol altında tutmanın tek yolunun bu olduğuna dair yanlış bir düşünceye kapılırsak, o zaman ancak bir ‘kaybet-kaybet’ senaryosunda kalırız. AB değerlerinden vazgeçerek kaybeder. Diğer birçok ülkenin yaptığı gibi AB de Sığınmacı Sözleşmesi’nden vazgeçecek olursa, sığınmacılar dünya çapında kaybederler. Türkiye desteğini kaybettiği için kaybeder; karşılığında da hiçbir şey elde edemez. Umarım bu [senaryo] yakın bir zamanda liderlik [AB liderliği] tarafından önlenebilir ki o zaman Sığınmacı Sözleşmesi’nin 70. yılından da selâmetle çıktığını söyleyebilelim. (aa, 26 Mart 2021)

Türkiye’yi idare edenleri, “3 ya da 5 ayda biter” diye tahmin ettikleri bir meselenin 10 yılı aşan bir süre devam etmesi ve gele gele “dünyada on yıllardır yaşanmış en büyük sığınmacı krizi” olması acaba ne ile izah edilebilir? İdareciler işlerin bu noktaya geleceğini bilseler yine aynı ‘yanlış’ları yaparlar mıydı? Bunu bilmek elbette mümkün değil, ancak hataları telâfi etmek kısmen mümkün. Bunun için de yanlış işlerden bir an önce geri adım atmak ve diplomasiyi devreye almak gerekir.  

Araştırmacı Zeliha Eliaçık da öyle demiş: “AB aynı zamanda Türkiye’yle daha yoğun bir diyaloğa girmeli; Suriye’nin kuzeybatısında milyonlarca kişinin yerinden edilmesine neden olan ve halen devam eden felâketi ele almanın yollarını bulmak için ABD ve diğer aktörleri bir araya getirmeli. Bu tüm medeni dünya tarafından ele alınması gereken insanî bir öncelik olmalı.”

Elhak doğru: Suriye meselesi medeni dünya tarafından ele alınmalı, hemen çare ve çözüm bulunmalı. Aksi halde hem Suriye ve Suriyeliler hem de hür dünya maddî ve manevî bedeller ödemeye devam eder.

Okunma Sayısı: 2126
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı