Ülkemizin ciddi bir ekonomik ve siyasi reforma muhtaç olduğu çok konuşulan konular arasında yer alır. Bununla birlikte, bu noktada ciddi adımların atılmadığı da yine herkesin bildiği bir mesele.
Dertlerimiz değişmediği için; Prof. Dr. Taner Berksoy’la 2015 yılında yapılan bir röportaj, sanki bugün yapılmış hissi veriyor. O günkü şartlarda bir değerlendirme yapan Prof. Dr. Berksoy, “2015 Türkiye’nin risk hesaplaşması yaptığı bir yıl olacak. Riskleri iyi yönetirsek dağılımdan kazançlı çıkabilir” demiş. Ancak geriye dönüp baktığımızda bu hesaplaşmanın doğru yapılmadığı anlaşılıyor.
Prof. Dr. Berksoy’un 2015’de çizdiği tablo şöyle: “Türkiye biraz sıkıntılı görünüyor. 2015 başladığı noktada daha iyimserdik. Kısmen iyimserliğim sürüyor, ciddi de riskler var. Döviz kuru problemimiz var. Dışarda dolar zaten değer kazanıyor, bu genel bir durum. (...) Bu demektir ki dünya ekonomisinde kartlar yeniden dağıtılacak. Bu nedenle bir risk var biz de ondan etkileniyoruz. Kurun yukarı gitmesinin bir nedeni bu ikincisi de Türkiye’de içeride para alanını kimin yöneteceğine dair Merkez Bankası ile siyasi otorite arasında uzlaşmazlık var. (...)
Risk algısını bu şekilde pompalarsak o dağılımda biz kötü bir yere gideriz. Zaten birkaç yıldır büyüme problemimiz var, o problemi daha belirgin yaşarız.”
“Cari açık derdi”mizde de bir değişiklik olmamış. O günkü tablo şöyle: “Türkiye’de çok düşük bir tasarruf performansımız var ama bugünün dünyasında sermaye giriş çıkışı fevkalade serbest olduğu için bazen cari açığınızın finansmanının gerektirdiğinden daha fazla sermaye girişi oluyor. (...) Sermaye girişiyle büyüyoruz dediğiniz zaman sermaye girişine itina edeceksiniz, kesilmesini önlemek için ne gerekirse yapacaksınız demektir, o şekilde bakacak olursak içerde bu kadar gürültü çıkartmayız belki...”
Prof. Dr. Berksoy’un yapısal reform ihtiyacı ile ilgili değerlendirmesi ise şöyle: “Yapısal reformların aslında iki yönü var, bir tarafı genel geçer bir söylem, kim sıkışsa yapısal reform diyor. Ama eğer yapınızda, büyüme temponuzu, iktisadi işleyişinizi engelleyen, unsurlar varsa bunları temizlemeden büyüyemiyorsunuz diye düşünün. Türkiye’de ciddi yapısal sorunlar var. İşgücü, ürün piyasalarını yeniden düzenlemek gerekiyor, buna paralel, buralardan türeyecek yapı ile ilgili birçok önlemler var, bunları yaptığınız takdirde verim artar, üretkenliğiniz artar. Şu anda yapısal sıkıntı üretkenliği etkiliyor, büyümeye yansıyor, olabileceğinden daha düşük hızla büyüyorsunuz, dolayısıyla yapısal reform açısından bakarsanız bu şart haline gelmiş durumda.”
Berksoy ayrıca, “Önümüzdeki dönemde gelir dağılımını düzeltecek politikalara ağırlık vererek gitmemiz gerekir” demiş. (Otomotiv Distribütörleri Dermeği sitesi, odd.org.tr)
Peki, 2022’de durum çok farklı mı? Acaba yapılmayan reformların faturasını mı ödüyoruz? Ve bu ‘reform yapmama hali’ daha ne kadar sürecek?